Muhtemelen, en gizemli suçları çözerek ün kazanan dedektif Sherlock Holmes’ün adını duymuşsunuzdur. Ortalıkta pek çok renk gizemi varken, rengin gizemli dünyasında kendi araştırmalarımızı yapmanın zamanının geldiğini düşündük.
Renk Dedektifi yazımızda, bu kırmızı toptan başlayarak renklerin en büyük gizemlerinden bazılarını ele alacağız…
Soldaki top yeşil değil, sağdaki top da mavi değil.
Kafanız karıştıysa yalnız değilsiniz. Rengi öğrenmeye başladığımız ilk günden itibaren bize yukarıdaki gibi renkleri kırmızı, yeşil ve mavi olarak tanımlamamız öğretildi. Görünüşte durum böyle olsa da bu renk hikâyesinin daha fazlası var.
İşin sırrı, her bir topu üretmek için kullanılan renklendiricilerde ve bu renklendiricilerin ışıkla etkileşime girerek beynimize renkli bir mesaj gönderme biçiminde yatıyor.
Sör Isaac Newton insanlık tarihinin en yaratıcı düşünürlerinden biriydi. ‘Beyaz’ ışığın aslında beyaz olmadığını, aksine ışığın birçok renginin harmanlanmış bir karışımı olduğunu gözlemledi. Bu sonuca, beyaz ışığı bir prizmadan geçirerek ve ışığın bileşenlere (kırmızı, turuncu, sarı, yeşil, mavi, çivit mavisi ve mor) nasıl kırılarak ayrıldığını izleyerek ulaştı.
Işığın tüm renkleri parıldadıkça etrafımızdaki nesneleri aydınlatırlar. İşte burada renklendiriciler devreye giriyor.
Bu kırılma olayını doğada yağmur damlaları güneş ışığı için bir prizma görevi görerek bir gökkuşağı oluşturduğunda görüyoruz.
Bu ‘kırmızı’ top, kırmızı hariç ışığın tüm renklerini emen renklendiriciler içerir. Kırmızı ışık toptan yansıyarak gözümüze gelir ve topu kırmızı olarak algılamamıza neden olur.
Bu, topun aslında kırmızı HARİÇ ışık kaynağında bulunan diğer tüm renkler olduğu anlamına gelir. Kulağa ne kadar çılgınca gelse de, bir nesnenin gerçek rengini asla göremezsiniz; yalnızca ondan yansıyan ışığın rengini görebilirsiniz.
Bu üreticiler için ne anlama geliyor?
Doğal ve insan yapımı renklendiriciler her yerdedir. Bunlar kâğıda bastığımız mürekkepler, kumaşlarımızı renklendirmek için kullandığımız boyar maddeler, boya ve plastiklerde kullandığımız pigmentler ve hatta bitki yapraklarında bulunan klorofildir. Saçınızı veya elbisenizi boyamak, emilen veya yansıtılan ışığın renklerini ve dolayısıyla algıladığınız rengi değiştirir. Evinizin duvarlarını boyamak da öyle.
Işığın hangi renginin bir cisim tarafından absorbe edileceğini, hangisinin gözümüze geri yansıyacağını belirleyen pek çok şey vardır. Bu algılama olayını anlamak, üretimdeki herkes için çok önemlidir.
Renkli bir ürün ve ambalaj üretirken dikkat edilmesi gerekenlerden birkaçını burada bulabilirsiniz.
Yüzey – Farklı yüzeyler ışığı farklı şekilde emer ve yansıtır, bu da farklı bir renk görünümü verir. Parlak nesneler ışığı doğrudan yansıtarak renge parlak bir görünüm kazandırırken, mat nesneler yansıyan ışığı her yöne dağıtır. Parlak ve mat boyalar bu olgunun güzel bir örneğidir. Boyacıdan her birine aynı renklendiricileri karıştırmasını isteyebilirsiniz ancak bunları duvara yan yana koyduğunuzda renk farklı görünecektir.
Üreticiler, her malzemenin ışığı absorbe etmek ve yansıtmak için renklendiricileri nasıl kullanacağını düşünmeli ve ardından renk formülasyonlarını buna göre ayarlamalıdır.
Renklendirici Türü – Mürekkepler, tonerler, boyalar, boyar maddeler ve pigmentler gibi renklendiricilerin tümü farklı yansıtma özelliklerine sahiptir. Hatta bazı pigmentler, parıltı ve ayna efektleri yoluyla rengin görünümünü değiştiren ve genellikle bakış açısına bağlı olarak farklı renkler ortaya çıkaran metalik ve mika pulları gibi özel katkı maddeleri bile içerir.
Rengi formüle ederken ve değerlendirirken, üreticilerin farklı renklendiricilerin özelliklerinin ve bunların her rengin algılanma şeklini nasıl etkileyeceğinin farkında olması gerekir.
Işık Kaynağı – Güneş ışığı, akkor lamba, floresan, LED, UV, gece lambası gibi birçok farklı ışık türü vardır ve her biri belirli bir rengi algılama biçimimizi değiştirir. Çok fazla kırmızı içermeyen bir ışık kaynağının daha az kırmızı algısına yol açması mantıklıdır.
Optik beyazlatıcı maddelerin eklenmesi renk değerlendirmesini daha da karmaşık hale getirir. Üreticiler, nesnelerin farklı ışık türleri altında nasıl göründüğünü görsel olarak değerlendirmek için ışık kabinlerini kullanmalıdırlar.