Geçen ayın başında kaybettiğimiz Tunçer Sezergil, matbaacılığımızın son elli yılında önemli roller üstlenmiş, çok yönlü bir duayendi. Teknisyen, profesyonel yönetici, temsilci, koordinatör, dernek başkanı, eğitmen, teknik danışman ve yazar olarak basım sektörüne değerli hizmetler verdi, sektörün değişimine ve yenilenmesine katkıda bulundu.
Tunçer Sezergil sektörde 43 yılını geride bıraktığında, kendisiyle Matbaa Haber için uzun bir röportaj yapmıştık. Tüm hikayesini ve sektördeki mesleki ve dernek çalışmalarını anlattığı röportaj, 72. sayımızda (2009 Ağustos) beş sayfa olarak yayımlandı.
Asker bir babanın oğlu olan Tunçer Sezergil, Tunceli’de doğduğu için adını da oradan almış. Aile aslen Beşiktaş, İstanbullu. Tunçer Sezergil, İngilizce öğrendiği Deniz Koleji ve Deniz Harp Okulu’ndan mezun olduktan sonra 1957’de teğmen rütbesiyle orduya katılır. Donanmada makinecidir; görevi makine dairesinde gemiyi hareket ettirmek ve köprü üstünde geminin seyrini izlemektir. Subaylıktan istifa ettikten sonra matbaa sektöründen bir arkadaşının önerisiyle 1965’in sonunda, 32 yaşında sektöre katıldığında makine, elektronik ve İngilizce bilgisi yoluncu açacaktır.
Onu sektöre davet eden Avni Ballıbaba, Willi Blümel’in firmasındadır ve onun temsil ettiği Monotype firmasının İngiltere’deki okulunda (Monotype Printing School) bir buçuk yıldan fazla eğitim görür. Willi Blümel’de çalışırken, Türk Tarih Kurumu Basımevi’nde telefon rehberi basımı için getirilmiş özel bir makine için ona ihtiyaç duyulur ve Gökmen İğdemir’in talebi ve Blümel’in izniyle geçici olarak Ankara’da görev alır. Önce dizgi sistemi şefi olarak çalışır, sonra 300 kişinin çalıştığı matbaada işletme şefi olur. Üç yıl sonra istifa eder, bir yıl da danışman olarak hizmet verir. “Türk Tarih Kurumu Basımevi’nde gerçek matbaacılığı ve mücellithaneyi öğrendim” diyor ve matbaanın o tarihte Balkanlar ve Orta Doğu’yu kapsayan bölgenin en iyi matbaası olduğunu ekliyordu.
Ankara’da Willi Blümel’in ofisinde bir süre daha çalıştıktan sonra istifa eden Sezergil, iki ortağıyla kendi şirketi Tek Metal’i kurar. Ortakları Monotype temsilciliğini almak isterler, o karşı çıkar. Çünkü temsilcilik Willi Blümel’dedir. Willi Blümel’e giden ortakların isteğine Blümel, “Tunçer’e veririm” der ve ilk temsilciliği alırlar. Emek Pazarlama adlı bir pazarlama şirketi kurunca, Tek Metal’de Monotype, Linotype, Intertype makinelerin dizgi metal alaşımları imal edilir. Tipo baskının yerini ofset alırken, ortaklık da bozulur ve kendi şirketi Lazer’i kurar. Adını Monotype’ın film dizgi makinelerinin adı olan Lasercomp’dan almıştır. Gazete sayfasını bilgisayardan film olarak çıkaran pahalı bir makinedir ve gazetelere beş senede 20 makine satar. Pazarlıklar çok çetin geçer ve Sezergil, o makinelerin alınması için komisyonundan vazgeçmeyi bile göze alır, sonunda gazete yöneticilerinin bastırmasıyla hem indirim hem komisyon alınır. Tüm gazeteler makine aldıktan sonra işleri yavaşlar, gazeteler de İkitelli ve Samandıra gibi 90’ların sonunda şehir dışında kalan semtlere taşınınca şirketi gençlere bırakır. Lazer 1999’a kadar devam eder.
Bir ara Xerox ve Bak-On firmalarına da danışmanlık yapan Tunçer Sezergil sektördeki son yıllarını haftanın üç günü Dereli Grafik’te ve iki günü Bojunga Şirketler Grubu’nda danışmanlık yaparak geçirdi. Son yıllarına kadar, dernek çalışmalarına katkıda bulundu, Matbaa Haber, Matbaa Teknik ve 1978’de kurucuları arasında yer aldığı Bas-Men’in dergisinde yazılar yazdı. Fuarları izledi, izlenimlerini sektörle paylaştı. Kendi ifadesiyle, aşık olarak evlendi ve mutlu evliliğinden iki kızı var. Yakalandığı kansere rağmen pes etmedi ve hep olumlu duruşuyla, kanseri de yendi.
Anadolu Üniversite’nde dokuz yıl matbaacılığa giriş ve çağdaş teknoloji dersleri veren Sezergil, çocuklar İngilizce dersleri anlamakta zorlanınca bir sözlük hazırlar. Rolf Köhle’nin babası, Horst Köhle tarafından bastırılan sözlük, başta öğrenciler olmak üzere birçok yerde dağıtılır.
2006’da Macar sektör dergisi Magyar Grafika’da yabancı basın temsilcisi olarak kendisiyle yapılmış üç sayfalık bir röportaj yayınlandı. Röportajda kendi hikayesini ve Türk basım sektörünü anlattı. Röportajın sonunda, Faludi Viktória’nın bu kadar çok görevin üstesinden nasıl geldiği sorusunu şöyle yanıtlıyordu: “Kırk yıldır matbaa sektöründeyim. Mühendis, tüccar, eğitmen, dernek başkanı, teknik danışman, koordinatör, üretim müdürü ve çeşitli İngiliz üreticiler için bir acenta olarak olarak çalıştım (…) Beni tüm sektör tanıyor, işimi biliyor, yaşlıyım ama kalbim genç ve sağlıklı. Hayatta olduğum sürece, her zaman baskı endüstrisinde kalmak ve elimden gelen her şeyin en iyisini yapmak istiyorum.” (Magyar Grafika, 2006/2, s. 96-97, http://epa.oszk.hu/00800/00892/00016/pdf/200605_95-97.pdf)
2009’da yayımlanan röportajımızda, “Yapamadığınızı düşündüğünüz neler var” sorumuzu şöyle yanıtlamıştı:
“Basım sektöründe bir birleşmenin ve dayanışmanın oluşabilmesi için çok çaba sarf ettim. ‘Matbaacılar Üst Kurulu’nun gerçekleşmesi için diğer derneklerle ve vakıflarla toplantılar yaptık. Fakat sonuca ulaşamadık. Bu kurul tüm vakıf ve dernekleri ve eğitim kurumlarını, sektörün duayenlerini bir araya getirecek; tüm bu kurumlarla her üç ayda bir, bir koordinatör başkanlığında toplantı yapılacak, sektörün sorunları dile getirilecek ve çözümler bulunarak eyleme geçilecekti. Aynı zamanda seçilecek bir ekiple Ankara’da müsteşarlık veya bakanlık nezdinde sektör temsil edilecek ve sorunlar birinci elden aktarılacaktı. Kendi aramızdaki sorunlarda yine bu üst kurulda çözüm aranacaktı. İnşallah benden sonra da olsa böyle bir bütünleşme gerçekleşir.”
Dergimizin arşivini tutanlar, röportajlarına ve her biri meslek aşkıyla kaleme alınmış yazılarına aşinadır.
Tuncer Sezergil’i saygıyla anıyoruz.
Fuat Tosun (Bak-On Mühendislik A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı)
“Tam bir İstanbul beyefendisiydi”
27 yıl önce şirketimize danışmanlık yaptığı dönemde tanıma şansını bulduğumuz Tuncer Bey öncelikle tam bir İstanbul beyefendisi idi.
Hep gülen yüzü, yumuşak ve esprili kişiliği sayesinde basın sektöründe tanımadığı insan yoktu desek yeridir.
Ayrıca matbaacılık konusunda baskı öncesinden baskı sonrasına kadar müthiş bilgi birikimi ile adeta bir ayaklı kütüphane idi.
Monotype firmasının temsilcisi olduğu dönemde bir çok gazeteye bu makinaları kurarak ve teknik destek vererek gazete sektörünün teknik olarak ilerlemesine hizmette bulunmuştur.
Daha sonra da çeşitli dergilerde ve gazetelerde sürekli olarak yazdığı yazılarla matbaacılık sektörüne hizmete devam etmiştir.
Nur içinde yatsın.