Geleneksel KASAD-SEKAMSAN Karton Ambalaj Semineri bu yıl “Karton Ambalaj Sektöründe Sürdürülebilirlik, Dijitalleşme ve Verimlilik” ana teması ile düzenlendi
KASAD ve Sekamsan iş birliği ile gerçekleştirilen ve artık geleneksel hale gelen karton ambalaj seminerlerinin sonuncusu, karton ambalaj sektörünün sürdürülebilirlik gelişimine katkıda bulunmak ve sektördeki paydaşları bir araya getirmek amacıyla 30 Temmuz’da İSO / Odakule Fazıl Zobu Meclis Salonunda gerçekleştirildi.
Bu yıl, “Birlikte Daha Güçlüyüz” mottosuyla, sektörün alabileceği önlemlerle karbon ayak izini azaltıp, gezegenimizde iklim değişikliğine neden olan küresel ısınma ile nasıl mücadele edebileceğimizi, bu önlemlerle aynı zamanda sektörde de verimliliğe, kârlılığa, hatta ticari faaliyetlerin şekillenmesi ve gelecekte ihracatı engelleyebilecek gelişmelerden şirketlerin nasıl koruyabileceği, Ormansızlaştırılmanın Önlenmesi (EUDR), Ambalaj ve Ambalaj Atıkları Yönetmeliği (PPWR) gibi yeni yönetmelik ve uygulamalara uyum sağlamak için firmaların neler yapabilecekleri konuşmacılar tarafından paylaşıldı.
Sektörün, yeşil yatırıma ihtiyacı var
Karton Ambalaj Sanayicileri Derneği (KASAD) Yönetim Kurulu Başkanı Alican Duran, matbaacılık ve baskı sektöründe dijitalleşme ve sürdürülebilirlik alanlarına yatırım yapılması gerektiğini belirterek, “Avrupa’nın önümüze koyduğu yeşil döngü ve yeşil ekonomi normları var, bunlara uymazsak rekabetçi olabilme şansımız kalmayacak” diyor.
Türkiye’nin baskı ve ambalaj sektöründe gelişmiş bir ülke olduğuna dikkat çeken Duran, şöyle devam ediyor: “Türkiye, bu sektörde net ihracatçı konumunda. Matbaacılık sektöründe dijitalleşme ve sürdürülebilirlik çok ön plana çıkmaya başladı. Geri dönüşüm ve sürdürülebilirlik ile alakalı çok önemli gelişmeler var. Bunları biz de inceliyoruz. Neler bize rekabette faydalı olur, bunlara bakıyoruz. Gelecekteki yatırımlarımızı ona göre şekillendirmeye çalışıyoruz. Türkiye’nin, dünyadaki yerini koruması ve ilerlemesi için gelişmeleri izlemesi ve yatırım yapılırken geleceğin takip edilmesi gerekiyor.”
Ferit Dansık (KASAD Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı): “Üretim yaparken sürdürülebilir olmak elzem hale geliyor”
KASAD Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ferit Dansık, semineri açış konuşmasında şunları söylüyor:
“Dijitalleşme, verimlilik ve onunla beraber sürdürülebilirlik şu anda sadece Türkiye’de değil dünyada da en revaçta konu. Çünkü artık üretim yaparken sürdürülebilir olmak elzem hale geliyor. Avrupa Yeşil Mutabakatı 2030 hedeflerinin yaklaşmasıyla artık ucuza yapmanın da bir anlam ifade etmeyeceği bir döneme giriyoruz. Dolayısıyla zaman çok var gibi görünse de çok az çünkü alt yapılar, zihniyet, geçmiş bütün mekanik hafızaların yenilenmesi gerekiyor. Biliyorsunuz alışkanlıklardan vazgeçmek kolay değildir. Vakit yok, bu konuda bu tip seminerler olsun, makaleler olsun, sektör bileşenleri olarak yakından takip etmemiz gerekiyor.”
Ferit Dansık, konuşmasını başta sponsor Sekamsan olmak üzere, konuşmacılara ve katılımcılara teşekkür ederek bitirdi.
Cemal Erdoğan (Sekamsan Genel Müdürü) “Birlikte bir güç olduğumuzu, daha iyi işler yapabileceğimizi düşünüyoruz”
“Dünya küçüldü, bilgiye ulaşmak artık zor değil; rekabet alabildiğine zorlu” diyen Sekamsan Genel Müdürü Cemal Erdoğan, şöyle devam ediyor:
“Sadece mahallemiz, ülkemiz değil dünya ile rekabet halindeyiz. Dünyanın her tarafından rakibimiz var. Aynı kulvarda bilgiler edinmeden rekabet etme şansımız yok. Eğer bilgi ile donanmışsanız bütün dünya sizin pazarınız olacaktır.
İş yapma alışkanlıklarımızın yenilenmesi, yeni bilgilerle donanmamız gerekiyor. Bu bilgilerle daha katma değerli üretimler yapmak ve rekabetçi kalma şansımız var. Çalışanlar açısından da önemli bir konu, dünyadaki bu durgunlukta herhangi bir olumsuz durumda, vazgeçilmez olmalısınız. Hiçbir işveren bilgili elemanını, çalışanını bırakmaz, bundan emin olun.
Sekamsan olarak 2017 yılında KASAD’ın önerisiyle başladığımız bu seminerler, başlangıçta tereddüt etmemize rağmen çok güzel oldu ve teklifimizle KASAD geleneksel hale getirmeye karar verdi. Semineri 2017’den beri sürdürüyoruz. Bundan sonra da sosyal sorumluluk ve sektöre olan vefa borcumuz gereği bu seminerleri yararlı olduğunu düşündüğünüz ve katılım sağladığınız ölçüde, uzun süre sürdürmeyi düşünüyoruz.
Kırk bir yılda edindiğimiz bilgi, birikim, tecrübeyi, başta KASAD olmak üzere sektör bileşenlerinin bilgi ve tecrübeleriyle kaynaştırıp, bir sinerji yaratmaya çalışıyoruz. Sekamsan olarak iş ortağı tedarikçi ve müşterilerimize, çalışanlarımıza değer veriyor ve onlara inanarak yaptıkları işten dolayı sonsuz teşekkürlerimizi iletiyoruz.
Biz birlikte bir güç olduğumuzu, daha iyi işler yapabileceğimizi düşünüyoruz. Sekamsan olarak şu anda İstanbul, Ankara, Bursa ve Konya’da hizmet ağımızı genişleterek hizmetimizi devam ettirmeye çalışıyoruz.”
Cemal Erdoğan da konuşmasını KASAD’a, konuşmacılara ve katılımcılara teşekkür ederek bitirdi.
Erol Gül (KASAD Genel Sekreteri) “Sektörümüz büyüyor”
Konuşmasına seminer programını hatırlatarak başlayan KASAD Genel Sekreteri Erol Gül, seminerin konusunun ne kadar önemli olduğunu şöyle anlatıyor: “Biliyorsunuz Fransız İhtilali ile pek çok şey değişti. Ama Paris Olimpiyatları ile bir şey daha değişti. Bu değişim çok anlamlı. Artık olimpiyat meşalesi fosil yakıtlardan oluşan bir meşale değil, elektrikli bir meşale… Bu çok şey anlatıyor. Yaklaşık 100 – 150 yıllık bir kullanımla dünyamızı çok kötü bir noktaya getiren fosil yakıtların sonu geliyor. 2030’dan itibaren içten yanmalı motorlar tamamen kalkıyor. Böyle bir döneme giriyoruz.”
Gül, KASAD’ın 67’si üretici, 45’i tedarikçi 112 üye firması, 186 üyesi olduğunu ve sektörün %80’ini temsil ettiklerini belirtiyor. Üyesi oldukları uluslararası birlik ECMA (European Carton Manufacturer Association) ve yan kuruluşu PRO CARTON tarafından düzenlenen yarışmalar (European Carton Excellence Award, Young Designers Award, Student Video Award) hakkında bilgi veren Gül, Duran Doğan Ambalaj’ın iki ürünüyle finale kaldığını, öğrenci yarışmalarında da finale kalan öğrenciler olduğunu hatırlatarak, seminer katılımcılarına sektörün tanıtımında çok önemli rolü olan bu yarışmalara katılmalarını önerdi.
Erol Gül, karton ve karton terminolojisi ve kartonun, kâğıdın ham madde kaynağı ormanların sürdürülebilir kaynaklar olduğunu, kâğıdın ve kartonun 25 kez geri dönüştürülüp tekrar kullanılabildiğini anlattıktan sonra, ekliyor: “İsveç’in bir enstitüsü, şu anda kullanılan plastik ambalajların %25’inin hergangi bir negatif parasal, ekonomik zararı olmadan kâğıt karton ambalaja dönüştürülebileceğini araştırmalarında gösteriyor. Yani sektörümüz büyüyor ve gittikçe daha fazla büyüme eğiliminde. Gelecek bizim.”
Samet Soylar (Yuchisoft CEO’su): “Dijital dönüşüm ile sürdürülebilir büyüme ve rekabet gücü sağlarsınız”
“Dijital dönüşüm, günümüzde her sektörde olduğu gibi karton ambalaj ve basım endüstrisindeki firmalar için de büyük bir dönüşümün öncüsü durumundadır” diyen, yazılım şirketi Yuchisoft’un CEO’su Samet Soylar, dijital dönüşüme yatırım yapmayan şirketlerin yaşlanıp ömrünü tamamlamak zorunda kalacaklarını belirtiyor ve şunları söylüyor:
“ERP (Enterprise Resource Planning / Kurumsal Kaynak Planlama) sistemleri sayesinde işletmenizin tüm kaynaklarını ve süreçlerini tek bir platform üzerinden yönetebilir ve kontrol edebilirsiniz. Örneğin bir matbaa ERP sistemi sayesinde maliyet hesaplamalarını, üretim planlamasını ve stok yönetimini emniyetli bir şekilde yapabilir. Bu da işletmenin verimliliğini arttırır ve iş süreçlerinde kaybolma riskini ortadan kaldırır.
İş Süreci Yönetim (BPM / Business Process Management) yazılımı, işletmenizin navigasyonudur. İş süreçlerinizi analiz edebilir, bir merkezden yönetebilirsiniz. İyileştirmeler yapılabilir ve iş süreçlerindeki tıkanıklıklar, belirsizlikler giderilebilir.
Otomasyon sistemlerini fabrikadaki robotlara benzetebiliriz. Bu sistemler sayesinde üretim sistemlerini otomatikleştirebilir ve bir standart bir kalite sağlarız. Bir karton ambalaj üreticisi otomasyon sistemlerini kullanarak üretimini hızlandırabilir ve ürünlerinin kalitesini arttırabilir. Bu da maliyetlerin düşmesini ve müşteri memnuniyetinin artmasını sağlar.”
Eren Şentürk (Koenig & Bauer Satış ve Pazarlama Müdürü): “Koenig & Bauer’ın 2030’a kadar kendi bünyesinde karbon emisyonlarını sıfıra düşürme hedefi var”
Koenig Bauer Duran Satış ve Pazarlama Müdürü Eren Şentürk, seminerde sürdürülebilirlik, dijitalleşme ve verimlilik anlamında makine üreticisi olarak şirketin kurumsal stratejisini, ardından Teknoloji Müdürü Aykut Ünver dijital makineler tarafında neler yaptıklarını anlattı.
“Koenig & Bauer’ın 2030’a kadar kendi bünyesinde karbon emisyonlarını sıfıra düşürme hedefi var” diyen Şentürk, şöyle devam ediyor: “Sürdürülebilirlik anlamında en önemli konulardan biri enerji tüketiminin azaltılması. Koenig Bauer Duran olarak son teknoloji motorlar kullanıyoruz ve enerji tüketimini ciddi oranda azaltıyoruz. Aynı zamanda kullanılmayan enerjiyi şebekeye geri basan rejeneratif motorlar da kullanıyoruz. Mekanik yükün azaltılması ile ilgili çalışmalar da yapıyoruz. Sürdürülebilirlik, dijitalleşme, verimlilik drupa’nın da ana konularıydı ve biz drupa’da da birtakım sunumlar yaptık. Koenig & Bauer dijital tarafta da çok fazla yatırım yapıyor ve bu yatırımlar İstanbul’daki fabrikamıza da yansıyor. Tüketilen enerjinin monitorize edilebilmesi ve izlenebilmesi, yönetilebilmesi anlamında da ürünlerimiz ve çalışmalarımız mevcut. Sürdürülebilirlik anlamında Koenig & Bauer çalışanlarının şahsen neler yapabileceklerini görebildikleri, küresel çalışanlar için bir platformumuz da var.”
Eren Şentürk, Koenig & Bauer tarafından sürdürülebilirlik ve dijitalleşme alanında geliştirilen, yıllardır kullanılan Logotronic ve drupa’da tanıtılan myKyana gibi ürünlere de ve verimlilik amaçlı modüler makine tasarımı çözümlerine de değindi. Sonra Teknoloji Müdürü Aykut Ünver, Koenig & Bauer’ın stratejisine paralel olarak, Koenig & Bauer Duran’ın yürüttüğü çalışmalara değinerek başladığı konuşmasında Koenig & Bauer myKyana çatısı altındaki uygulamalar hakkında ayrıntılı bilgi verirken, “Yakında duyuracağımız yeni ürünler olacak” diyor
Z. Murat Sipahioğlu (Konica Minolta Endüstriyel Baskı Satış Müdürü): “Eco Vision 2050 hedefimizle tüm karbondioksit emisyonumuzu 2050’ye kadar (2005’e göre) %80 azaltmayı amaçlıyoruz”
“Şirket olarak misyonumuz, aslında bu konuya değiniyor; sürdürülebilir bir çevre ve kâğıt baskıyı en aza indirmek için tutkuyla dijital teknolojiler geliştirmek” diyen Konica Minolta Endüstriyel Baskı Satış Müdürü, Z. Murat Sipahioğlu, Konica Minolta’nın sürdürülebilirlik, dijitalleşme ve verimlilik için neler yaptığını özetlediği konuşmasında şunları söylüyor:
“Konica Minolta 150 yıllık bir firma ve dijitalleşmeye ilk geçen firmalardan biri… Bizim amacımız iş değerlerini, çevresel değerleri kurumsal olarak yücelterek, müşterilerimizle, tedarikçilerimizle, paydaşlarımızla birlikte geliştirmek. Her ürünümüzü bunun için tasarlıyoruz. Eco Vision 2050 hedefimizle tüm karbondioksit emisyonumuzu 2050’ye kadar (2005’e göre) %80 azaltmayı amaçlıyoruz. Konica Minolta kendi gelişimini ilerletmek için sosyal ve çevresel sorunları çözen inovasyonlar üretmeye çalışan bir firma.”
Konica Minolta, enerji tasarrufu, kızıl ötesi görüntüleme, üretim tesislerinde çok yönlü robotlar, iş akışları, yüksek hızlı UV inkjet teknolojisi gibi alanlarda sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler geliştiriyor. Sipahioğlu bu çözümlerle şirketin diğer çevre dostu, verimlilik ve sürdürülebilirlik odaklı ürünleriyle ilgili bilgiler verdi.
KASAD Genel Sekreter Yardımcısı Selin Burat: “Ürettiğimiz ürünü ihraç etmek istiyorsak, karbonla ilgili ciddi önlemler alınması gerekiyor”
Sürdürülebilirlik, döngüsel ekonomi, yenilenebilirlik gibi terimlerin anlamlarına ve bu alandaki uluslararası anlaşmalara değinerek başladığı sunumunda, bu konudaki mevzuat hakkında bilgi verirken, şunları söylüyor:
“Avrupa Birliği (AB) Komisyonu 2019 Aralık ayında, 2050 yılında karbon salınımını net olarak sıfıra getirmek üzere bir anlaşma yaptı (Avrupa Yeşil Mutabakatı). 2030’da da karbon salınımını %55 azaltmayı hedefliyor. Dolayısıyla üretim yapmak ve ürettiğimiz ürünü ihraç etmek istiyorsak, karbonla ilgili ciddi önlemler alınması gerekiyor.
Yeşil Mutabakat, AB pazarındaki tüm ambalajların 2030 yılına kadar yeniden kullanılabilir ve ekonomik olarak uygulanabilir bir şekilde geri dönüştürülmesini sağlamak için temel yönergeleri içeriyor. Bunun içerisinde Paris İklim Yasası, yeşil enerjiyi teşvik etmek var. Şu anda Avrupa’da fosil yakıtla taşımamak için konteyner içerisinde üretim yapılıyor. Topraksız tarım çok destekleniyor. En çok karbon salınımını azaltmaya çalışıyorlar. Karbon ayak izi, bir ürünün üretilmesinden tüketimine kadar, insan faaliyetleri sonucu oluşan karbonun çevreye salınmasının ölçümüyle yıllık olarak belirleniyor. Bunun için de sınırda karbon düzenlemesi geldi. AB ithal edilen ürünlerin karbon karnesine göre sınırda vergi alınmasını kararlaştırdı. Bu karbon açısından emisyonu azaltmak zorunda olduğumuz anlamına geliyor. Karbon emisyonunu azaltan, daha sürdürülebilir üretim yapan firmalar avantajlı duruma gelecekler.”
2026’dan itibaren şirketlerin mali yükümlülüklerini yerine getirmek zorunda kalacağını belirten Selin Burat, bu alanda kamu teşviklerine de değindi. Avrupa Birliği’nin plastik ambalajları azaltma çalışmalarından da bahseden Burat, STK ve şirketler bazında çalışmalardan örnekler de verdi. Mevzuat tarafında düzenlemeleri en muğlak ambalaj türünün karton ambalaj olduğunu belirten Selin Burat, Eylül ayında bir detaylandırma geleceğini, mevzuat değişikliklerinin çok iyi takip edilmesi gerektiğini vurguluyor.
Emre Sayer (Frimpeks CEO’su): “ Ya bizler değişmeliyiz ya da sistem bizi zapturapt altına alacak”
Yazdığı, 24 yıl sonrasını anlatan bir bilim kurgu eseri ‘2048’ ve günümüzde geçen ‘Artık Saklanamazsın’ adlı kitaplarında da ele aldığı, günümüz ekonomik sisteminin işleyişine dair görüşlerini paylaşan Frimpeks A.Ş. CEO’su Emre Sayer, AB tarafından getirilen düzenlemelerin dünyanın geri kalanında ne kadar etki yaratacağı sorusunu gündeme getiriyor ve bu düzenlemelerin şirketlere maliyeti olacağını da hatırlatarak şunları söylüyor.
“Dünyada yeni bir trend ortaya çıkıyor. Bu da dünyanın büyümemesi (Degrowth) trendi. Mevcut sistem nasıl çalışıyor? Firmalar düzeyinde “Çok güzel çalışın, üretkenliğinizi, verimliliğinizi arttırın, her şeyinizi mükemmel yapın” deniyor; bireylere gelince diyorlar ki, “Olabildiğince az verimli olun, kullanmadığınız arabalar, saatler, gitmediğiniz evler satın alın, giymeyeceğiniz kıyafetler, kullanmayacağınız yiyecekler satın alın.” Sistemi neden değiştirmiyoruz? Çünkü sistem inovasyonla çalışıyor. Bu hepimize iş alanları yaratıyor. Sonra 2050 yılında 10 milyara dayanacak nüfusu nasıl doyuracağımız sorusu var. Teknolojiyi geliştirmemiz lazım. Teknoloji gelişirse kaynak ve finans nereden sağlanacak gibi birçok sorun ortaya çıkıyor.”
İnsanın doğasındaki hırs, tutku, kıskançlık, merak vb. duygular nedeniyle sistemle barışık olduğumuzu belirten Sayer, bugüne kadar çevreyi kirleten Batılı ülkelerin getirdikleri düzenlemelerin gelişmekte olan ülkeler için adil olmadığını ve maliyetli olduğunu hatırlatarak, devletler üstü kurumlara ihtiyaç olduğunu vurguluyor, ayrıca teknoloji, yapay zeka ve toplanan büyük veri ile üretimin daha verimli hale getirilebileceğini, buna paralel olarak bireyleri de teknolojinin kontrol altına alabileceğini belirterek, ekliyor:
“Degrowth teorisi, insanlar daha az enerji ve kaynak tüketsin, gelir dağılımı daha düzenli olsun, kamu daha çok yatırım yapsın, daha çok hayatın içinde olsun, yerel yönetimler olsun, teknolojiye güven ve bağımlılık azalsın diyor. Peki tarihi savaşlarla, kavgalarla geçmiş insanlık bunu kendi kendine yapabilir mi? Doğrusu bunu pek mümkün görmüyorum. Dolayısıyla kitabın ana fikrine geleceğim: Ya bizler değişmeliyiz ya da sistem bizi zapturapt altına alacak.”
Şehir çöplüğünde 1-2 yıl içinde yok olabilen ürün geliştiren MetPack, Fibra projesiyle de bariyer ve kartonu ayrıştırarak yeniden kullanıma sokulmasını sağlıyor
Aras Grup şirketlerinden Met Kağıtçılık A.Ş. bünyesindeki MetPack, sürdürülebilirlik ve geri dönüşüm adına çok önemli adımlar atıyor. Firma adına konuşan Satış ve Yeni Proje Geliştirme Başkan Yardımcısı Sühan Gürer, şunları söylüyor: “Sürdürülebilirlikle alakalı sürekli çalışmalarımız var ve sürekli yeni ürünler çıkarıyoruz. Hizmet verdiğimiz alanda sürdürülebilirlik en çok dikkat çeken konu. Birleşmiş Milletler’in Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları doğrultusunda biz de MetPack olarak yaşam kaynaklarına sahip çıkmaya, bunlara saygı göstermeye ve bunları gelecek nesiller için korumak için elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz ama bunları hepimiz beraber yapmalıyız.”
Met Kağıtçılık olarak MetPack fabrikasında sürdürülebilirlik adına neler yapıldığını, ölçümleri MetPack Sürdürülebilirlik ve Kalite Güvence Müdürü Cihan Üstündaş, şöyle anlatıyor:
“Kapsam 1’de doğrudan emisyonlar, şirket içinde ve üretim tesislerinde, doğalgaz, jeneratör, kompresör hatta şirket araçlarında açığa çıkardığımız emisyonlar değerlendiriliyor. Kapsam 2’de dolaylı, satın aldığımız elektrik enerjisi ve kızgın yağ, buhar gibi enerjiler değerlendiriliyor. Geri kalan, şirket araçlarıyla iletim, dağıtım, ham madde kaynaklı, satılan ürünlerin ömrünün tamamlanmasına, bertarafına kadar olan tüm sera gazı emisyonları da Kapsam3’e dahil oluyor. Kurumsal Karbon Ayak İzi Sertifikamız için 2022 yılında 2021 verilerini hesaplayarak ilk adımımızı attık. 2023 yılında bir önceki yıla göre karbon ayak izimizi %25.4 düşürdük ve kağıt ambalaj endüstrisinde Türkiye’de bu sertifikayı alan ilk firma olduk. 2024 yılında da ikinci adım olarak Ürün Karbon Ayak İzi Sertifikamızı aldık.”
Met Kağıtçılık 2020 yılında hava soğutmalı kapalı sisteme geçerek bir yıl içinde 75 ton su tasarrufu sağladı. Haziran 2024’te GES yatırımını da faaliyete geçiren MetPack, artık %100 yenilenebilir enerji kullanıyor. Şirket içi verimlilik projeleri ödüllü yarışmalar düzenleyen MetPack, 10 kat tasarruflu LED aydınlatma kullanıyor, broşür ve sertifikalarla enerji tasarrufuna yönelik eylemlerini geliştiriyor, yenilikçi yatırımlara devam ediyor. 2022 yılında yeni binası inşa edilirken tüm dış cephe malzemesini yalıtım panellerinden seçen şirket, atık yönetimi kapsamında, kâğıt yüzeyinin polimerle kaplandığı üretim esnasında kenar tıraşları gibi yakılarak bertaraf edilebilecek polimerleri kağıttan ayırarak geri dönüşüme kazandırdı. Şirket hibrit teknolojili araçları tercih ediyor ve fabrikada elektrikli forkliftler kullanıyor.
Sühan Güner, ürün bazında geri dönüştürülebilir ürünler için yaptıkları çalışmaları şöyle özetliyor: “Dünya çapında karton bardakların sadece %3’ü geri dönüştürülebiliyor. Çöpe atıldığında kâğıt doğaya karışıyor ama polimer tabakası yok olmuyor. Bu konuda araştırmalar yaptık, birçok plastik firmasıyla ortak denemeler yaptık ve sonunda doğada bir ya da iki yıl içerisinde şehir çöplüğünde yok olabilen, ev çöpü (home compost) içinde de 6 ay – 1 sene içerisinde çözülebilen bir ürün geliştirdik. Hem sıcak soğuk bardak olarak kullanılabiliyor hem de mikrodalgaya uygun hale geldi. Fırınlanabilmesi konusunda çalışmalar devam ediyor. Orada da bir gelişme sağlarsak bütün gamda kullanılabilecek bir ürün geliştirmiş olacağız. Bu konuda yurt dışındaki firmalarla çalışmalarımız devam ediyor.”
Cihan Üstündaş’ın Sürdürülebilir Orman Yönetimi ve PEFC, FSC sertifikaları konusunda verdiği bilgilerden sonra Sühan Gürer, yurt içi ve yurt dışındaki müşterilerinden matbaa artığı bariyerli kâğıt ve kırpıntıları toplayarak, bir prosesten geçirmek suretiyle bariyer (polipropilen, polietilen vb.) malzemesinden ayırarak bariyerlerini geri dönüştürdükleri ve yeniden kullanıma soktukları ve selülozunu piyasaya sundukları Fibra projesini anlattı. Halen Fibra tesisinde 2500 ton/ay kapasiteyle çalışma devam ediyor ve ikinci faz hayata geçirildiğinde MetPack’ın aylık 5500 tonluk üretiminin tümü geri dönüştürülebilecek.
Siegwerk’in sürdürülebilirlik çalışmaları, ürün portföyü ve örnek uygulamalar
Siegwerk Ofset Baskı Mürekkepleri Türkiye ve Orta Doğu Bölge Satış Müdürü Ersin Eren, Siegwerk’in ofset ve karton ambalaj mürekkep portföyü hakkında bilgi verdikten sonra sürdürülebilirlik çalışmalarını anlattı.
“Siegwerk’te tüm ERP, insan kaynakları yönetimi ve müşteri ziyaretleri raporlamalarını dijital alt yapımızla sürdürüyoruz” diyen Eren, şöyle devam ediyor: “Toplum ve insan, farklılıklara saygı gösterilmesi konusunda çok ciddi eğitimler alıyoruz. Fabrika bazında güneş panellerinin sayısını artırmaya devam ediyoruz ve proseslerimizde düşük enerji kaynaklarını kullanmaya devam ediyoruz.
Trendlere gelince, karton ambalaj ürün portföyümüzde birinci önceliğimiz tek bileşenli malzemeler. Birden çok malzeme ile üretilmiş ambalajları maalesef geri dönüştüremiyoruz. Bu yüzden çok katmanlı olsa da tek tip malzeme kullanılmasını öneriyoruz. Kâğıt – kartonu koruması için bariyer özelliği olan malzemeler yerine su, yağ ve grese karşı dayanıklı olan laklarda bazı çözümlerimiz var. Mümkün olduğu kadar plastik yerine kâğıt kullanımını öneriyoruz. Mürekkepten arındırma konusunda, kâğıtta mümkün olduğu kadar az mürekkep barındırarak geri dönüştürmemiz lazım. Şu anda ürünlerimizin tamamı %70 (normal sınır %75), mürekkeplerimizin tamamı %90 oranında geri dönüştürülebilirlik için INGEDE sertifikasına sahip. Biyobozunur malzemelerin oranını arttırdıkça ambalajların geri dönüştürülebilirliklerini de artırıyoruz.”
Ersin Eren, Siegwerk ürünleriyle uygulamalardan örnekler vererek sunumunu bitirdi.
Melih Cem Erdoğan: “Sürdürülebilir bir tedarik zinciri kurmak önemli”
Sekamsan Kağıt firmasının kuruluş ve büyüme sürecini özetleyen Melih Cem Erdoğan, “İstanbul, Ankara, Bursa ve Konya’da, toplam 4 şehir ve beş noktada hizmet vermekteyiz” diyor ve şöyle devam ediyor: “Matbaa, ambalaj ve kırtasiye olmak üzere üç ana sektöre kâğıt ve karton ürünleriyle hizmet veriyoruz. Ambalaja yönelik kartonlar, krome kartonlar, gri karton ve kraft kâğıtlar gibi ürünleri tedarik ediyoruz. Matbaalara yönelik çeşitli kuşe ve 1. hamur kâğıtlar, kitap kâğıtları, prospektüs kâğıdı vs. tedarik ediyoruz. Kırtasiyeye yönelik fotokopi kâğıdı vb. ürün portföyümüz de var.”
Şirketin değerleri ve sosyal sorumluluk çalışmalarıyla ilgili bilgi veren Erdoğan, şunları söylüyor: “Bizde yatay genişleme var. Tek bir ürüne sonuna kadar girmek yerine ürün gamını genişletmek var. Kâğıt ve karton ihtiyacı olan bir matbaanın tek çözüm noktası olmak gibi bir iddiamız var. Birlikte Daha Güçlüyüz sloganımızla, matbaacısıyla, kâğıdıyla, kartonuyla, mürekkebiyle birlikte el ele yürüdüğümüzde, (KASAD da hakikaten buna bir vesile), birlikte daha büyük hedeflerimiz olacak. Bugün KASAD ile Karton Ambalaj Sektöründe Dijitalleşme, Sürdürülebilirlik ve Verimlilik konularını ele aldık. Bu üç odak sektörümüzün geleceğini şekillendirecek. Doğal kaynaklarımızı korumak, çevresel etkimizi azaltmak için bizler sorumluluk almalıyız. Emre Bey’in söylediği gibi sürdürülebilirlik konusunda ya daha fazla sorumluluk alacağız ya da buna mecbur kalacağız.
Karton ambalaj olarak işimiz kâğıt ve kartonda olduğu için biraz daha şanslıyız. Plastikçi olmak istemezdik. Karton ambalaj geri dönüştürülebilirlik ve sürdürülebilirlik açısından avantajlar sunabiliyor ve trend şu anda bizden yana. Tabii bu yeterli değil. Daha az enerji, su tüketen, daha az atık üreten üretim süreçlerine odaklanmak, işin yenilik tarafı. Yenilenebilir enerji kaynakları kullanmalıyız. Sürdürülebilir bir tedarik zinciri kurmak önemli. Dijitalizasyon, başlı başına bir konu. Endüstri 4.0, Nesnelerin İnterneti gibi teknolojilerin konuşulduğu bir dünyada üretim süreçleri daha akıllı ve verimli hale geliyor. Dijitalleşme sayesinde veri analizi ve yapay zekâ sayesinde daha verimli ve üretken olabiliriz.
Karton Ambalaj Sektöründe Sürdürülebilirlik, Dijitalleşme ve Verimlilik, birbirini tamamlayan unsurlar. Bu üç alanda yapacağımız iyileştirmeler hem rekabetçi olmamızı hem de uluslararası alanda tüm dünyada gücümüzü arttırmamızı sağlayacak.”
Levon Karabosyan (Duran Doğan Ambalaj): “Dijital sürdürülebilirlikte başlı başına bir etken olacak”
Sektörün deneyimli, duayen profesyoneli son drupa izlenimleri ışığında seminer konularına ilişkin görüşlerini açıkladı.
Sürdürülebilirlik hedefleri konusunda, “Her şey bizim elimizde. Biz ne kadar düzgün yapabilirsek o kadar iyi olacak” diyor Levon Karabosyan ve şöyle devam ediyor: “drupa’da dijital baskı teknolojisi beni daha çok ilgilendirdi. Eskiden ofsetlerin içinden çıkmazdım, dijitalin peşine takıldım, gittim… Çünkü dijital sürdürülebilirlikte başlı başına bir etken olacak. İstediğiniz miktarda baskı yapabiliyorsunuz, kalite sıkıntısı yaşamıyorsunuz. Yurt dışında bir arkadaşın matbaasına gitmiştim, Indigo’su var. Müşterisi elinde bir USB disk ile geldi. Etiket çalışması yapmış. “Ben 150 şişe konyak ürettim, onun için etiket istiyorum” dedi. Adama bir kahve söyledi. Yarım saat sonra kahve bittiğinde müşteri etiketini alıp gitti. Böyle bir noktadan dijital alıp başını gitti. ABD’de uzun bir zamandır şarap etiketleri dijital basılıyordu. drupa’da gördüğüm, artık ambalajı da dijitalde basıyorlar. Adam 145 cm bobini takmış, oluklu kâğıdına baskı yapıyor. Şu sıkıntılar olabiliyor, dijitalde yeterli hıza ulaşamıyorsunuz. İyi bir baskı alabilmek için 60-70 metrelerde gidiyor. Üç yüz metrelere çıkıyor, piksel dağılıyor. O hıza çıkabilmek için baskı kafalarının sayısını arttırmak gerekiyor, o da büyük maliyet. Tahmin ediyorum önümüzdeki üç dört sene içerisinde tifdruk baskının yarı hızlarına ulaşacaklar.
Dilerim 2030’a kadar başarırız. Çıraklığımda, 13 yaşındaydım; 57 senede bu noktaya gelmek benim için aya seyahat gibi oldu. Herkes bir çaba içinde ve bir şeyler yapma peşinde, umarım amaçlarımıza ulaşırız.”
Konuşmasında Karabosyan, hep işini severek yaptığını, çok çalıştığını anlatıyor ve gençlere işlerini sevmelerini öneriyor.
Seminer, konuşmacılara plaket töreni ve katılımcılara hediyeler verilen bir çekilişle sona erdi.