Pelin Ofset üretiminin yaklaşık üçte birini oluşturan kitap işinde dördü devamlı siparişi olan altı yayınevi ile çalışıyor. Geçtiğimiz yıllarda baskı ve baskı sonrası makinelerini yenileyen firma, yatırım projelerini düşünmek için Türkiye’nin istikrara kavuşmasını bekliyor.
Ankara’nın köklü matbaalarından Pelin Ofset, müşterileri için bir ‘tam hizmet matbaası.’ Katalog ve broşürden hisse senedine, çocuk kitaplarından renkli, yüksek kaliteli turizm rehber kitaplarına çok geniş bir ürün yelpazesinde hizmet veren firmanın müşterileri arasında kurumlar, sivil toplum kuruluşları, turizm şirketleri, oteller, yayınevleri bulunuyor. Firmanın kitap üretimindeki son durumuyla ilgili olarak Basri Çavuşoğlu’nun görüşlerini aldık.
“Tirajlar düşerken dijitale yatırım yaptık ama çok verimli çalıştıramadık.”
Pelin Ofset’in kitap işinin geçmişi ne zamana dayanıyor?
Kitap üretimine Kızılay’da iken tek renk makinelerde başlamıştık. Eskiden şartlar daha zordu, nüfus daha azdı ama daha yüksek tirajlarda kitap bastırılıyordu. Tirajlar düşerken dijitale yatırım yaptık ama çok verimli çalıştıramadık. Renkli dijital makineyi kullanıyoruz ama siyah beyaz makineleri sattık.
Bugün nüfusumuz 80 milyonu aştı, teknoloji ve makineler gelişti, Buna karşılık tirajlar son derece düştü. Çeşitlilik belki artmıştır ama çalıştığımız yayınevleriyle eskiden 1000’den başlayıp, 2000, 3000, 5000, 10 bin kitap şeklinde devam eden bir fiyat listemiz üzerinden çalışırdık; artık 2000’den sonraki tirajları pek konuşmuyoruz. Dönemsel olarak ya da yazar anlamında nadir istisnalar dışında, tirajlar bu düzeyde. Bunun yanında teknoloji çok gelişti, üretim kapasiteleri arttı. Rekabet buna bağlı olarak çok arttı ve matbaacılar açısından kârlılık düşmeye başladı. Forma bazında fiyat verdiğimiz bir firmaya aynı fiyatları veriyoruz ama bu yıl kitaplarını basmak kısmet olmadı. Kağıdı yayıncılar alıyor ama matbaanın çalışanı, elektrik ve doğalgaz giderleri, mürekkebi, kimyasalı, kısaca tüm giderleri artıyor. Doğalgazda bile bir önceki ay ile aynı bedeli ödediğimiz fatura yok.
“Kitap, işimizin % 30 kadarını oluşturuyor.”
Kitap işinizin ne kadarını oluşturuyor? Kaç firma ile çalışıyorsunuz?
Kitap, işimizin % 30 kadarını oluşturuyor. Dört devamlı, iki arada sırada iş getiren müşterimiz var. Altı yayınevinden dördüne sürekli olarak tek renk baskı yapıyoruz. İki yayınevimizin ara sıra renkli kitapları çıkıyor, diğerleri tek renk basılıyor. Renkli oranları % 20-25’i geçmez.
Kitap üretiminin toplam işiniz içerisinde yıllar içindeki payı nasıl gelişti?
Kitap çeşitliliği arttı. Bu sene de artacağını düşünüyoruz. Geçen seneden beri tuttuğumuz verilere göre, basılan kitap adedinde bu ayın yarısına gelmeden geçen senenin rakamlarını yakaladık. Ama tiraj bazında ciddi düşüşler var. Seksen milyonun yaşadığı bir ülkede ne kadar spesifik bir konusu olursa olsun 1000, 1175, 1200 adet kitap basıyorsunuz; bunlar çok düşük adetler… Gazete tirajları da düşüyor. Çevremize baktığımızda, bir Kindle alıp dijital kitap okuyan da yok.
Baskı sonrasında yeni bir yatırım ihtiyacı var mı?
Baskı sonrasında makinelerimiz çok yeni değil ama bir akışkanlık ve fabrikasyon üretim sağladık. Yeterli değil ama ülkedeki durumdan dolayı çok fazla yatırım eğiliminde değiliz. Ayrıca biten bir yatırımın geri dönüşünü bekliyoruz. Kendimize Şaşmaz’da bir matbaa binası yapmıştık; bitmesine bir iki ay kala emlakçılar sık sık bizi aramaya başladılar. Kiraya vermenin daha iyi bir seçenek olduğunu görünce kiraya verdik. Ülkemizde maalesef üretim yapana birçok zorluk çıkarılıyor. Devletin açıkladığı paketler, teşvikler piyasaya gerçek anlamda yansımıyor. Devlet günlük 22 lira vereyim bir eleman istihdam edin diyor ama yüksek işsizlik olan ülkemizde kalifiye eleman bulamıyoruz. Ben de o zaman verimli olmayan işçilerimin her biri için 50 lira vereyim, iki üç işçimi devlet alsın diyorum.
Aklınızda gelecekte dijitale dönük yatırım var mı?
Bir süre Türkiye’nin şartları nereye gidecek, gözlemek istiyoruz. Şu anda sistem değiştirmekten çok makineleri teknolojik olarak yenileme şeklinde devam etmeyi düşünüyoruz.
Makine parkınızda neler var?
Bir Heidelberg CD 102 5 + lak ve bir Heidelberg Speedmaster 2 renk 70 x 100 ofset baskı makinemiz ve Heidelberg SM 52 2 renk baskı makinemiz var. Heidelberg 5 + lak baskı makinemizi alırken iki adet dört renk baskı makinemiz vardı. İki makine yedekli olması anlamında iyi ama bu makinede de iki makine ekibini koruduk ve çok daha verimli çalışıyoruz. Gerektiğinde vardiya yapıyoruz.
“Yayınevi müşterilerimizin yayın çeşitleri arttı ama sadece kitap basan bir matbaa olmadığımızdan bunu çok fazla hissetmedik.”
Modernizasyonu önünüze koyduğunuzda, baskı sonrası daha önemli diyebilir miyiz?
Baskı makinesi eskidiğinde ona biraz bakarak bir şekilde verim alıyorsunuz. Baskı bölümünde iki makinede bizde altı kişi çalışır; altı kişiyle baskı yapıyorsunuz; mücellithanede 15-20 kişi çalışıyor. Parasal geri dönüşe baktığınız zaman asıl parayı baskıdan kazanıyorsunuz. Personel gideri ve işin hamallığı baskı sonrasında. Vardiya yaptığımız zaman mücellithane tıkanıyor. Daha önce baskı sonrasının cilt hatları yoktu, bu haliyle birtakım zorlukları çözdük. Bunların hız ve teknoloji anlamında biraz daha modernizasyonu gerekli. Bir bütün olarak tesiste insan hatasını minimize edecek yatırımlar yapmak lazım ancak yatırım maliyetlerine bakıyorsunuz, son derece yüksek; bu kadar yatırıma karşın getirileri ve müşterilerin gözündeki saygınlık anlamında son derece gerideyiz. Pek ihaleye girmiyoruz ama bazı kalemleri yazmazsak ancak o zaman ihale alabiliyoruz.
Dijitalleşme sizi nasıl etkiledi? Düşük tirajlarda dijitalin de avantajları var. Düşük tirajlarla ilgili iş kaybınız var mı?
Yayınevi müşterilerimizin yayın çeşitleri arttı ama sadece kitap basan bir matbaa olmadığımızdan bunu çok fazla hissetmedik. Bunu gördüğümüz ve inandığımız için dijital yatırımı yapmıştık ama biz o işin işleyişini veya pazarlamasını tam kurgulayamadık. Dijitalin verimsizliğinden değil; kendi verimsizliğimizden dijitali elden çıkardık. Gelecekte bizim çalıştığımız kulvarda endüstriyel matbaacılığın önü çok açık değil. Mutlaka bir yön belirlemek gerekiyor. Ambalaj olabilir ama ambalajda da çok rekabet var. Çok iyi olmak ve ihracat yapabilmek gerekiyor. Ülkede arz artarken talep küçülüyor. Dijitale geçip otomatik inkjet hattı kurmak çok radikal bir değişim. Şu anda belli bir müşteri potansiyeliniz var ve onlara belli bir hizmet veriyorsunuz. Bir yandan da inkjeti düşüneyim diyebileceğiniz bir iş değil. Tümüyle ona konsantre olmak ve onu başlı başına bir iş olarak düşünmek gerekiyor.