Alfa Graf ortakları, M. Ali Kun ve Merve Giray Çakar 10 Haziran’da Swisotel Bosphorus’ta düzenlenen KASAD toplantısında sunucu Saba Tümer’in sorularını yanıtladılar.
KASAD’ın 10 Haziran’daki toplantısının sponsoru, 45 yıllık bir firma olan Alfa Graf’ın sahibi Gündüz Giray’ın anıldığı kısa bir video tanıtımının ardından sunucu Saba Tümer Alfa Graf Yönetici Ortağı Mehmet Ali Kun ve Genel Müdür Merve Giray Çakar ile sahnede bir söyleşi gerçekleştirdi.
- Önce babanızdan başlayalım; kâğıt sektörüne girişiniz nasıl oldu.
M. G. Çakar: Hayatımın her evresinde Alfa Graf vardı, onunla büyüdüm. Babam da inanılmaz işine aşık bir adamdı. Aslında otel yönetimi okudum ama ısrarlarına dayanamadım ve şirkete geri döndüm. Her şeyi ondan öğrendim. Her şeyi bana bırakınca sorumluluklarım arttı, çocuklarımın da devam ettirmelerini istiyorum. Mehmet Ali Kun’un katılmasıyla daha da güçlendik. Aslında kadın olarak zor bir meslek ama tek kalınca, sorumluluklar alınca yapıyorsunuz. İyi ki girmişim, iyi ki buradayım.
- Mehmet Ali Bey, tabii ki iki iyi dosttunuz ve şimde ortaksınız, bu işe girişiniz nasıl oldu?
M. A. Kun: Ben başka bir sektördeydim. Turizm sektörü COVID ile biraz sarsıldı. Aslında tüm sektörler biraz sarsıldı ama turizm kadar etkilenen bir sektör olmadı. Biz altı – yedi ay hırpalandık. Gündüz Baba aniden ölünce ve Merve de yalnız kalınca apar topar yanına koştum. Bir kayıp sonrasında bir şirketi yürütmenin ayrı zorlukları var. Merve’nin önünde iki yol vardı, ya tamam ya devam diyecekti. Ertesi gün “Babamın işini devam ettirmek istiyorum” dedi. Ben başlangıçta işi ve kâğıdı bilmiyordum; belli ilişkiler de Gündüz Baba’dan bize miras kalmıştı. Önce terimleri öğrendim. İki sene okyanusta ciddi bir fırtınadaki gibi yüzme öğrenmek zorunda kaldık. Ben kâğıtla tanıştığımda 760 dolar ton fiyatı vardı, şu anda 1800 dolar civarından alıyoruz. İşi sevdik, Merve kâğıdı tanıyor, eski ilişkilere dokundukça Gündüz Giray’da çok farklı bir rol modeli tanıdım. Onu tanıdıktan sonra bu işi farklı boyutlara taşımak için kendimi bu işe adadım.
- Çok güzel bir uyum yakalamışsınız ama iki farklı insan, iki farklı karaktersiniz; siz işe yeni girmişsiniz; çatışma anları, ilginç şeyler olmuyor mu?
M.G. Çakar: Oluyor aslında. M. Ali çok düzenli, titiz… Ben de fena değilimdir ama baktım, eyvahlar olsun dedim, fabrikada bir şeyler yapıyor, ben dağıtıyorum; bana kızıyor. Sonra büyük uyumu yakalıyoruz.
M. A. Kun: Zaten anlaşmak böyle bir şey. Bazı şeyleri görüyoruz, bazılarını görmüyoruz. Konu iş ise fabrikadaki bobinlerin diline hakim olmak lazım. Sadece malın satılması değil, onun forklifte yüklenmesinden müşteriye ulaşıncaya kadar süreci koklamak lazım. Bu biraz da geçmişten gelen bir şey, fabrikadan neyin kaça çıktığını bilmem lazım. Kâğıdı getiriyoruz ama kâğıdın üretilmesi başka bir şey. Ben en iyi finansal imkânları, en iyi koşullarla iş ortaklarıyla buluşturma tarafındayım. Merve de bulunmazı bulur, Avrupa’da veya Uzak Doğu’daki partnerlerle ilişkileri yürütüyor. Fena gitmiyoruz.
- Alfa Graf neler yapıyor?,
M. G. Çakar: Alfa Graf 45 yıllık deneyimle iş ortaklarına en iyi ürünü sağlamak için çalışıyor. Ne yapıyoruz? Biz Amerikan Bristol getiriyoruz. Daha çok A kalite olan belli başlı ürünleri getiriyoruz. 230 – 360 g arasında farklı ebatlarda bobin ve ebat olarak karton getiriyoruz. Eskiden davetiyecilere getirdiğimiz fantezi kâğıtların farklı gramaj, renkleri de mevcut. Birinci hamur kâğıtlarımız (250, 300, 350 kalın gramaj dahil) var. Hepsini bobin ve ebat olarak da sunabiliyoruz. Gren makinelerimizde 45 farklı desende kartların üstündeki desenleri bobinden bobine verebiliyoruz.
Ayrıca şişeyi veya ürünü korumak amaçlı ürettiğimiz oluklu separatörlerimiz var. Oluklu ürettiğimiz iki farklı makinemiz var. Siyah orijinal var, beyaz var, ayrıca istenilen renkte boyama da yapabiliyoruz. Numune getirildiğinde onu önce boyuyor, sonra oluklu hale getiriyor ve iş ortaklarımıza teslim ediyoruz. Kataloğumuzda olmayan renkleri de sağlayabiliyoruz.
M. A. Kun: COVID sırasında üretilen, marka olan kolonya kutuları içindeki camı koruyan separatörü de üretiyoruz.
- İşi bir sonraki kuşak devralınca hep bir düşüş olduğu rivayetleri vardır, bu konuda ne düşünüyor, kendinizi nasıl değerlendiriyorsunuz?
M. A. Kun: Merve yalnız olsaydı başka bir şey olurdu ama benim için hakikaten zor bir sektör. Ticaretin kendi içinde Türkiye konjonktürü ile şirketi yürütmenin ayrı bir zorluğu var, bir de bizim için de velinimet olan müşterilerin beklentilerini idare etmek zor. Bu biraz da imkân ve güçle alakalı. Biz güç birliği ile Gündüz Baba’dan kalan şeyi nasıl ileriye taşırız sorusunun cevabını arıyoruz. İlk önce fabrikaya yatırım yaptık. Yeni ürünler devreye girince müşteri sayımızda ve tonajımızda da farklılıklar oldu. Zor bir Türkiye ortamında bunu başarmak bizde ayrı bir kıvanç yarattı ve beklentilerimiz arttı. İşi bir tık öteye taşıdık ama bir tık bize yetmiyor. Bunu inanın ticari kaygıyla yapmıyoruz. Ne Merve’nin ne benim Alfa Graf çatısı altından ayrıldığımız anda böyle bir şeye ihtiyacımız yok. Konu bir şeyi ileriye götürmekse bunu başardık ama bize miras kalan ilişkiler var. Bir de aramıza yeni katılanlar var. Fena değiliz diye düşünüyorum.
- Sonraki senelerle ilgili hedefler neler?
İlk hedef, fena bir tanışıklığımız yok ama KASAD ailesine girmişken, herkesle tanışmak. Yurt dışına da ihracat yapmak istiyoruz. Şimdi bunun için çalışıyoruz.
- Salonda kâğıttan bir kıyafet gördüm, nereden aklınıza geldi?
M. G. Çakar: Aslında ben tasarım, moda, kıyafete düşkündüm ve hep öyle büyüdüm. Tasarım okumadım, stilist olmak isterdim, olamadım. M. Ali’ye “Bir kıyafet tasarlasak ve onu kâğıttan yapsak, ne dersin” diye sordum. Önce canlı mankene giydirmeyi düşündük ama sonra bunun riskli olabileceğine karar verdik. Bir arkadaşımızın, Baki Süsler’in arkadaşı Emir Koç inanılmaz bir iş çıkardı. Bana göre çok güzel oldu, umarım siz de beğenmişsinizdir. Aslında modacılar önce kâğıttın bir model hazırlıyor ve beğenilirse bunu kumaşa çeviriyorlarmış. Böyle bir sektör de varmış.
- Elbise çok şık olmuş…
M. G. Çakar: Kâğıdı dikmek zor olduğu için iğnelendi, elim yara oldu ama sanıyorum değdi! Bunu atmaya kıyamam, fabrikada bir yerlere koyarım.
- İş ortaklarınızın tercihi neden Alfa Graf olmalı?
Bunu ikiye ayırmak lazım. Gündüz Baba, sahaflardaki kâğıt kokusu vardır ya, kâğıdın her çeşidine dokunmuş. Oradan doğan ve takip eden ilişkiler var. Dolayısıyla o ilişkiler yürüyor. Ama şu anda biz geçmişten gelen Alfa’ya ne kattık, yeni gelen müşterilen neyi tercih etmeli sorusunun cevabı şu: Gerçekten sıcak bir aileyiz. Ticaret gerçekten ikinci planda. Bizim ofise gelen bir buçuk saatte çıkıyor. Biz de toplantıya gittiğimizde o kadar sürüyor. Evet, fiyatlar önemli ama biz fiyatı unutturacak başka sohbetler yapıyoruz. Sıcak bir ortam sunuyoruz. Çok iyi çalışan bir takımız. Bu bir takım işi. İstenilen malı vaktinde ve istenilen kalitede müşterilere ulaştıran bir ekibimiz var. Bu bir tercih sebebi. Belli markalar dışında marka da sokmuyoruz.
M. G. Çakar: Müşterilerimize ayıplı mal vermemek için hep aynı kaliteli markaları, aynı ürünleri getiriyoruz. Bir zorlukla karşılaşmasınlar istiyoruz, yine de karşılaşırlarsa malımızın arkasındayız. Bugüne kadar hiç sorunla karşılaşmadık.
M. Ali Kun: Pandeki döneminde siyah ondüle tedarikinde sıkıntı yaşayınca başka ürün getirmek zorunda kaldık, müşterimiz de “mutlaka mal getirin” noktasındaydı. Video çektim ve yolladım: “Bu bizim ürünümüz değil, bu bize yakışmaz. Ama zoraki olarak yolluyorum, lütfen deneyin. Eğer olur diyorsanız size bu ürünü vereceğiz.” Tedarik sıkıntısı, tonajlar anlamında da bize birçok şey öğretti. Bu anlamda depo zenginliğimiz var. Yüklü bir siparişte malın devamı mutlaka var. Bunun için tercih etmeliler. Bir de sevkiyat ve düzen anlamında özen gösteriyoruz. Biz sevkiyattaki arkadaşımızın da, müşterimizin de nabzını tutuyoruz. İşimizi aşkla yapıyoruz ve işimize değer katıyoruz. Rakiplerimiz var, onları da seviyoruz, takip ediyoruz. İyi ki varlar!
KASAD ailesi içinde olmaktan çok keyifliyiz.