Hazırlayan: Nadir KARGI / Lino SİSTEM A.Ş.
Orijinali : Markus Lorenz / Partner & Managing Director/The Boston Consulting Group
Günümüzün makine ve otomasyon dünyasında, Endüstri 4.0 ve Nesnelerin İnterneti konularını çevreleyen çok sayıda efsane var. Birçok insan, teknolojik vaatleri akıllı buzdolabı veya akıllı ev olarak düşünür ve endüstriyel evrimin bir sonraki aşaması hemen yakınımızdadır. Bu bağlamda, beklentiler, tüketiciler olarak, örneğin spor ve eğlence için çok işlevli araçlar ile deneyimlerimizi besler. Öyleyse neden teknolojik olanakları endüstriyel süreçlere uyarlamıyoruz? Eh, çünkü o kadar basit değil ve bu nedenle bütün bunların neden Endüstri 4.0 olarak adlandırıldığına bir bakmalıyız. 18. yüzyılda üretim makinelerinin gelişmesiyle başlayan Sanayi Devrimi’ni, 20. yüzyılın başlarında seri üretim ile devrimin ikinci aşaması, 1970’ler sonrasında ise üçüncü aşama otomasyon ve robot destekli üretim ile takip etti. Bugün, dördüncü aşamada, fiziksel ve dijital sistemlerin birbirine bağlı olduğu Endüstri 4.0 çağı eşiğindeyiz. Bu, otomatik üretim dünyasının Bilişim Teknolojileri(BT)’nin zekâsı ile karşılaştığı anlamına gelmektedir.
Endüstri 4.0’ın aşamaları
Fiziki ve dijital entegrasyonunun gerçekleşmesine yardımcı dokuz teknolojik etki
Tüm bunlar çok olumlu ve heyecan verici geliyor ve birçok yeni teknoloji de bu gelişmeyi destekliyor.
Bununla birlikte, endüstri için somut ifadelerle ne anlama geliyor ve uygulama neden bu kadar zor oluyor?
Bu konuyu açıklayabilmek için gençliğimden hatırladığım bir hikâyeyi anlatmama izin verin. Kara Orman’da büyüdüğüm yerde ürünlerine dört farklı lezzet veren bir yoğurt üreticisi vardı. Şirket halen varlığını sürdürüyor, ancak şu anda farklı hedef gruplar için mevsimlik özel ürünlerle birlikte 96 farklı tip üretiyor. İşte bu nedenle bu durum her iki günde bir yeni bir kampanyayı düşünebilen ve artık temel tüketici grubuyla hiçbir ilgisi olmayan yeni bir segmentasyonu tanımlayan pazarlama uzmanları için bir cennettir.
Bütün bunlar, büyük bir üretim altyapısı gerektirdiğinden, hiç de komik bir konu değildir. Tabii ki, kısmen otomatikleştirilmiş ve daha az insan gücü ile işletiliyor, ama yine de zaman içinde gelişti, her yeni aroma sahneye çıktıkça yeni bir üretim hattı eklendi. Fabrikadaki kontrol merkezi tek başına bir nükleer santralinkine benziyor. Yönetim yazılımı aslında bir tane çalıştırmak için tasarlanmıştı ve yoğurt üretim sanayileşmesi 1980’de başladığında kapsamlı bir çözüm zaten yoktu. Bu nedenle benzer endüstriyel süreçler araştırıldı ve cevabı orada bulundu: Sıcaklık ve basınç izleme pompası kontrolü ve daha fazlası. Bu normalde bir yemek üreticisinde görebileceğiniz bir resim kesinlikle değil. Şirket seri üretiminde, her saat başı 24 bin kap yoğurt nakliyeye hazır halde gelmektedir. Ancak bir ürün yanlış etiketlenirse ne olacaktır? Kalite kontrol müdahale eder ancak bütün üretilen parti ziyan olur. Ya da kalite kontrolün devreye girmemesi halinde, ürün pazara ulaşır ve müteakip müşteri memnuniyetsizliği kaçınılmazdır. Endüstri 4.0 kavramı ve akıllı teknolojilerin üretime entegrasyonu bu noktada devreye giriyor. Akıllı bir makine ne yaptığını bilir ve ağa bağlı bir üretim hattı, doğru ürüne doğru etiketin varlığını kontrol eder. Bu önceden programlanmış veriler temelinde veya sensörler ve vericiler yoluyla kontrol altında tutularak üretimin aksaması engellenebilir.
Ancak otomobil üretiminde veya diğer imalat sanayilerinde olsun yüksek oranda otomatik olsalar da, bugünün üretim ortamları, sonuçta yalnızca bir üretim hücreleri veya yalıtılmış adalar koleksiyonudur. Dahası, stoklara ve teslimat döngülerine bağımlıdırlar. Endüstri 4.0 bizim karmaşıklıktan kurtulmamıza olanak sağlıyor ve sistemlerin birbirleriyle iletişim kurabileceği ve tüm tedarikçilerin platformun ayrılmaz bir parçası olduğu bir altyapı oluşturmamıza yardımcı oluyor.
Gelecekte, ürünlere, örneğin; ürünün tüm parçalarının izlenmesine izin veren bir QR kodu verilebilir. Bu izlenebilirlik, tüm temel öğelere kendi IP adresleri atanması durumunda mümkündür. Bilgi teknolojisi, ürünün bilgi ortamı haline gelir. Bu gelişmeden çok da uzak değiliz: Örneğin, RFID çipleri plastik endüstrisinde üretimin önemli bir parçası haline gelmiştir. Araç üretimindeki kokpit bileşenlerinin o bölüme ait olup olmadıklarını veya bunlardan birinin yanlış sürüm olup olmadığını otomatik olarak tanır. Dijitalleşmenin hızını artırdığı ve otomasyonu getirdiği baskı endüstrisine bakarsak, hala birçok izole üretim süreci vardır. Çok sayıda Ara yüz, sürekliliği olmayan iş akışı ve baskı yönetiminin analog olarak müdahale uygulamaları gözlenmektedir.
Diğer taraftan, matbaalarda, orada ne yaptığı gerçekten tam bilinmeyen harika makineler bulunmaktadır. Haliyle matbaalarda da sistemlerin, materyallerin ve iş akışlarının birbirleriyle iletişim kurmasını sağlayan akıllı çözümlere ihtiyaç vardır.
Matbaa sahiplerinin Sanayi 4.0 devriminden ve farklı sektörlerdeki uygulamalarından öğrenecekleri, hayati derecede önemli çok şey bulunmaktadır. Tabii ki gelişme hâlâ genç olmakla birlikte, matbaalar da hem müşterilerini hem de nihai tüketicileri içine alan kapsamlı bir tedarik zincirinin parçasıdır.
Gelecekte, bu iş sadece bir baskı malzemesine mürekkebi uygulama meselesinden ziyade izlenebilirlik ya da işlevselleştirme için entegre çözümlerin gerçekleştirilmesi meselesi olacaktır. Bu ilk başta karmaşık gelse de, sadece tasarımın bir parçası olmanın değil, aynı zamanda tüm değer zincirinin bir parçası olma fırsatını da ortaya çıkarır. Otomasyon ve Endüstri 4.0, raflarda satılan, paket çözümler değildir – bunlar, ürün olarak bir araba veya bir diş macunu tüpü olup, olmadığına bakılmaksızın, ham madde ile başlayan ve tüketici ile biten bütüncül bir yaklaşımın parçasıdır. Bu nedenle müşterinin tedarik zincirinin nasıl çalıştığını, gereksinimlerin neler olduğunu ve ilgili katma değeri nasıl sağlayabileceğinizi anlamak önemlidir.