Alper ÇİFÇİ / Meteksan Matbaacılık Üretim Tesisleri Genel Müdür Yardımcısı
İnsanlık tarihinin bugüne kadar pek çok pandemiye şahit olduğu bilinmektedir. Ben bu sürecin diğerlerinden farklı olduğunu düşünüyorum. 2020 yılına girerken karşılaştığımız Covid-19 (korona virüs) pandemisinin diğerlerinden en büyük farkı dijital bir çağda gerçekleşmesi. Bu çağda, özellikle bilgi ve ulaşım teknolojilerinde yaşanan gelişmelerle birlikte bilgiye ulaşma ve bilginin yayılma hızı; uzak mesafelere kısa sürede ve kolaylıkla ulaşma durumu bu pandemiyi geçmiştekilerden farklı kılıyor. Dolayısıyla değişim yönündeki etkileri de bir o kadar farklı oluyor.
Covid-19 salgınının pandemiye giden yolda dünyada yarattığı etkileri ilk günden beri sahip olduğumuz bilgi akış hızı sayesinde anlık olarak izlemeye başladım. Yaşamımın bir anda farklılaşması, kendimi hiç beklemediğim bir durumun içinde bulmam, ve yaşadıklarım beni “Yaşamım bundan sonra nasıl değişecek?”, “Ben buna nasıl ayak uyduracağım?” soruları ile karşı karşıya bıraktı. Bu süreçte salgının sonuçlarını her gün kaygı ve üzüntü ile takip ederken bir yanda da bu durumla başa çıkmak için mücadele etmeye başladım. Her gün daha önce hiç karşılaşmadığım yeni bir problemle karşılaşıyor ve giderek büyüyen bir merakla duyduğum, gördüğüm her şeyi takip etmeye çalışıyorum. Bu zorlu günleri atlattıktan sonra yaşamımızın ne kadar ve nasıl değişeceğini ve bu değişimin ne zaman başlayacağını anlamaya çalışıyorum.
Aslında fark ettim ki merakla anlamaya çalıştığım bu değişim, Covid-19’un ‘pandemi’ olarak ilan edilmesi ve tüm dünyaya eş zamanlı sağlanan bilgi akışı sayesinde başlamıştı zaten. Dünyanın herhangi bir yerinde bir gün önce bu konuda yaşanan bir gelişme, ertesi gün başka bir ülkede ya da bizim ülkemizde farklı bir değişime sebep olabiliyordu. Dünyada üzücü sonuçlar doğuran ve doğurmaya devam eden bu salgın, aynı zamanda insanlık için büyük veriler oluşturmaya da başlamıştı. Bu verilerin değerlendirilmesi ile aynı hızda hayatlarımız da neredeyse her gün değişmeye başlamıştı.
Değişen koşullar içerisinde merakım da artmaya ve derinleşmeye başlamıştı. Yaşadığımız bu süreçte sahip olduğum en güçlü duygunun merak olduğunu fark ettim. Bir yandan işlerimi devam ettirmek çabasıyla apar topar uzaktan çalışmaya ve bu süreci kolaylaştırmak için daha önce kullanmadığım yazılım ve yöntemleri kullanmaya başlamıştım. Karşı karşıya kaldığımız tehdidin nasıl bir tehdit olduğunu; ne zaman son bulacağını; nasıl sonuçlar doğuracağını ve nasıl korunmam gerektiğini merak ederken aynı zamanda süreci yönetmek için çalışma yöntemlerimi nasıl değiştireceğimi; uzaktan çalışmayı kolaylaş-tıracak dijital olanakların neler olduğunu ve devam eden işlerin sürekliliğini bu koşullarda nasıl sorunsuz bir şekilde sağlayacağımı merak ediyordum.
Çok kısa sürede etkin bir şekilde uzaktan çalışmaya başlamış, en az hareketle işlerin sürekliliğini sağlamaya çalışıyordum. Çalışma yöntem ve koşulları çoktan değişmişti. ‘Gelişmeler karşısında nasıl değişmeliyiz?’ diye düşünmek yerine kendimi herkes gibi değişimin içinde var olmaya çalışırken bulmuştum. Halen daha bazı konularda yeni yollar arıyorum.
Normalleşme süreci veya ‘kontrollü yeni normal yaşam’ çok yakında başlayacak. Pandemi sonrası yaşamımız görünüşte bir gün tamamen bildiğimiz normale dönecek olsa bile aslında hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Yaşamış olduğumuz değişim ve sonuçları dünyada birçok şeyi değiştirmiş ve eskisinden farklı hale getirmiş olcak.
Genel olarak dünyadaki tüm ülkelerin benzer ekonomik problemler ile mücadele halinde olacaklarını düşünüyorum. İşsizlik, ekonomik küçülme, maliyet artışları ve tedarik zinciri sorunları gibi… Ekonomilerde meydana gelen bu hasarları onarmak adına çoğu ülkenin kendi iç pazarlarına yöneleceklerini tahmin ediyorum. Ülkemiz de sahip olduğu lojistik avantajlarını iyi kullanabilir hem yakın hem de uzak ülkeler ile iyi ticaret olanakları yakalayabilir. Avrupa’da faaliyet gösteren büyük alıcıların Türkiye’yi tercih etmesi muhtemeldir. Özellikle bazı Avrupa ülkelerinin daha önce diğer uzak ülkelerden tedarik ettikleri ihtiyaçlarını pandemi sonrası en yakın lokasyon olan Türkiye’den tedarik etme yoluna gitmeleri beklenebilir.
Baskı sektörü ile ilgili en belirgin gelişmelerin de dijital baskı ve bu avantajları kullanan yayıncılık faaliyetlerinde olacağını tahmin ediyorum. Yurt dışı yayıncılarının Türkiye’de ürettirip başka bir ülkeye sevk ettirdiği işlerde bir artış yaşanabilir. Yayıncılık baskılarında çeşitliliği artıran bir başka değişken de farklı dil seçenekleri olabilir. Özellikle ülkemizde eğitim yayıncılığı içerikleri, uzaktan eğitime tamamlayıcı olmak ve kişiselleşen eğitim yaklaşımı için çözüm sağlamak adına daha da çeşitlenebilir. Dolayısı ile dijital baskı olanaklarına ihtiyaç daha çok artabilir. Eğitim alanında hem online hem de baskılı içerik üreten yayıncılar, önümüzdeki süreçte dijitalleşmeden kaynaklı biriken büyük verileri kullanarak yeni ürünler ortaya çıkarabilir; çıkan bu ürünler dijital baskı yöntemleri ile basılan parçalar ile tamamlanabilir.
Online satışlarda meydana gelen artış ve ilgiden kaynaklı, yayıncıların ürünlerini online pazarlamaya ve talep oluştuğunda baskı yöntemleri ile üretmeye daha çok ihtiyaç duyacağını tahmin ediyorum.
Drupa 2020’nin ertelenmesinin ülkemizde az tirajlı baskılar için çözüm amaçlı dijital baskı yatırım kararlarını da ertelediğini düşünüyorum. Yatırım yapmayı düşünen matbaaların yatırım kararları gecikmiş olsa da 2021 yılı içinde büyük ölçekli üretimlerde kullanılmak amaçlı dijital baskı makine yatırım haberleri duymaya başlayacağımızı düşünüyorum.
Yaşadığımız bu zor koşullarda evlerimizde geçirdiğimiz zamanlarda merak ettiklerimizin, pandemi sonrası geleceğimizi belirleyeceğine inanıyorum. Yaşadığımız bu süreci doğada hayatta kalma mücadelesine benzetebiliriz. Doğada her canlı hayatta kalmak için belli yöntemler geliştirmiştir. Çok hızlı koşmak, tırmanmak, uçmak nasıl bazı canlı türlerinin hayatta kalmasını sağlıyorsa insanların hayatta kalmasını sağlayan da ‘düşünmek’ ve ‘problemlere çözüm bulmak’tır. Nasıl kanatlar uçmayı, pençeler tutunmayı sağlıyorsa insanı çözüme götüren tetikleyici araç da ‘merak’tır. Bu sayede değişen koşullarda hayatta kalabiliriz. Merak ettiklerimize yoğulaşmak ve onların peşinden gitmek bu süreçten başarılı ve kazançlı çıkmamızın anahtarı olacaktır.