“İzmir, Türkiye’de en çok ihracatın yapıldığı 2. liman. Değer yaratma konusunda İstanbul’dan sonra 2. şehir. Vergide de çok önemli kentlerden birisi. Ankara’dan çok iyi. Ama bunların geri dönüşü konusunda büyük kayıplar var.”
İzmir dosyamızda uğrak noktalarımızdan biri de uzun yıllardır Ege Bölgesi basım sektörüne tedarik cephesinde hizmet veren Kadir Sinan’ın birkaç yıl önce kurduğu 4P Reklam Ürünleri firmasıydı. Kadir Sinan’la yeni yapılanmasını, reklam piyasasını, ithal ettiği ürünleri, yeni makine temsilciliğini ve İzmir’in sanayi ve ticarette bugünkü durumunu konuştuk.
4P yeni bir şirket. Uzun süren bir ortaklıktan çıktınız. Bize gelişmeleri anlatır mısınız?
4P yeni bir şirket. 2012 yılı itibariyle Mat Grup ile uzun süren ortaklık yapımızı sonlandırmaya karar verdik ve Matsel’i kapattık. Biz 4P ile açık hava sektörüne dönük bir çalışma başlattık. 4P bir pazarlama şirketidir. Pazarlamanın 4 temel kuralından yola çıkarak böyle bir isimle başladık. Yeni bir şirket olmamıza rağmen, Türkiye’de ekonomik koşulların kötüye gittiği bir dönemde çok şükür bugüne kadar getirebildik. Matbaa dünyasına çok fazla bulaşmadan ortaklarımızla birbirimize vermiş olduğumuz sözlere uyarak devam ediyoruz.
Hangi ürünleri temin ediyorsunuz?
Tüm sarf malzemelerini kendi markamızla ürettirip ithal ediyoruz. Kore menşeili ürünleri satıyoruz; rulo ve tabaka malzemeler; mürekkep, vinil, baskı folyoları, kesim folyoları, dökme ve lamine brandalar. Zor bir pazardayız.
Biz kaliteli ürün satmak kararı ile yola çıktık. Çok fazla fiyat baskısına girmemek lazım. Eninde sonunda insanların bir kalite kararlılığı göstereceğine inanıyoruz. Kalitemiz nedeniyle her geçen gün artarak tercih ediliyoruz; özellikle dökme ve lamine branda, inceden kalınına, membran dahil olmak üzere bütün ürünleri getiriyoruz. Eğer memlekette yerli bir ürün varsa o ürünle de çalışıyoruz. Örneğin foreks ve akrilik ürünler için bayiliğimiz var.
Mürekkebi yurt dışından getiriyoruz. Makinelerin kafa yapılarının farklılığı nedeniyle bir mürekkebi her kafada kullanmanın olanağı yok ama bütün kafalara uygun mürekkep getiriyoruz. Ayda aşağı yukarı 2-3 ithalat dosyası yapıyoruz sarf malzemeleri ile ilgili.
Artık sayı da oturdu mesafenin uzak olması nedeniyle belli periyotta, müşterilerimizi zora sokmayacak şekilde, ürünleri getiriyoruz.
Makine’de durum nedir?
Makinede daha önce Dünyaca ve Agfa / Nova ile oluşturduğumuz bir ortaklık vardı. Ben, kendi adıma, başarılı olmama, iyi makine satmama rağmen Nova ve Agfa arasındaki anlaşmazlık nedeniyle bu iş geride kaldı. Bunun üzerine Dilli ile yürümeye karar verdik. Dilli hem Ar-Ge’si hem makine üretim gücü ile çok önemli markalara makine üretiyor. Görüntüleme makinelerinden etiket baskı makinelerine, birçok markaya üretim yaptıktan sonra kendi markasıyla da pazara çıktı. Dilli’nin Türkiye temsilcisi Prodijital. Onlarla bir anlaşma yaptık. Prodijital’in anlaşmalı olduğu tüm makineleri Ege ve Akdeniz’de biz satıyoruz.
Ne kadar süredir?
Dilli’yi 4-5 aydır satmaya başladık. Şu anda Antalya’da bir makinemiz kuruluyor ayrıca yeni bir kurulum yaptık. On gün içerisinde bir makine daha gelecek. Hem Eco Solvent hem tekstilde hem de UV makinelerde gerçekten iyi işler yapıyoruz, satışların daha da artacağını düşünüyorum.
Pazar iyi gidiyor diyebilir miyiz?
Bizi sıkıştıran şey ekonominin güncel durumu. Bu sadece bizi değil herkesi etkiliyor Ramazan ayındayız, telefonumuz çalmıyor. Türkiye bu kadar badire atlattı bunu da atlatır diye düşünüyorum ama ekonomik anlamda Türkiye’nin bir sıkıntı yaşadığı belli.
Onun dışında iyi gidiyor, iyi gideceğine de inanıyorum. Fespa’da Prodijital ile birlikteydik. Ortaklığı becerebilen insanlarız. Öte yandan müşterilerimize 1980’li yıllardan bu yana hizmet veriyoruz. Onların bize olan güvenini koruyacağız. Şimdiye kadar kimseyi sıkıntıya sokmadık. Film kontak makinesinden tutun, CtP’ye, dijital baskı makinesine, bıçağına, solvent makinelerine varıncaya kadar irili ufaklı 100’ün üzerinde makine sattık. Aklınıza gelebilecek bütün firmalarla, bütün makinelerle haşır neşiriz. Çok şükür kimseyle bir problemimiz olmadı. 4P şimdi o ilişkiler üzerinde duruyor.
Servis işini nasıl çözüyorsunuz?
Bizim burada servisimiz var. Küçük operasyonları burada yapıyoruz hem solvent hem eco solvent hem de tekstil makinesi gibi satmış olduğumuz makinelerin küçük operasyonlarını biz yapabiliyoruz. Büyük müdahaleler gerekirse İstanbul’dan yardım alıyoruz ama çok büyük bir sıkıntı yok makinelerimiz yürüyor.
İzmir’de iş potansiyeli nasıl?
İzmir’in siyasal duruşu nedeniyle uğradığı bir kayıp var. İzmir’in geliştirdiği siyasal bir refleks var, siyasi iktidarın da buna karşı geliştirdiği bir refleks var. İzmir, Türkiye’de en çok ihracatın yapıldığı 2. liman. Değer yaratma konusunda İstanbul’dan sonra 2. şehir. Vergide de çok önemli kentlerden birisi. Ankara’dan çok iyi. Ama bunların geri dönüşü konusunda hakikaten büyük kayıplar var.
İzmir’de yaşayan bir insan olarak buna üzülüyorum ama İzmir bundan yüksünmüyor. Diğer kentler açısından baktığımızda bir Kayseri, Konya veya Ankara’nın gayri safi milli hasıladan almış olduğu payı, hak ettiği payı alamıyor.
Küçük bir örnek vereyim, İstanbul’un bütün alt yapı yatırımları devlet tarafından karşılanırken burada hepsini belediye yapıyor. Böyle olunca belediyenin doğrudan harcamalarını yapabilecek gücü kalmıyor. Bu İzmir’e reva görülmemeli.
Manisa 30 km ileride ve büyük bir organize sanayi bölgesi var. Orada büyük teşvikler var. Alt yapı itibariyle Türkiye’nin en güçlü sanayi bölgesi olan İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi’nde doluluk oranı % 40-50, üretim kapasitesi % 30. Başbakanımız da bu kentin vekili. Bu kenti yönetenler de bu kentten vekil olanlar da bunu iyi düşünmeliler.
Limanın dibindeki bir sanayi sitesinden herkes Manisa’ya kaçıyor çünkü orada teşvik var. Sanayiyi buradan Manisa’ya çekebilirsiniz ama çektiğinizde de İzmir büyümez.
Sektör de aynı sıkıntıyı yaşıyor. İzmir’de ticaret ve sanayi gelişmezse sektörün gelişmesini de bekleyemeyiz. Sektörümüzde Sistem Serigrafi gerçekten Türkiye’nin önemli firmalarından birisi ama biz ikinci bir taneyi çıkartamadık.
Başbakanımız, İzmir’i yönetenler, vekillerimizden İzmir ile ilgili güçlü bir talep feryadı olması lazım. İzmir’deki Ticaret Odası, Sanayi Odası, Borsa gibi kurumlar eski durumlarını kaybetmiş gözüküyorlar. Yapılanmaları tekdüze bir şekilde devam ediyor. Dinamik bir yapı yok İzmir’de.
İzmir’de sektörün ambalaj ve etiket tarafı hep iyi olmuştur…
Her zaman iyiydi. Umarım o konuda fazla kayıp olmaz ve firmalarımız dünyaya hizmet vermeye devam ederler. Bir sürü İzmir menşeili ambalaj firması Manisa’ya gitti. Biz İzmir olarak orayı güçlendiriyoruz. Manisa ekonomisini İzmir’in üzerinden simüle etmek ne kadar doğrudur, bilmiyorum.
Önümüzdeki günlerde İzmir’deki büyük sanayi kuruluşlarının yeniden canlandırılması için büyük bir operasyona ihtiyaç var. Eğer İzmir bunu dillendirmez ve talep yaratmazsa, ben gelecekten umutlu değilim.
Dijital diğer taraftan sistemi değiştiriyor. Orada da öyle bir handikap var. Küçük matbaalar kapanıyor veya el değiştiriyor. Organize matbaalar artık bütün işleri çözüyorlar, onlarla rekabet çok zor.
Sizin alanınızda durum nasıl?
Outdoor ve reklam tarafında da sıkıntı var. Sonuçta sanayi işletmelerinin talepleriyle orantılı bunlar. Mecralar doluluk yaşamazsa sektörün de yapacağı fazla bir şey yok.
Bu makine taleplerinde de ortaya çıkıyor. İstanbul’da insanlar üçüncü dördüncü makinelerini alırlarken İzmir’de böyle bir şey yok. Ancak 1.80’lik makinesini 10 senede ikinci el bir 3.20 makine ile geliştirmeye bakıyorlar.
İzmir bu nedenle ikinci el makinaların değerlendirildiği bir alan olmaya başladı. Bu hakikaten çok can yakıcı. Biz de bunun için Prodijital ile eski makinaları alıp yenilerini uygun bedelle verme konusunda bir kampanya yapıyoruz.
Bizim tarafta kamuya hizmet vermek üzere makineleşme başladı ki bu, çok tehlikeli bir boyut. Belediye işlerini, kamunun işlerini yapmak için inanılmaz derecede bir rekabet var. Bu rekabeti göğüsleyebilmek için son derece kalitesiz malzemeler kullanılıyor. Billboardlarda görüyorsunuz; pas izleri var, renkler soluk, uygulamayı yapan insanlar bile kendinden vazgeçmiş gibi. Outdoor ile ilgili sektörün talebini yansıtan canlı bir şey yok.
Kendi markanız da var. Fuarlara Prodijital ile mi, yalnız mı katılırsınız bundan sonra?
Biz çözüm ortağıyız. Fuarlara Prodijital ile katılacağız. Önümüzdeki fuarlarda kendi markamızla getirdiğimiz ürünlerimizi sergileyeceğiz. İyi malzemeyi farklı alanlarda sergileme gibi bir düşüncem var. Kendi markamız ile getirmiş olduğumuz ürünleri Türkiye’ye yaymak gibi bir projemiz var.
Bu ürünlerde ürünün arkasında durmak son derece önemli. Devamlılık, kalite önemli, aynı standartta ürün getirmek önemli.
440 gram ve lamine branda deniyor ama 400 gram çıkıyor. Bu sektörün kötü tarafı. Bunu yapmamak lazım. Hem malzeme satan arkadaşlarımız hem de bunu kullanan arkadaşlarımızın bu kötü durumu görmezden gelmemeleri, kabullenmemeleri lazım. Benim buna itirazım var. Biz kendi ürünlerimizle ilgili bu tarz bir geri dönüş almadık. Olduğu zaman müdahale edip değiştiriyoruz. Zaten 10 yıldır aynı fabrika ile çalışıyoruz. Sürekli birbirimizi geliştiriyoruz.
İkinci kuşak da devreye girdi mi?
Evet, oğlum Emre İletişim Fakültesini bitirdi. Emre hem burada hem de bizim inşaat işlerimizle ve eşimin başında olduğu denizciliğe yönelik 14 sınıflık bir eğitim kurumumuz var, onunla ilgileniyor.