Xerox’un yeni çalışma platformu ConnectKey 2017’in tanıtım etkinliğinde Ekonomist Asaf Savaş Akat da Türkiye ekonomisi analizi yaptı.
“Türkiye bat dersin batmaz, çık dersin çıkmaz. Öyle bir ülkedir” diye konuşmasına başlayan Akat, geçmişten günümüze krizlere değinerek, Türkiye’nin ve şirketlerin iyi başlangıçların devamını getirmekte zorlandığına vurgu yapıyor. “Yetmişli yılları ellili ve atlmışlı yıllardaki sanayileşme atılımımızın ardından ihracat yapamadığımız için, seksenli ve doksanlı yılları enflasyonla mücadele edemediğimiz için kaybettik” diyen Asaf Savaş Akat, enflasyonun düşürüldüğü 2000’li yıllardan sonra günümüzde dış açık sorununun öneminin altını çiziyor.
Asaf Savaş Akat, Aralık 2016’da uygulanmaya başlanan, BM ve Eurosat kriterleri ile uyumlu yeni milli gelir hesaplama tekniğine ilişkin görüşlerini de açıkladı. Bunun Türkiye’nin büyüme rakamlarına olumlu etki yapacağını belirten Akat, G. Kore, Tayvan, Çin, Güney Avrupa ve G. Amerika ülkeleriyle Türkiye’nin İkinci Dünya Savaşı sonrası büyüme serüvenlerini karşılaştırdı. Günümüze ilişkin altı çizilmesi gereken görüşlerinden biri de, Türkiye’nin mevcut ekonomik istikrarının kaynağının kamu borcunun milli gelirin % 25’ine düşürülmüş olması. Bu oran ABD’de % 90, Almanya’da % 70 düzeyinde. Türkiye’de 2001’de bu oran % 75’lerdeydi. 2011’den itibaren özel sektörün borçlanmasını ve artan bütçeyi sıkı tutarak, düşük faiz politikası ve kur artışı ile dış açığı dengelemek amacıyla ihracata ağırlık verildiğini belirten Akat, “Bunun yavaş yapılmasına karar verildi. Yavaş yapılınca risk artar. Dünya sizi beklemez” diyor ve ekliyor. “Şüpheleniyorum; Türklerin bir de ‘döviz geni’ var! Sabah uyanınca önce döviz kuruna bakıyoruz!”
Asaf Savaş Akat, dış açık hesaplarındaki ‘net hata noksan’ kalemi üzerinde de duruyor ve bunun ciddi hesap hatalarından kaynaklandığını; göçmenlerin harcamalarının, yasa dışı ve kayıt dışı döviz girişinin, gayrimenkulde çanta ile para getirme söylentilerinin de net hata noksan kalemini etkilediğini vurguluyor. Suriye savaşı, Ukrayna savaşı, Avrupa’da Euro bölgesindeki resesyon gibi olumsuz konjonktürel sorunların ardından petrol fiyatlarının düşmesinin ve Avrupa’daki büyümenin hızlanmasının lehimize olduğunu vurgulayan Akat’a göre, dünyanın karşı karşıya olduğu temel sorunun nedeni son otuz yıldaki üretim patlaması. ‘Krizlerin ağababası’ olarak nitelediği 2008 krizini de buna bağlıyor. “Üretim çok, talep yok. Başkasının üretimini ondan borç alarak satın alanlar da sonunda Yunanistan gibi batma noktasına geliyorlar” diyen Akat, bu sürecin bir süre daha devam edeceğini ifade ediyor.
Mali disiplin, düşük kamu borcu, bankacılık sisteminin sağlamlığı, altyapının gelişmiş olması, çeşitlendirilmiş üretim yapısı, sanayileşmede yeni politikaları Türkiye’nin güçlü yanları olarak kaydeden Asaf Savaş Akat, bunun yanı sıra hukukun üstünlüğü başta olmak üzere, doğal kaynak fakirliği, sektörünün şampiyonu olacak küresel güçlerin eksikliği gibi ekonominin çarklarını yavaşlatan zayıf yönlerimize de dikkati çekiyor. Büyüme ve dış açıkta iyimser olduğunu belirten Akat, ekonominin içinden gelen bir sorun görmediğini vurguluyor, siyasi olayların ise ekonomiye etkisinin büyük olabileceğini, turizmdeki çöküşün de geçici olmayabileceğini, işsizliğin de yüksek olduğunu ifade ediyor ve “Enflasyona gelince, Türkiye’de Merkez Bankası enflasyonun düşeceğini söylüyorsa yükselecektir; yükseleceğini söylüyorsa düşecektir; enflasyonun sırrı budur” diye ekliyor.
Kurların seyrinde de siyasi etkileri grafiklerle gösteren Asaf Savaş Akat, başta siyasetin normalleşmesini, sonra yapısal reformların sürmesini, tasarrufların artmasını, dış açığın düşürülmesini öneriyor.