Matbaacılar Federasyonu ve Ankara Matbaacılar, Ciltçiler ve Sanatkarlar Odası Başkanı Hüseyin Gürbüz ile Oda Başkan Vekili ve Ankara Matbaacıları Derneği Başkanı Kenan Ünlü, Oda Yönetim Kurulu Üyesi ve Dernek Başkan Vekili Mustafa Aras ile esnaf odalarına üye matbaacıların ve sektörün sorunlarıyla ilgili bir söyleşi yaptık. Matbaacılar, basit usul vergi mükellefi esnafın fatura, fiş ve makbuzlarının TESK tarafından değil, tüm ülke genelindeki anlaşmalı matbaalarda basılmasını, E-fatura uygulanmasında Arşiv Faturanın da yine anlaşmalı matbaalarda basılmasını, Türkiye’de kağıt üretilmesini ve matbaaların istihdam desteklerinden yararlandırılmasını talep ediyorlar.
Matbaacılar Federasyonu olarak gündeminizdeki en önemli sorunları özetler misiniz?
H. Gürbüz: Matbaa sektörü şu anda çok sıkıntılı bir süreçten geçiyor. Bu sıkıntılı süreç çok net bir şekilde fiyatlandırmadan kaynaklanıyor. Bunun başka türlü tartışmasını yapmak da bize göre yanlış. Bu işin fiyatlandırmasında problem yaşıyoruz. Organize matbaacıların fiyatları ortada.
Dijitalleşmenin getirdiği matbu evrakta yok oluş söz konusu. Baskı hacim kaybetmiyor ama bir dönüşüm var. Ambalaj artıyor, dijital artıyor. Matbaacı esnafı açısından bakıldığında temel gelir kalemleri teknolojiyle yok oluyor. Bu bir olgu. Gelişmeyi geri döndürme olası değil. Bu noktada ne düşünüyorsunuz?
H. Gürbüz: Matbaa sektörünün üzerinde bazı yasaklamalar var. Küçük ve orta ölçekli matbaacıların gelirleri genelde fatura – fiş gibi işlerden oluşuyor. E-Fatura nedeniyle çok iş kaybı yaşandı. Basit usuldeki evraklar sorunlarımızdan birisi. Onu TESK üstlenmiş, nereye başvurursak vuralım, olmuyor. Ülkemizde 900 bin basit usul vergi mükellefi var. Yılda üçer cilt evrak kullansalar 2 milyon 750 bin cilt eder. Çok basit gözüküyor ama küçük ve orta ölçekli anlaşmalı matbaalarımıza istihdam ve iş olanağı sağlayacaktır. Türkiye’de 3 bin anlaşmalı matbaa var. Arşiv fatura uygulanmasıyla bu ülkenin ne kazanıp ne kaybettiğine bakılması lazım. Bunu Maliye Bakanlığı yetkilileriyle görüştük, görüşüyoruz. Hangi amaçla bu uygulama yapılıyor? Arşiv faturada yine kâğıt çıktı veriliyor. Bu uygulama için devlet yetkililerine, “Sizin uygulamanıza karşı değiliz, lütfen bu faturalar anlaşmalı matbaalarda basılsın” diyoruz. Nasıl olsa kâğıt çıktısı veriliyor. “Düşünüyoruz, görüşeceğiz” gibi cevaplar veriyorlar. En son geçen sene Maliye Bakan Yardımcısı ile görüştük sorunlarımızı paylaştık. Hâlâ bir cevap gelmedi. Gelir İdaresi Başkanlığı’nda çok ciddi girişimlerimiz var. Orada da “Bizimle yapacağınız bir iş yok” diyorlar. Eczacıların, akaryakıt istasyonlarının takvim, ajanda, defter gibi promosyon bastırmaları ve dağıtmaları yasak. Bu da bizim için bir iş kaybı.
K. Ünlü: 2000 yılında kurduğum işletmemi, iyi bir ekiple çalıştırıyordum. Hepimiz bir şekilde mutluyduk. Para da kazanıyorduk. 50×70 tek renk basım bedeli ajanslara 30 TL idi. 1000 adet kartvizit 250 TL. idi. 2006 yılında organize matbaaların ortaya çıkmasından sonra kalıp fiyatları 25 TL. (günümüzde hâlâ değişmedi) Kartvizit 10 TL. oldu. Aslında sektörümüze en büyük zararı kendi meslektaşlarımız veriyor. Kaybımız çok. Dijitalleşme ile matbu evrakların kaybı, organize matbaaların düşük maliyetli iş yapması, e-fatura ile maliye ile anlaşmalı matbaaların iş kaybı, getirilmiş olan yasaklar ile kaybettiğimiz promosyon ürünleri ve mağazalar zincirleri ile yok olan esnaflar bizim iş kaybımızdır. Bu serbest piyasa koşulları denilen idari sistemin aslında bizim gibi küçük ve orta ölçekli işletmelerin yok edilmesinin bana göre gerçeğidir.
TESK ile niye mesafe alınamıyor, o konuda ne düşünüyorsunuz?
H. Gürbüz: Bizim milletvekilleriyle de görüşmelerimiz oldu. Sayın Bendevi Palandöken başkanı kimse geçemiyor. Basit usuldeki evrakların basımı ilgili, başkan ilk seçildiğinde ben de kendisi ile görüştüm. 2010 yılıydı, bugün 2019 yılındayız. Görüşmemizde “Bunlarla uğraşmayın, zaten bu uygulama kalkacak” denildi. Basit usul faturaları vs. TESK’e bağlı bir Federasayonun kuruluşu olan Plaka Matbaası’nda basılıyordu. Bizim görüşmemizin sonucunda orada bu işi yaptırmadılar. Piyasaya ihale usulü ile verdiler, şimdi tamamını İstanbul’da Umur basıyor. Yani; esnaf, sanayiciye iş yaptırıyor. Bu biraz da matbaa sektörünün duyarsız oluşundan kaynaklanıyor. Bu sadece Ankara’nın sorunu değil, bütün illerin sorunu. Biz Matbaacılar Federasyonu’nda bulunan arkadaşlarla yaptığımız toplantılarda “Bunu milletvekillerine anlatın, yerel gazetelerde gündeme getirin” diyoruz ama yapılmıyor. Bu ayın sonunda Gaziantep’te Matbaacılar Federasyonu olarak geniş katılımlı bir toplantı yapacağız. Sadece bizim işimiz küçük ölçekli matbaacıların sorunları da değil. Genelde büyük ölçekli matbaaların sorunlarıyla da ilgileniyoruz.
Geçen yıl matbaacıların peşin parayla bile kağıt alamadıkları dönemde biz burada ses getiren bir toplantı yaptık. Ne yazık ki matbaacı bize sahip çıkmadı.
O toplantıda beklentiniz neydi?
H. Gürbüz: Ders kitapları basan matbaaların kur farkından 150 milyon lira zararları vardı. Onlar da burada yoktu. Ama biz onların da sorunlarını dile getirdik. Ne yazık ki salonda 30-40 matbaacı, dışarıda 200 polis vardı. Depoları kağıt dolu olan kâğıt tedarikçileri peşin parayla bile kağıt satmadı. Aynı zaman da malzeme tedarikçileri de satış yapmadılar. Tedarikçilere matbaacılar adına tepki için basın açıklaması yaptık. Bu soruna, Türkiye genelindeki sektörün tüm sivil toplum örgütlerinin tamamının sahip çıkarması gerekirdi. Bu serzenişin içinde İstanbullular olmadığında başarı sağlamak çok zor. Çünkü bizim sektörümüzün büyük sanayisi orada. Oradan hiç destek alamıyoruz, en ufak bir ses bile çıkmıyor. Onlar Anadolu’daki insanların güçlenmesini de istemiyorlar.
Onlarda da aslında aynı sorunlar var. Eleman sorunu, kâğıt sorunu onlarda da var, aynı makineleri kullanıyoruz. Sadece müşteri portföyü çok farklı. Kazançları farklı.
Bazı toplantılarda karşılaşıyoruz. Neden istenmediğimizi, neden güçlenmemizi istemediklerini üstüne basa basa söylüyorum. En son 2 yıl önce yapılan Matbaa Sempozyumu’nda Matbaacılar Federasyonu partnerdi. Bundan bile rahatsız oldular.
Biz bütün fuarlara örgütleyerek insan götürüyoruz. Her fuara 25-30, bazen daha fazla otobüs kaldırıyoruz. İstanbul’daki fuarlar da 2010 yılından sonra değişti. Örgütlenmenin getirdiği bir katkı var. Matbaacılar Federasyonu ses getirme anlamında ciddi katkıda bulunuyor. Gaziantep’teki toplantıya siyasi parti temsilcilerini de davet ettik. Sektörün tüm sorunlarını çözeceğiz iddiasında değiliz. Ama en azından küçük ölçekli matbaacıların sorunlarını A’dan Z’ye devletin birimlerine teker teker aktarıyoruz. En büyük sorunlar anlaşmalı matbaalarla ilgili.
Dijital, matbaaların yerini alacak diyorlar, ben öyle düşünmüyorum. Bu ülkede 4 milyon 250 bin ton kağıt kullanılıyor. İçinde temizlik kağıtları da var. Ne kadarı dijitalde basılıyor? Web ofsette günde 5 milyon forma basan matbaalar var.
Dijital baskı demolarına matbaacılardan çok kırtasiyeciler, kamu kurumları davet edilmişti.
Matbaacıların ekonomik sıkıntılardan dolayı teknolojiyi takip edemediğini söyleyebilirsiniz ama matbaacı teknolojiye açık mı? Üyeleriniz ve genel olarak bütün örgütlenme çerçevesindeki izleniminiz nedir?
H. Gürbüz: Bu bir çıkar ilişkisi. Teknolojiye herkes sıcak bakıyor ama erişmede bazı sorunlar var. Eleman sorunu var. İşletme eskiden bakkal dükkânı gibi işletiliyordu. O dönem bitti, artık Ar-Ge diye bir şey var. Teknolojik yeniliklere açıksınız ama onu kullanacak deneyim lazım. Matbaacılık artık grafikten ibaret. Ön hazırlığınız yoksa kaybedersiniz. İş yapma şekli değişti. Teknolojiyi istiyorlar insanlar , sorun yine fiyatlandırmaya geliyor. 2000’li yıllardaki Matbaacılar Odası ile bugünkü arasında çok büyük farklar var. Bizim Ankara Matbaacılar Odası, Sanayi Odası’nın ve Ticaret Odası’nın sorununu da çözmek için uğraşıyor. Politika belirliyoruz. Bugün 70×100 makinelerde kalıbı 30 liraya iş basılıyor. On sene önceki fiyat…
Dergimize röportaj veren eski ustalar, yenilere “Matbaalarda çalışmayın” diyorlar. Haklılar. Milyonluk makinelerde 3 bin liraya adam çalıştırılıyor. Asgari ücret zaten 2 bin 20 lira. Yeni işe başlayanlarla 10 yıldır, 20 yıldır orada çalışan insanlar arasında ücret farkı pek yok. Bizim işletmelerimiz aralarında fiyat rekabeti yapıyorlar. Para kazanamıyorlar, para da kazandırmıyorlar.
Bu kadar teknolojik yatırıma bu ülkenin ihtiyacı yok. Özellikle de Ankara’nın. Ankara’da eskiden 2 kurutmalı web ofset makine vardı, şimdi herkeste var. Kurutmalı makineler sadece sezonda çalışıyor. Burada yanlış bir şey var.
Ders kitaplarıyla ilgili olarak kâğıtta kur farkının yüksek olduğu dönemde yayıncı gruplarıyla da görüştük. Ders kitaplarının bedava dağıtılmasından yana değilim çünkü bu benim vergilerimle yapılıyor.
Okul kitaplarının basım işinde en büyük kâğıt tüketimi Ankara’da. Bir –iki aylık süreçte 70-80 bin ton kâğıt kullanılıyor. Kur farklarının olduğu dönemde gittiler, bakanla görüştüler, bakan yardımcısıyla görüştüler bir çözüm bulamadılar. Neredeyse 500 adet kitabı bile web ofsette basacaklar…
Dijital makineler, eskiden sadece Zeki Kırtasiye’de vardı. Oradan çıktı alıp müşteriye onaylattırıyorduk. Bana göre prova makinesiydi. Bugün asli makinelerin yerine geldi. Teknolojiye karşı yapabileceğimiz bir şey yok. Sadece durumu lehimize çevirecek zihinsel bir faaliyet göstermek lazımdı, orada bir eksiklik oldu.
Makine ithalatçıları ve temsilcilerle ittifak yapılamadı. Benim teknolojiye karşı olduğumu bile söylediler. Bu doğru değil.
1980’li yıllara gidersek bazı ürünlerde, örneğin yayıncılıkta, ajandada, promosyonda Ankara, daha öndeydi.
M. Aras: Ankara’da makine sayısı çok fazla. Aslında buradaki mücadeleye konuşmuş olduğumuz sıkıntılarımıza çözüm bulabilsek, bence Ankara’daki sorun giderilecek. Ben ofsetçiyim, 2006 yılında matbaa kurdum. Ben şartların böyle olacağını bilseydim matbaayı kurmazdım, gider bir yerde müdürlük yapardım, büyük matbaalarda işletmecilik ya da montörlük yapardım.
İyi ustanın her zaman iyi para kazanması lazım ama pasta çok bölündüğü için sistem bunu besleyemiyor.
Matbaayı ağabeyim ve ben açmıştık, sonra 5 kişi olduk. Şu anda bir grafiker olmak üzere 3 kişiyiz. İstihdam yapacağım, KOSGEB’e gidip sicilim temiz diyorum, bana kredi vermiyor. Bizim buradaki çabamız, gelecek nesle ne bırakacağımız. Benim çocuğum okumasa benden sonra belki devam edecek, ekmek yiyecek. Ama güzel şeyler bırakmak gerekiyor. Ben yeni nesle şu anda bir makine hurdalığı bırakıyorum.
Matbaalarla fiyat konusunu görüşüyor musunuz?
H. Gürbüz: Hepsi bizim arkadaşlarımız, tanıyoruz. Ama herkes birbirini şikayet ediyor. Şu anda küçük ölçekli matbaacıların %60-65’i oturuyor. Kendi matbaamda boş oturduğumuzu bilmezdik. Günden en kötü dönemde 10-15 kalıp iş basardık. Ambalaj işine girecektik, olmadı. Orada da fiyatlar çok düştü. Kenan arkadaşımız ambalaj yapıyor. Genelde karton da problemli.
K. Ünlü: Konuştuğumuz sıkıntılardan dolayı kendime alternatif iş olanakları açma ihtiyacı hissedip, ağırlığımı ambalaja kaydırdım. Ankara’daki makine fazlalığını fark ettiğimde, makinalarımı sattım. Baskı hizmetlerini dışarıdan sağlamak çok daha karlı geldi. Evet ambalaja kaydık ama, burada da rekabet çok fazla. Büyük rakiplerimiz İstanbul’da. Ankara’da pastane ve kuruyemişçilere girin. Ürünlerin %80’i İstanbul üretimi. Ankara’dan plasiyer sistemiyle iş topluyorlar. En büyük avantajları kartonu ekonomik elde ediyorlar. Biz bu durumu müşterilerimize proje üretmek ve çok süratli iş teslimatı ile avantaja dönüştürmeye çalışıyoruz.
H. Gürbüz: Matbaacıların Sesi’nde Özcan Bey (Öztürk, Başak Matbaacılık) ile bir röportaj yapmıştık. Orada, büyük matbaaların daha büyük matbaa kurup Avrupa ile çalışmaları gibi bir önerisi vardı. Bizim matbaacılığımız dünya ile entegre hatta baskı kalitemiz de gayet iyi. İstanbul’da firmalar da baskı ödülleri aldı, alıyorlar. Bu pazar Türkiye’de azaldı. Aslında bizim handikaplarımızdan biri de ülkeye giren basılı ürünlerde KDV %1 idi, o zaman dışardan basılı ürün çok geldi. O önlendi. İç pazar belki bize az geliyor, büyüklerin bu işi başka boyutlara taşıması lazım. İstanbul’un %25-30’u ihracat yapıyor. Bunun artırılması lazım.
Ankara’da da eskiden Türkî Cumhuriyetler’e çok kitap basılıp gidiyordu. Orada da yatırımlar yapıldığı için bu işler azaldı. İyi örgütlülük olsa hâlâ oraya iş yapılabilir. İhracat yapacak matbaada dış ticaret departmanı olacak. Çok iyi birkaç dil bilen ekip olacak, sürekli seyahat edecekler.
Bize matbaacılığı sanat diye öğrettiler. Doğrusu, matbaacılık işletmeciliktir. Sanat tarafı teknoloji ile birlikte yok oldu. Bu süreç hızla devam etmekte. Dışarıdan gelenler meslekten yetişenleri geçtiler. Örneğin, Ankara’nın büyüklerinden Özgün, asker kökenli, Ertem, matematik öğretmeni…
“İki yıl önce AB projesi gerçekleştirdik. Bu projede kırk öğrenciye Grafik – Tasarım eğitimi verdik”
Yeni yetişen matbaacılar da yavaş yavaş değişiyor. Tabela yapıyor, serigrafi yapıyor, ajanda basıyor, kartvizit basıyorlar vs. yapmadıkları iş yok.
Aslında matbaacılık bitiyor yaygarasına gerek yok. Kâğıt tüketimi yükseliyor sonuçta. Kullanım alanı değişiyor. Ankara’da toplamda malzemecileri vs. işin içine katarsak 700 matbaa firması var. Asıl problem devlette olan dijital makineler. Devlet tonlarca A3 – A4 kağıt alıyor.
M. Aras: Ders kitaplarının ücretsiz dağıtılması ve çok kısa sürede basımının yapılması nedeniyle büyük matbaalara verilmesi gibi birtakım uygulamalar bizi sıkıntıya soktu. Önceden Talim Terbiyeden geçen kitaplar , yayın evleri tarafından herhangi bir matbaaya bastırılır, pazarlamasını da kendileri yapardı. Bu da bizim gibi matbaalar için iş potansiyeli idi. Bu da elimizden alındı.
Ben bir taraftan iş bulmakta zorlanıyorum, diğer taraftan vergi veriyorum. Zaten Ankara’da yayın işi olmasa biz iş yapamayız. Büyük matbaalar seçim pusulalarının, ders kitaplarının basılmasında paslaşıyorlar.
Şu anda küçük ve orta ölçekli matbaaların kısmen iş yapma şansı var, yayın sezonu başlıyor. Eskiden sekizinci aydan 12. aya kadar sezon olurdu. Şimdi o da olmuyor. Büyük matbaalar yayın işi bitince piyasaya saldırıyorlar.
Mesleki eğitim konusunda neler yapıyorsunuz?
H. Gürbüz: İki yıl önce AB projesi gerçekleştirdik. Bu projede kırk öğrenciye Grafik – Tasarım eğitimi verdik. Bu projede amacımız sektörümüze yardımcı grafiker sağlamaktı. Başarılı bir uygulamayı tekrar yapabilmek için yeni çalışmalar yapmaktayız.
Teknik liseler ile iş birliği yaparak eğitmenlere teknik ve uygulamalarda destek vererek, öğrencilerle bir araya geliyoruz. Staj yerleri ayarlıyoruz, mezuniyet sonrası iş bulmalarında yardımcı olmaya çalışıyoruz. Odamızda değişik zamanlarda sektörümüze faydalı olabilecek eğitimler organize ediyoruz. Ayrıca sektörü bir arada tutabilmek amacı ile kaynaştırma organizasyonları yapıyoruz.