İş hacmini müşteri referanslarıyla arttıran firma, yüksek yatırım maliyetleri ve kalifiye personel sıkıntısı gibi nedenlerle ortak yatırım projelerini değerlendirmek istiyor.
Ankara’da özellikle kutu ve karton çanta üretimiyle tanınan Öztunç Matbaa Ambalaj Reklam San. Tic. Ltd. Şti. Nuri Yücel yönetiminde, toplam 8 kişilik kadrosuyla İskitler semtinde 400 metre kare kapalı alana sahip iş yerinde hizmet veriyor. Roland 200 çift renk ofset baskı makinesi olan firma 50 x 70 üzerindeki işleri yapmamaya çalışıyor. Firmanın ayrıca Vatan Makina tek nokta kutu yapıştırma makinesi ve kesim için kullandığı 50 x 70 ve 40 x 58 cm kazanlı tabir edilen tipo makineleri var. Yaldız için dışarıdan hizmet alınıyor. Firmanın sahibi Nuri Yücel Matbaa Haber’in sorularını yanıtladı.
İş hayatına ne zaman atıldınız ve Öztunç Kutu ne zaman faaliyete geçti?
2001 yılında adi ortaklık olarak başladık ve 2005 yılında limited şirket statüsüne geçtik. 2005’ten bu yana tek başına devam ediyorum. Bu sektörde 17 yıllık geçmişimiz var. Öncesinde ticaretle uğraşıyordum, 1988 yılında 18 yaşında Şaşmaz’da oto yedek parça işine girerek ilk Bağ-Kur kaydımı yaptırdım. 1994 yılında askere giderken firmayı kapattım. 1995 yılında Ümitköy’de hediyelik eşya işine girdim. 2001 krizinde hediyelik eşya satışları düşünce kapatmak zorunda kaldık. Matbaacılık işini görüyordum, biliyordum. ‘Kriz de olsa ticarette, üretim malzemesi olduğundan iş en azından rölantiye düşer, üretim azalsa da devam eder’ düşüncesi beni bu sektöre çekti. İnceledim, firmalara baktım. Teknik lise mezunuyum, makinelerle ilgili iyi – kötü bilgim de vardı. Başlangıçta biraz alışma – tanıma süreci yaşadım. Geldiğimiz noktada aynı personel ile devam ediyoruz. Personel devamlılığına özen gösterdim. Çünkü tecrübesiz personelin makineye ve işe vereceği zararı dikkate aldım. İnişler, çıkışlar, zorluklar yaşadık ama benim ticarette inancım, işe yön verebilmektir. Müşterilerim, resmi kurumlar işlerimi beğendiler, birbirlerine referans oldular ve birçok kurumun işini yapıyorum.
Neler yapıyorsunuz?
Üç ayrı grupta işimiz var. Birincisi, kitap, dergi, katalog ve diğer matbaa işleri, ikincisi karton ambalaj ve üçüncüsü oluklu mukavva ambalaj. Maalesef hepimiz her işi yapmak zorunda kalıyoruz. Yedek parça işinden tanıdığım firmalar şu anda benden ürünleri için kutu talep ediyorlar; dışarıdan sıvama, ondüle hizmetleri alarak oluklu kutu işi de yapmak zorunda kalıyorum. Cilt işinde de dışarıdan hizmet alıyoruz. İki tip müşteri var; fiyat arayan ve aramayan. Müşteri fiyat aramıyorsa, kaliteli malzeme, kaliteli ürün istiyordur. AVM’lerden müşteriler aradım. Şu anda karton çanta ana işlerimizden biri diyebilirim. Yaptığımız çantalardaki logomuzu görenlerin bize ulaşmasıyla iş hacmimiz arttı. Kapasiteyi aşmaya başlıyoruz, bu bizi makineleşmeye zorluyor ama büyümekten de korkuyoruz çünkü iş yaptığımız firmaların da zorluklar yaşadıklarını, ödeme sıkıntıları içinde olduklarını görüyoruz. Aynı zamanda makine için yer sıkıntısı da söz konusu. Daha büyük bir yere taşınmak, daha büyük yatırım demek. Büyümeyi risk olarak görüyoruz.
İş verenlere inanıyoruz ama ertesi gün sıkıntıya girebiliyorlar. Arayıp bir iki ödemesini ertelemek isteyebiliyor. Bu işi sürdüreceğiz ama biraz rölantiye alacağız. 2011 yılında bir AVM’de eşime bir parfümeri işi açtım. Bu işyeri bize AVM’den işler getiriyor. O iş kendini kurtarmasından ziyade matbaaya iş getiriyor. Bu günler de geçecek diye düşünüyorum.
“Ciromuzda oluklunun payı % 7-8 kadar, karton kutu ve çanta % 70. Geri kalanını ticari matbaa işleri oluşturuyor”
Kapasitenize, iş hacminize göre personel sayınız az değil mi? Vardiya yapabiliyor musunuz?
Normal şartlarda her makinede ustanın yanında bir çırak olsa, 14-15 personelimiz olabilir ama artık ne çırak ne de yetişmiş personel bulabiliyoruz. Kalifiye eleman zaten yok. Elde tutabilmek zor. Müşteri işi sabah veriyor, akşam istiyor. Uzun süredir mesaiye kalmıyoruz. ‘Sezon’ dediğimiz dönemde, mesaiye kaldığımız da oluyordu. Sabahlara kadar çalıştığımız günler artık yok.
İşinizin ne kadarı karton ambalaj, ne kadarı oluklu ya da çanta?
Oluklu işi almamaya çalışıyorum. Mümkün olduğu kadar müşteriyi karton kutuya yönlendirmeye çalışıyorum ama çözemediğimde, olukluya giriyorum. Ciromuzda oluklunun payı % 7-8 kadardır. Müşteriyi kırmamak için yapıyoruz. Kuyumcu, medikal, optik grubu karton kutu ve çanta, ciromuzun % 70’ini dolduruyor. Geri kalanı da dergi, katalog gibi tüm ticari matbaa işleri oluşturuyor. Aldığımız karton ve kuşe kağıttan bunu hesaplayabiliyoruz.
Çanta tirajları ne düzeyde geliyor?
İki sene önce bir kurum işi gelmişti. Yaklaşık 20 gün zarfında 450 bin adet ürettik ve kurumdan teşekkür aldık. Diğerleri yıllık 800 bin – 1 milyon aralığında diyebilirim.
Yıllık iş gününe bölünce yoğun bir iş değil gibi görünüyor, makine alarak daha fazla iş yapabilirim diye düşündünüz mü?
Karton çanta mevcut durumda el işçiliği yoğun bir iş. Onu düşündüm ama Ankara’da bunu yapan belli başlı firmalar var. Toplam çanta tüketimine bakıyorum, çanta üreten firmaların bunu yapabileceklerini görüyorum. Öte yandan maliyetlerin artması kullanıcı firmaları naylon poşete yönlendiriyor. Gross marketlerde görebilirsiniz, bir karton çantaya 4 lira fiyat koyuyorlar ama biz 1 liraya, 150 kuruşa satmaya zorlanıyoruz. O tarz yerlere girilebilir, giren firmalar var. Ayrıca çantada boyutlar, ölçüler çok çeşitli. Makine yatırımında bunu dikkate almak şart. Hangi ölçülerde, hangi çantalara göre makine alınacak? El işçiliği en aza nasıl indirilebilir? İyi araştırılması gereken bir konu. Bir de ihracatın varsa, makineleşmek anlamlı olabilir. Bu yönde araştırmalar yapıyoruz. Makineyi alıp el işçiliğini azalttığımda bana avantajı ciddi bir tirajda ortaya çıkacaktır. O tirajı Ankara’da yakalamak mümkün mü? Makine alan arkadaşlar fiyat belirleyemiyor. Her müşteri grubu farklı ölçülerde çanta istiyor. Her birinin kağıdını stoklamak isteseniz, ciddi bir maliyet. Stoklamadan devam etseniz, fiyat tutturamıyorsunuz. Ankara’da makineleşmek bana zor geliyor. Katlama yapıştırma makinesini ilaç kutusu vb. işlerimiz olduğunda açıyorum. Dışarıdan, ajanslardan iş almıyorum.
Diğer işleriniz nasıl? Davetiye, dosya vb. işler geliyor mu?
O işleri de hatır işi olarak yapıyoruz. Onlar da kağıt işi diye müşteriler bizden talep ediyorlar ama fiyat koyarken sıkıntı yaşıyoruz. Kazancı düşürerek yapıyoruz. Dosya işi dijitalin etkisiyle azaldı. Eskiden takoz takvim için sabaha kadar çalışırdık. Ajanda cep telefonlarından sonra çok azaldı. Artık takoz takvim kullanılmıyor. Müşteri daha düşük fiyat verene gidiyor. (Röportaj esnasında da buna tanık olduk- MH).
Büyük ebat işler de geliyor mu?
Geliyor ama o işleri almamaya ya da 50 x 70 olarak bastırmaya çalışıyoruz. Çünkü kalite düşüyor. Büyük ebatta basılmış işi diyelim ki 70 x 100 tabakada sekiz kutu var; kağıdı keserken makas tarafında, iki tarafında sorun olmuyor ama diğer taraflarında kaymalar oluyor; butik çalışmayı ilke edindiğimden bunu tercih etmiyorum. Butik işleri yapacak matbaaların da bize işleri geliyor; onları da 50 x 70’e yönlendiriyorum. En basiti, yayınevlerinin sticker kesimleri, çoklu kesimleri, özel kesimlerinin hassas olması gerekiyor. Ebadın olabilecek en küçük ebatta olması gerekiyor. Olmuyorsa, kesim işini müşterinin halletmesini ve bize göndermesini istiyoruz.
Müşterilerin ne kadarı matbaalardan oluşuyor?
Yüzde 30’u matbaalardan oluşuyor. Onlarla karşılıklı paslaştığımız da oluyor. Biz onların işini yaparken, onlar da bizim bazı işlerimizi yapıyorlar. Çoğunluğu, % 70’i kendi müşterimiz olsun diye hedef koyduk ve bunu başardığımızı düşünüyorum. Büyüklerimiz, meslektaşlarımız da doğru yolda olduğumuzu söylüyorlar. Eskiden tümüyle matbaaların işlerini yapıyorduk. Onların kesim, konik işleri geliyor, yapıp gönderiyorduk. Ama basılmış, bitmiş işin tekrar burada işlemden geçmesinin, makineye girmesinin bir riski var. Fireyi en aza indirmeniz, mümkünse fire vermemeniz gerekiyor. Bu da son derece titiz ve özenli çalışmak zorunda olmanız demek ve bunun bir maliyeti var. Riskin büyüğü bizde demek ve kazancını da ona göre belirlemen gerekiyor. En büyük sıkıntı da bu. Bizden ayrılıp iş yeri açan da oldu. Birinci kozları da fiyatı aşağıya çekmek oldu. Biz müşteriye gün veriyoruz, o gün hepsini teslim ediyoruz. Makine parkımızı bu kadar büyütebildik ama iş hacmimizi büyüttük, bunun için mutluyum. İşin bir kısmı dijitale kaymaya başladığı için makas daralıyor. Meslek okullarından stajyerler gönderilmesini, matbaalarda eleman yetiştirilmesini bekliyoruz. Makine alsak, teslim edecek personel yok. İşçilikle makineyi dengeleyerek devam ediyoruz. Kutu makinesini de yenilemeyi düşündüm, işin kârlılığını hesapladım ama mantıksız geldi. Ambalaj büyüyor, yatırım yapmak doğru ama birkaç firmamın birleşerek bunu yapması, yatırımı ihracat hedefiyle planlaması mantıklı görünüyor. Ankara’da arsa fiyatları İstanbul’a göre daha makul ve hem doğu hem de batı ülkelerine ihracat için Ankara iyi bir üs olabilir. Irak ve Suriye’de savaşın da bitmesi gerekiyor.
Ortaklık konusunda girişiminiz oldu mu?
Teklifler geldi. Onlarda 7 – 8 eleman, bizde 7 – 8 eleman var. Birlikte çalışmamız daha mantıklı. Ama sabırlı olmak lazım. Ciddi olarak bu işi meslek edinmiş firmalarla ortaklığın doğru olduğuna inanıyorum. Matbaa sektörü ağırlıklı olarak resmi kurumlara çalışıyor. Pastane ve gıda sektörüne yönelik kutuda tüketim yüksek ama aşırı rekabet var ve fiyatı belirleyen İstanbul oluyor. Tesisi de ona göre kurmuşlar. Bobin ebatlamayı, uygun, abartısız makineleri, ayıklamalı kesim makinesini ona göre kurmuşlar. Bizim gibi katlı ortamlarda çalışmıyorlar.
Çanta mı kutu mu yatırım için daha cazip?
Kutu daha cazip. İlaç, parfümeri, kuyumculuk sektörleri hepsi kutu istiyorlar. Çanta güzel iş ama emek yoğun, meşakkatli iş. Singapur’da ve Çin’de de aynı şekilde devam ediyor. Makineler belli ölçülere kadar yapabiliyor. Ölçü değişince kalıbı değiştirmen gerekiyor. Büyük ebat için makineyi büyük ebat kurman gerekiyor. Ankara’da tirajlara bakıyorsun, 1000 – 5000, en yüksek 10 bin – 20 bin tiraj var. Bu rakamlarla makine bana mantıklı gelmedi. Çanta işinde ya fiyatlar tavana çıkar ya da biri gözünü karartıp makine getirir, bekleyip görmek lazım.