Nuri Rodoslu; “Avrupa’nın ve Amerika’nın koyduğu ambargo var olan ilişkileri koparmış. Batı dünyasının politikaları doğu dünyası üzerinde bir kırılganlığa, bir güvensizliğe neden olmuş. Tanıttığımız ürünler zaten bilinen şeylerdi. Arzumuz orada bir köprü başı kurmaktı. O köprü başını inşallah kuracağız.”
Rodoslu Matbaa Makina ve Malzemeleri Ltd. Şti. 25-28 Aralık tarihlerinde Tahran’da İran’ın her yıl düzenlenen matbaa ve ambalaj fuarı Print & Pack 2016 – 23. İran Uluslararası Baskı ve Ambalaj Makineleri Fuarı’na katıldı. 2015 yılında 19 Türk firmasının katıldığı fuara bu yıl Türkiye’den daha az sayıda firma katıldı. 2016 fuarının istatistikleri henüz açıklanmamış olsa da, 2015’te 86 bin kişinin ziyaret ettiği İran Print & Pack Fuarı, bölgede yeni ticari bağlantılar kurmak isteyen, sektörün her kesiminden Türk firmaları için önemli bir potansiyel barındırıyor.
Rodoslu’nun sahibi Nuri Rodoslu ile fuar vesilesiyle İran ve İran pazarı ve Türk basım sektörü için pazarın potansiyeli üzerine konuştuk.
Sektörün en uzun ömürlü firmalarından birisiniz. Sektörün mevcut durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Rodoslu olarak 72. yılımıza girdik. 1945 yılından bu yana sektöre hizmet veriyoruz.
Sektörümüzde olması gereken gelişmeler oldu. Malzeme satıcıları, makine satıcıları, dijital sistem satıcıları, kağıtçılar kendi içlerinde ihtisaslaşmaya gittiler. Kullanıcılar da büyüdüler ve kendi aralarında ihtisaslaştılar: Yayıncı matbaacı, etiketçi, sanat basımları yapan matbaacı, dijital matbaacı gibi. Küçük matbaalar da maalesef küçük olarak kalmaya devam ediyorlar. Bir kısmı biraz büyüdü ve – hiç katılmadığım bir tabirle – ‘organize matbaacılık’ denilen bir iş modeline geçtiler. Bu kaçınılmaz bir gelişmeydi ve yaptıkları iş herkesin yapabileceği bir şeydi.
Biz de mütevazı ölçülerimizde kendimize bir yer tutturup; İstanbul mağazamızda ve Ankara mağazalarımızda, Ankara’daki küçük matbaamızda ve Topkapı’daki etiket matbaamızda işlerimizi devam ettiriyoruz.
İstanbul mağazamızın yabancı ülkelerin taleplerine açık oluşu, yabancıların gelip giderken oradan yolcu beraberinde götürebilecekleri türde alışveriş yapmaları, diğer bazı firmalar aracılığıyla ürünlerimizin komşu ülkelere satılması bizi de bir düşünceye sevk etti. Talepler geldi ve bu arada bir tesadüf eseri 25-28 Aralık’ta İran’ın Tahran şehrinde İran Print & Pack adlı bir matbaa ve ambalaj fuarının yapılacağını öğrendik.
İranlılar ve diğer yabancılar sizden neler alıyorlardı?
Çoğunluk bizden matbaa numaratörü ve mürekkep alıyorlardı. Alman Leibinger’in 60 yılı aşkın süredir satışını yapıyoruz. Bunların yanında kimyasallar da gönderiyoruz. İthal ettiğimiz kimyasalları başka satıcı firmalar kanalıyla yurt dışına satıyoruz. Bunların yanı sıra ikinci el makine de yurt dışına ciddi miktarda satılıyor. Tahran’daki fuarda Almanya’da da ayağı olan bir Türk firması ikinci el makine satışını başarılı olarak yapıyor. Türkiye’de bunu yapan bir hayli firma var. İran’a aynı zamanda etiket ve ambalaj da satılıyor. Bir iki firma da İran’daki yerleşik tesislerinde o işleri yapıyorlar.
İran geri bir ülke değil. Siyasi nedenlerle, savaş ve ardından onun üstüne tüy diken ambargo nedeniyle bu hale getirilmiş bir ülke. Bu ülkenin dinamikleri, okumuş yazmış insanları var. Kültürü, temeli olan bir toplum. Ama şunu net olarak belirtmeliyim: İran’da her yerde Türkçe konuşuluyor. Bu benim çok hoşuma gitti. Yüzde 40 nispetinde Azeri nüfus var ve toplumla çok iyi kaynaşmışlar. İranlılar çok hareketli bir millet aynı zamanda. Taksilerde, lokantalarda Türk müziği çalınıyor ve dinleniyor.
Devlet de özel sektörün ilişkilerini geliştirmesine yardımcı olursa çok daha iyi iş birliği yapılabilecek bir ülke. Çin ile sağlam ilişkileri var. Onlara petrol satıyorlar ve onlardan mal alıyorlar.
İran’da büyük makine tedarikçilerinin durumu nedir?
Tahran’da Heidelberg’in 10 bin metre kare alanda faaliyet gösteren Iran Rotative Co., Pjs adlı bir şirketi var. Makine ve malzeme satışı, montaj, teknik servis bu firma kanalıyla yürüyor. Tabii ambargo gerçeği var.
İranlılar Arap alfabesi dediğimiz alfabeyi Arapların Farslardan aldığını söylüyorlar. Darius’un Mora Yarımadası’nda Sparta’ya kadar uzanan Pers İmparatorluğu’nu, semavi dinlerden çok önce Türklerin Şamanlık ve Perslerin Zerdüştlük inançlarının var olduğunu düşününce, çok köklü bir tarihi ve kültürel mirasları olduğunu görüyoruz. Her taraf heykel dolu. Molla rejiminin etkilerine rağmen her yerde politika konuşuluyor. İran’da bu etkilerin giderek hafiflediğini gözledim. Fuarda erkeklerden çok kadınlar vardı ve Türkçe tercümanlık yapmayı teklif etmeleri hoşumuza gitti. Biri de bizim tercümanlığımızı yaptı. Gördüğüm ve konuşabildiğim kadarıyla hayat pek pahalı değil ve günden güne gelişen bir ekonomileri var.
Fuar 13 salonu kapsıyordu. Biz Salon 31A’da katıldık. İran’da da döviz kurları artıyordu ve riyalden tümen para birimine geçmeye ve sıfır atmaya çalışıyorlar.
Fuarda neler tanıttınız?
Fuarda Acoma (İtalya) kauçuklarımızı, Leibinger (Almanya) numaratörlerimizi, Rapid (İsveç) tel dikiş makinelerimizi, Imaf kimyasallarımızı ve Policrom ürünlerimizi tanıttık.
Bunları bizden alıp satmak isteyen birçok İranlı yerleşik firma ile görüştük.
Bu markaların İran’da yerleşik temsilcileri yok mu?
Avrupa’nın ve Amerika’nın koyduğu ambargo var olan ilişkileri koparmış. Batı dünyasının politikaları doğu dünyası üzerinde bir kırılganlığa, bir güvensizliğe neden olmuş. Hepimiz aynı şeyi hissediyoruz. Tanıttığımız ürünler zaten bilinen şeylerdi. Arzumuz orada bir köprü başı kurmaktı. O köprü başını inşallah kuracağız. İkinci el makinede zaten devamlı talepleri var. Bunun için çok güzel organize olunmuş, tıkır tıkır işliyor. Malzemelerini daha çok Körfez’den, Katar’dan ve Dubai’den temin ediyorlar. Katar’ın ticaret hayatında çok önemli bir yeri var. Dubai’den de alışveriş yapıyorlar. Onların İran’da sermayeleri var. Basra Körfezi’nden çok rahatlıkla ticaret işliyor. Çin ile de iyi ilişkileri var. Bizim için iyi bir tecrübeydi, inşallah yarın güzel neticeler elde ederiz.
Türkiye’de talepte bir gerileme var mı?
Türkiye’deki talep her zaman balondu. Böyle bir kapasite fazlası varsa, iktisadi krizlerden kaçınılmaz olarak hepimiz etkileniriz. Kağıtçılar son dönemde matbaacılara olmaması gereken baskıcı bir satış politikası izlediler. Peşin ödeme talep etme ifadesi bile hafif kalıyor. Tabii küçük kağıtçıları değil, pazara hakim olan büyükleri kast ediyorum. Böyle dönemlerde tedarikçiler bazı riskleri de paylaşmalılar. Birçok büyük matbaaya da bu baskıları yaptıklarını duydum. Tasarrufu çok az olan bir ülkeyiz ve geldiğimiz nokta çıkmaz bir sokak.
Sektörün dışarıya açılması hakkında düşünceniz nedir?
Bunda hemfikiriz ama Türkiye’de eleman sıkıntımız var. Matbaa sektörü kendi elemanını yetiştirmek mecburiyetinde. Bunu çeşitli vesilelerle Ankara Ticaret Odası Meslek Komitesi, Ankara Sanayi Odası Meslek Komitesi ve Ankara Matbaacılar Odası’nın yetkililerine, ilgili herkese söyledim ama değişen bir şey yok. Grafiker kursu açıyorlar; matbaanın baskı ustasına, baskı sonrası ustalarına ihtiyacı var. Milli Eğitim Bakanlığı’na tabi olmaksızın yapabileceğimiz şeyler var; kurs, dershane mahiyetinde yapabileceğimiz şeyler var. Aksi takdirde yarın bizim çırağımız, personelimiz olmayacak.
Sevgilerimle, sağlıcakla kalın.