Fujifilm Türkiye Genel Müdürü Cengiz Metin, mevcut görevinin yanında, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’nın da katılmasıyla, bütün bu bölgelerde Grafik Sanatlardan sorumlu Genel Müdür görevine getirildi
Türkiye’de grafik sanatların yanı sıra medikal sistemler, endüstriyel ürünler, dijital kamera ve fotoğraf baskı ürünleri alanında faaliyet gösteren ve pek çok sektörde pazar lideri olan Fujifilm Türkiye’deki distribütör firmasını 2012 yılında satın alarak Türkiye’deki faaliyetlerini doğrudan yürütmeye başladı. Fujifilm Türkiye bundan yalnızca 3 yıl sonra, 2015 yılında, Kazakistan, Özbekistan ve Azerbaycan’ı da içine alan 10 ülkenin yönetimini üstlendi ve Orta Asya ve Balkanları içine alan bir Bölge Ofisi oldu.
2017 yılının ikinci yarısına gelindiğinde Fujifilm Türkiye’nin grafik tarafında kontrol ettiği alan ve ülke sayısı genişledi ve Fujifilm Türkiye Genel Müdürü Cengiz Metin mevcut görevinin yanında Orta Doğu ve Kuzey Afrika’nın da katılmasıyla bütün bu bölgelerde Grafik Sanatlardan sorumlu Genel Müdür görevine getirildi. Artık 50 civarındaki ülkede Fujifilm operasyonu grafik sanatlar alanında Dubai ve İstanbul merkezli olarak Fujifilm Türkiye ve Orta Doğu ofislerinin koordinasyonu ile yönetilecek.
Fujifilm Türkiye Grafik Sistemler Koordinatörü Ahmet Kocaman da Türkiye’deki Satış ve Teknik Müdür pozisyonu devam etmekle birlikte Orta Doğu ve Afrika Bölgesinin Teknik Müdürü olarak görev yapacak.
Bu operasyonla birlikte Fujifilm Türkiye Fujifilm’in dünyadaki 6 İnovasyon merkezinden biri oldu.
Fujifilm Türkiye Genel Müdürü ve Fujifilm Grafik Sanatlar Bölümü’nün Balkanlar, Orta Asya, Orta Doğu ve Kuzey Afrika Genel Müdürü Cengiz Metin bu sıcak gelişmeler üzerine sorularımızı cevapladı.
Fujifilm Türkiye Bölgesel Ofis olarak çalışıyor
Fujifilm Türkiye Türkiye’yi aşan bir coğrafya’da Fujifilm’i temsil ediyor. Bu konumunuzu anlatır mısınız?
Biz lokal çalışan uluslararası bir ofisiz aslında. Vizyonumuz bölgesel bir ofis olan Fujifilm Türkiye’nin hinterlandının daha da genişletilmesi. Dağıtım kanallarımız direkt ya da bayiler üzerinden oluyor.
Bugüne kadar sizin yönetiminizde olan ülkeler hangileriydi?
Kafkaslar, Orta Asya ve Balkan ülkeleri. Balkanlar daha yeni devreye girmişti. Orada fotoğraf ile başladık, medikal ile devam ettik, şimdi grafik sanatlara da giriyoruz. Son bir yıldır Makedonya, Kosova, Arnavutluk yeni yeni de Sırbistan bizim yönetimimizde.
Bölgesel ofis olarak bu ülkelerde neler yapıyorsunuz?
Bölgesel ofisten kastımız bu ülkelerdeki distribütör ve müşterilere Fujifilm Türkiye’den satış pazarlama desteği vermek; satış sonrasında teknik eğitim vermek, onları sahaya hazırlamak, pazarlama kitleri yapmak.
Bu pazar insan kaynağı olarak sınırlı. Biz bu pazarla ilgili bazı satış ve servis çalışmalarına başlamış, insan kaynağı paylaşımını yapmaya başlamıştık. Kuzey Afrika ve Orta Doğu’da birçok kurulumlara gittik. Cezayir ve Fas’ta geniş formatta Acuity serisi kurulumlar yaptık. En son Kuveyt’te CtP kurulumu yaptık. Hem oradaki ekibe hem bize hem distribütöre fayda sağlayacak bir yapı oluşturuldu. Bunu iş anlamında daha da geliştirmek istiyoruz.
Biz standart işlerin içinde kalmak istemiyoruz, yeni alanlar keşfetmek istiyoruz.
Türkiye ve diğer ülkeler karşılaştırıldığında cirodaki payları nasıl?
Geçen yıllara baktığımızda ciromuzda Türkiye’nin tek başına ağırlığı 90 diğer ülkeler 10 gibidir. Bu sene bütçeleri 80’e 20’ye çekmeye çalışıyoruz. Yeni yılda bu hedefi tutturacağız gibi gözüküyor. Şu an planlarımızla örtüşen bir durum yaşıyoruz.
Fujifilm Türkiye’nin Genel Müdürü olarak bu arada sizin pozisyonunuzdaki değişimden söz eder misiniz?
Bölgesel Ofis olmakla beraber benim Türkiye’deki mevcut pozisyonum değişmedi; Genel Müdür olarak kurumsal bölümümüz dahil tüm bölümlerden sorumluyum, ayrıca yeni olarak Orta Doğu, ve Kuzey Afrika’dan da sorumluyum.
Sizi tebrik ediyoruz. Bu yapı aşağı yukarı kaç ülkeyi kapsıyor?
Şu anda benim sorumluluğumda 50 ülke var.. Orta Doğu ve Afrika’ya baktığımzda 50 ülkeden 10’u asıl yükü çeken ülke konumunda. Körfez Bölgesinde Bahreyn, Umman, Dubai, Suudi Arabistan da bu yapılanmanın içinde.
Dubai dahil 50 kadar ülke Fujifilm Türkiye ve Orta Doğu ofislerinin ortak yönetimine bağlandı
İki bölgenin ortak yönetime bağlanması çok ilginç. Genellikle Dubai merkezli çalışır şirketler.
Herşey Fujifilm’in bakış açısısı ile oldu. Fujifilm Türkiye ve Fujifilm Orta Doğu başkanları ortak. Biz Türkiye’de iş yönetimi olarak sahadayız. Orta Doğu ve Afrika’da bayi yapısını kaldıran marjlar var. Bu bölgelerde neredeyse % 90 bayi üzerinden % 10 da doğrudan satışımız var. Biz uzmanlığı da oralara taşıyoruz. Bizim ekiplerimiz hem satış hem servis olarak daha iyiler. Buradaki kaynaklarımızı ortak kullanıyoruz. Benim orada da ayrı bir ekibim oldu. İçinde Japon, Tunuslu, Hintli arkadaşlarımız var. Dubai’deki matbaa sahiplerinin neredeyse % 80’i Hintli. Hintliler Afrika’da da çok etkililer.
Afrika piyasası nasıl?
Afrikada İngilizce konuşan ve Fransızca konuşan bölgeler var. Bizim de Kenya ve Nijerya’da ağırlıklı aktivitelerimiz var. Buraları belli bölgelerden yapılandıracağız.
Örneğin Fildişi Sahili’nde Afrika’nın sigara kutularını basan matbaalar mevcut. Onlarla çalışmak için çabamız olacak. Diğer yandan bizim Türkiye’de tanıttığımız az kimyasallı teknoloji bir tek Fildişi Sahili’nde var şu anda. Oralarda da bir hayli başarı hikayeleri var ama daha gerilerden geliyorlar. Firmaları ve distribütörlerimizi eğitip yeni teknolojilerimizi, toplam çözümlerimizi tanıtma gayretinde olacağız.
Bunları yaparken İstanbul’u da bir merkez olarak yönetiyor olacağız. Orada da hem matbaa hem de Repro House tarafları var ve yatırımlar yapılmakta. Türkiye’de doygunluğa ulaşan CtP pazarı Kuzey Afrika ve Orta Doğu’da daha canlı.
Körfezde durum nedir?
Dubai ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin de içinde olduğu bölge de bize bağlı. Oradaki en büyük partnerimiz Heidelberg. Körfez bölgesinde teknoloji daha ileri durumda. Suudi Arabistan da aynı şekilde. Ciddi iyi pazar paylarımızın olduğu ülkeler var. Şimdiye kadar bu bölgeler Dubai ofisten yönetiliyordu. Tabii ki orada da çalışan bir satış ve servis ekibimiz var ama yönetim buradan olacak.
Siz bu arada epey koşturdunuz. Birkaç izlenim paylaşır mısınız?
Lübnan’dan başladım. Lübnan pazarındaki işletme sahipleri (Dubai’de de onu gördüm açıkçası) vizyon olarak çok iyiler. Buradaki matbaaların yatırım olarak dijital gündemlerine girmiş. Dijitale ve geniş formata yatırım yapıp yeni alanlar keşfetmeye çalışan firmalar var. Oluklu mukavva ile ilgili dijital yatırımlarını da planlamışlar. Her yerde olduğu gibi orada da ticari baskıda ne yapabiliriz arayışı var. Yatırımları da gördüm. Hem çeşitlendirme hem de farklılaştırma yönünde yatırımlar yapmışlar. Bizim UV makinelerle ilgili iyi bir potansiyel var.
Sizin göreviniz grafik sanatlar bölümünde dijital ve geniş formatı da kapsıyor. Medikal de devam ediyor mu?
Medikal orada bizim çok yoğun çalıştığımız bir alan ama ben yalnızca grafik bölümünden sorumluyum.
Lübnan, Mısır, Körfez Bölgesi Ülkeleri, İran, Dubai ve Suudi Arabistan’ın yer aldığı bir coğrafyadaki ekonomik değer Türkiye ile karşılaştırıldığında nasıl bir tablo ortaya çıkıyor?
Biz hesaplarımızı metre kare üzerinden yaparız. Kalıp üzerinden gidersek Türkiye için 15 milyon metre kare kalıp konuşmak lazım. Bunun 10 milyonu CtP kalıbı, 5 milyonu konvansiyonel kalıp gibi. Tüm bu bölgenin toplamını bir buçuk Türkiye gibi düşünmek lazım ama bu sadece CtP kalıp pazarı ile ilgili bir istatistik.
Dijital tarafta durum nasıl?
Dijital etiket ile ilgili OrtaDoğu’da kurulumumuz oldu. Jet Press tarafında henüz kurulumumuz yok ama takip ettiğimiz çok sıcak potansiyeller mevcut.
Geniş bir coğrafya bakıyorsunuz, nasıl planlama yapıyorsunuz?
Bir denge kurduk. Onlar cuma günü çalışmıyor, pazar çalışıyorlar. Gezilerimi hafta içinde yapıyor pazar günleri bilgisayarımı açık tutuyorum. Cuma günü burada oluyor, işleri toparlıyorum.
Geniş bir ürün yelpazesi ve geniş bir coğrafyadan söz ediyoruz. Daha çok koşturulacak. Buradaki ekipte genişleme olacak mı?
Mevcut ekip gerçekten iyi. Saha da destekliyor. Yeni görevle birlikte içeride de bazı taşları oynatacağız. Henüz planlıyoruz, netleşen bir şey yok. Belki Fransızca bilen bir eleman oraya gidebilir.
Artık iş gücü olarak yüzde yetmiş gibi Orta Doğu, Afrika olacak ama genelde Türkiye’deyim. Sağ olsun Türk Hava Yolları’nın gitmediği yer yok. Bugün Dubai’den Afrika’nın kuzeyine gittiğinizde 7-8 saat tutuyor, oysa bizden 3-4 saate gidiliyor. Aynı şekilde Lübnan’a 1,5 saatte gidiliyor. En uzak Dubai, orası 4 saat. Herhangi bir sorun yok. Zaten her bir bölümün yöneticisi var, ekipler iyi.
Buradaki çabalarımız takdir gördü, yeni bölgelere açılma fırsatı yakaladık. Bu bilgiyi, insan kaynağını o bölgelere de aktarıyor olacağız. Ülkemiz için de iyi. İhracat rakamlarına da yansıyor.
Ürün satışı Türkiye’den mi olacak?
Ürün Avrupa’dan geliyor. Bizim burada kendi stok yönetimimiz var. Biz de buradan ürün satışı yapabiliyoruz. Lübnan’dan örnek vereyim. Gittiğimde sıcak gelişmeler oldu. Katar krizi bir fırsata dönüştü. Oradan satış yapamıyorlar. Biz buradan satar duruma geldik.
Serbest bölge depoları ve antrepolar var ama transit ticaret gibi hiç uğratmadan da yapabiliyorsunuz.
Fujifilm Türkiye / İstanbul, Fujifilm’in 6. inovasyon bölgesi olacak
Türk matbaacısını bu bölgede nasıl konumlandırırsınız?
Ülke olarak matbaacılığımız iyi bir yerde. Oralarda da ofsetin yanına dijitali koymuşlar, teknolojik olarak yol almışlar ama Türk matbaacısı tartışmasız bilgi ve görgü olarak bir hayli önde. Coğrafi olarak da sektörümüz bir çok ihracat fırsatını yakalıyor, umarım sektördeki ihracat atağı son dönemde İstanbul Sanayi Odası’nın da verdiği destekle artmaya devam eder.
Bizim logomuzda yer alan sloganımız “Value from Innovation – Inovasyondan gelen katma değer”. Bunu çok kullanır olduk.
Fujifilm dünyada da kendi inovasyon projelerini geliştirmek için 3 merkez kurdu; ilki Japonya / Tokyo, ikincisi Hollanda / Tilburg, üçüncüsü de California / Silikon Vadisi.
Üç uluslararası merkezimizin yanında 2 adet de uydu merkezimiz var. Onlar daha çok buluşma, tanışma yeri. Oradan da üst merkezlere gidiyorsunuz. Bunlar da Londra ve Barcelona’da. Şimdi üçüncü uydu merkezimiz Türkiye / İstanbul’da olacak. Dünyada 6. bölge olacağız. Bu planlanıyor. Planlarımız engeç Eylül sonunda resmi açılışla duyurulacak.
Bu merkezde ne bulacağız, ne olacak?
Amacımız hem mevcut müşterilerimizle, hem de yenileri ile, teknolojilerimizi tanıtabileceğimiz potansiyel müşterilerimizle bir buluşma noktası olması.
Endüstriyel ürünler, medikal ürünler, grafik ürünler ile ilgili yaptığımız tüm teknolojik geliştirmeleri ürün örnekleri ile ve canlı sunumlarla burada anlatıyor olacağız. Üniversiteleri bu oluşumun önemli bir parçası olarak görüyoruz. Çeşitli üniversitelerin çeşitli projelerini dönem dönem görmüş olacağız. Türkiye’de yeni projeler geliştirebileceğimize inanıyorum. Bu merkezi nasıl oluşturacağımıza dair özel bir eğitim aldım. Burayı açmak tek başına o kadar büyük bir şey değil, sonrası önemli. Üniversiteyi, girişimciyi ve şirketleri buraya nasıl getireceğimiz önemli. Biz de yetmeyeceğiz, fabrikadan mühendisler getireceğiz. İnovasyon merkezinin yaşayan ve üreten bir yer olması lazım.
Konuyu biraz daha açar mısınız?
Bunun aslında 5 bacağı var. Biz varız, üniversiteler, girişimciler, ürünü satın alan, pazarlayan, ona yatırım yapan risk yöneticisi, sermaye yöneticisi şirketler var ve bir de devlet var. Devletin desteği çok önemli. Bir proje geliştirip, üretmek istediğimiz zaman Teknokent’te bu projenin geliştirilmesi, yani yeni ürüne dönük faaliyetlerin olması gerekiyor.
Fujifilm’in filmden, kimyasal tarafından gelen ciddi bir know how’u var. Yeni partnerimizi çağırdığımızda diyeceğiz ki ‘Bizde bunlar var, bundan esinlenerek kendine nasıl bir çözüm buluyorsun? Bunu birlikte geliştirelim.’ Sorun yerine daha çok çözüm odaklı ilerleyeceğiz.
Örnek vereyim. Otomotiv sektöründe uluslararası geliştirmeler var. Biz otomotiv sektörüne lenslerle giriyoruz. Araçların otomatik park etme özelliği var. Onların lenslerini sağlıyoruz. Ayrıca araçların iç donanımında ekran filmlerini yapıyoruz. Bunları yaptık, başka neler yapabileceğimize bakacağız. Bu çok heyecan verici bir son dönem projesi. İnşallah burada üniversitelerin ve devletin katkısıyla fırsatlar yakalayabileceğiz.
Son dönemde birçok inovasyon yarışmaları, inovasyon haftaları var. Buralarda yer alıp aktif olarak pazarlama olarak ne yapabileceğimizi araştıracak ve fikirlere açık olacağız.
Biz ürünü sattıktan sonra artıları eksileri müşteri yaşıyor. Onların günlük deneyimlerine biz nasıl çözüm odaklı yaklaşabiliriz, buna çözüm merkezlerinde bakacağız.
İnovasyonda dijital için konuşursak kafayı kendimiz yapıyoruz: Dimatix (Amerika). Boyayı kendimiz yapıyoruz: FSIS (İngiltere). Endüstriyel boya kısmı var bir de, endüstriyelden kastımız zemine kaplanan ahşapların baskısı olsun tekstil baskıları olsun bunların yapıldığı bir grubumuz var, şu anda üçünün yapısı kurgulanıyor. Bunlar grafiğin inovasyonda en büyük alanını tutacak. Endüstriyel yönetici ‘bana şu özellikte şu kalıcılıkta şu viskozitede bir ürün yapabilir misin?’ diyecek, biz de bunun çözümünü birlikte bulacağız. Bu konuda tekstilde bazı gruplar ile konuştuk. Ayrıca çok enteresan konular da çıktı. Bunu fabrikaya taşıdık. Olur mu, olmaz mı bakacağız. Bu tür yeni projeler gerçekten çok heyecan verici. İnşallah ülkeye de bir katkı sağlar, bir değer kazandırırız.
İç pazarı nasıl değerlendiriyorsunuz, bu konudaki stratejilerinizden bahseder misiniz?
Halihazırda kalıp bizim en büyük konumuz. Bu seneki tahminlerimize göre cironun aşağı yukarı % 80’ini kalıp ve kimyasal oluşturacak. Tabii diğer yandan geniş formatta çıkan büyük projeler bu dengeleri değiştirebiliyor. Standart sonuçlara baktığınızda böyle görünüyor.
Son dönemde ürün yelpazemizi genişlettik. Az kimyasallı ve kimyasalsız Fujifilm kalıp çözümlerimizin yanı sıra Fujifilm düşük tirajlara uygun ekonomik ürünler üzerinde çalışıyor. Bunlar halihazırda bizim Hollanda merkezli fabrikamız Tillburg’tan çıkıyor. Artık orta segmente dönük müşteriye gittiğimizde işine göre kalıp önerebiliyoruz. Farklı çözümler sunabiliyor olmamız bizi de rahatlattı. Kimyasalından servisine, geniş bir yelpazemiz var. Özellikle baskı öncesinde iş akışı yazılımıyla birlikte toplam çözümle müşteriye gittiğimizde biraz daha avantaj sağlayabiliyoruz.
Diğer bölgelerde de böyle yapmaya çalışıyoruz. Üst segmentte ürünleri de yelpazemizde tutuyoruz. Kimyasalsızda şimdi UV baskılara yönelik çok güzel bir ürünümüz var, güzel kontrast bir kalıp. Onun eğitimlerini tamamladık..
Geniş formatta durum nedir?
Ambalaja yönelik Acuity UV tabanlı flatbed sistemlerimiz devam ediyor. Onset sistemimiz endüstriyel ve yüksek hacimli işlerin olduğu yerlerde ihtiyaç duyulan bir makine. Türkiye’de kurulumunu yaptık. Oluklu mukavvada da düşük tirajlı; display’ler, stantlar, özel ürünler ve demo ürünleri üretimi var. Onset ile ilgili ağırlıklı olarak İstanbul firmaları ile görüşmelerimiz devam ediyor.
Geniş formatta UV LED’i çok yaygınlaştırdık. Yeni modeller de olacak. Biz bu alanda 8 rengi konuşuyorduk. Şimdi 4 renk, 6 renk daha giriş seviyesi makineler gündemde. 1600 R ve 3,2 metre 3200 modeli ile müşteri ihtiyacına göre farklılaştırıyoruz.
Geniş formatta ebat, kalınlık, hız çok önemli. Büyük ebat, yüksek hız, kalınlık dersek Acuity serisine geçmek zorundayız. Özellikle endüstriyel alanda bazı çalışmalarımız var. Önümüzdeki dönem sonuçlandırabileceğiz.
Telefonlar için Application Store mağazalarından yüklenebilen uygulama yazılımı: FUJIBAS
Türkiye’de fotoğraf tarafı nasıl?
En son Antalya’da 7. mağazamızı açtık. Kültürel bir buluşma noktası oluşturmak istiyoruz. Konsept mağazamızda ticari kısım giriş katında. Bir kat ise tamamen eğitim kısmı. Burada workshop’lar yapılıyor. Üründen ziyade fotoğraf anlatıyoruz. Hocalarımız var: Hüseyin Taşkın, Gül Yıldız, Faruk Akbaş gibi. Eğitim verip kullanıcının makinesinin markası ne olursa olsun dışarıda çekimler yapıyoruz. Mağazacılık projemizle bu uygulama iyice oturdu. Artık bunu il il yaymamız gerekiyor. Ayrıca Facebook’ta Fujifilm X-Photographers 20 bin kişinin üzerinde üyesi ile sosyal medyada kültürel bir nokta oldu.
Fotoğrafta bir nostalji mi diyelim, özellikle Instax serisi gençler arasında moda oldu. Instax dediğimiz sistemler D&R Music, Book Store üzerinden gidiyor. Tüketicinin klasik fotoğraf baskı talebini destekleyecek ürünlerin tanıtımını şimdilik kısık sesle yapıyoruz ama önümüzdeki dönem sesimizi yükselteceğiz. Telefonlar için bir uygulama yazılımımız var. Application store mağazalarında FUJIBAS adı altında bulunabilir. Bu uygulamayı yüklediğinizde fotoğraflarınızı; ister Instagram’daki gibi sosyal medya fotoğraflarınızı, ister telefon kütüphanenizdeki fotoğrafları baskıya gönderebileceksiniz. Bizim 7 Fujifilm mağazamız dışında Türkiye genelinde kendinize en yakın mağazadan istediğiniz kolajlarla özel baskı veya kanvas baskı olarak alabilirsiniz, ya da adresinize kargolanabilir. Bu uygulamada özel çerçeve tarzı çözümler de yer alıyor.
Bu uygulamayı Türkiye için özel mi yaptırdınız?
Fujifilm’in uluslararası aplikasyonları var ama onları buraya adapte etmekte zorlandık ve tamamen burada sıfırdan geliştirdik, kendimiz yaptık. Baskıları yapan müşterilerimizi de bu çatı altına aldık. Altyapı noktalarımızı oluşturduk. Diyelim ki Merzifon’daki bir fotoğrafçıdan fotoğraflarınızın baskısını almak istiyorsanız bunu alabileceksiniz.
Yeni jenerasyon da baskı istiyor. Özel gün fotoğrafçılığı gelişti. Kitap olayı arkadan geliyor ama orada da bir dönüş olacak.
Kartta dijital çözümlerimiz var. Gümüş bazlı kartlarda hiçbir solma yok. Banyolanan kartlarda dayanıklılık süresi 150 yıl. Kart baskı tarafını da büyütüyor olacağız.
Fotoğraf, dijital kamera ve lenslerde belli oranda büyüme hızına sahibiz. Fotoğraf makinelerimiz aynasız ürünler ve lensleri değiştirilebilir ürünler olarak hem tüketici hem de profesyonel fotoğrafçılara hitap ediyor.
Son bir yıldır Fujifilm Türkiye olarak optik lens alanında da çalışmalara başladık; güvenlik kameraları lenslerini üretiyoruz. Yayıncılıkta, TRT gibi kurumlarda, devlette kullanılan lenslerimiz var. Savunma, özel güvenlik endüstrisinde kullanılan çok özel lenslerimiz var. Son altı aydır oldukça hızlı gidiyoruz. Lenslerde tüm ürün segmenti mevcut. Hatta dürbünümüz de var. Dürbünün tamamını üretiyoruz, yalnızca lens bölümünü değil.
Biraz da medikal tarafında neler oluyor anlatır mısınız?
Fujifilm Global de radyoloji ve gastroentroloji sistemlerinde çok iyiyiz. Ayrıca ilaç ve tedavi konusunda, ciddi Ar-Ge çalışması var. Özellikle lenfoma ve Alzheimer hastalıklarında konunun önleyici ve tedavi bölümündeyiz.
İsrail’e gittiğimde her şeyin inovasyonun etrafında döndüğünü gördüm. Hem teşhise hem de tedaviye yönelik inanılmaz sistemler kurmuşlar. Bizim de ürettiğimiz mamografi cihazlarını X-Ray ışınsız üretmeye çalışıyorlar.
Hastanelerdeki yoğunluğu düşürmek için evde kullanılan cihazlar üretmişler. Akıllı telefonlara takılan aparatlarla örneğin boğazınıza uzaktan bakılabiliyor ya ilaç önerisinde bulunuluyor ya da gerekirse hastaneye çağırılıyorsunuz ama yapılan araştırmalar doğrudan hastaneye gidişlerin yüzde 70’inin gereksiz olduğunu ortaya koymuş.
İnanılmaz bir havuz sistemi yapmışlar. 100 kadar şirket sürekli fonda. Dönen rakamlar milyon dolarlar. İnovasyonu ticarete dönüştüren firmalardan bu para faizsiz olarak geri alınıyor ve yeni firmalara aktarıyor. Şirketler çok dinamik. Bu nereden geliyor dedim. Ordudan. Kişiler ayrıldığı zaman kendi start-up teknoloji şirketlerini kuruyorlar. Örneğin, IBM de gelmiş fonlama yapmış. Bir şirketi almış, onun binasında geliştirmeleri yapıyor. Infrared firması Nasa’nın uydusuna gönderdiği kamerayı gösterdi. Bizde de biraz önce konuştuğumuz bu beşli sac ayağı oluşturulsa çok yaratıcı fikirler var aslında.
Sonuç olarak; Fujifilm Türkiye’nin vizyonuna bağlı olarak bölgesel ofis olma yolunda ilerliyoruz. Bu gelişmeler olurken bu geniş coğrafyada iş ortaklarımıza ve müşterilerimize katkı sağlamaya çalışıyoruz. Umarız bu gelişmelere paralel ülkemizin de gelişimine katkı sağlayacak sonuçlara imza atmaya devam ederiz.