Bir tekstil merkezi olan Bursa’da ağırlıklı olarak bu sektöre hizmetle başlayıp etiketin diğer alanlarında büyüyen firmalar var. Sancak Etiket, bu firmalara örnek gösterilebilir. Sorularımızı firma sahibi Fatih Güven yanıtladı.
Sancak Etiket ne zamandan beri faaliyette ve önemli dönüm noktalarında neler oldu?
Sancak Etiket 2002’de kuruldu. İlk başta malzeme alım-satım işleriyle başladık. Sonra 2004 yılında ilk makinemizi aldık. Bir barkod makinesiydi. O zaman, tekstilcilerin yoğun olduğu bir bölgede, şehrin merkezindeydik. Ben de tekstilden gelen biriyim. İlk makineyi aldıktan sonra ufkumuz açılmaya başladı. 2013 yılında Organize Sanayi’ye gelmeye karar verdik. En önemli viraj burada dönüldü bizim için. Rulo ofset makineleri yatırımları yaptık. İki ofset makinemiz, bir 8 renk flekso makinesi, bir letterpress, irili ufaklı 7-8 tek renk, iki renk, üç renk baskı makinemiz var.
Bu yıl sonu ve önümüzdeki yıl 5 milyon TL’lik yeni bir yatırım planımız var. Bunun içinde çok konfigürasyonlu bir ofset ve dijital makine almayı hedefliyoruz. Sıcak yaldız, serigrafi, kesim ve kalite kontrol makineleri almayı hedefliyoruz. Şu an bunun hazırlığını yapıyoruz. Bunlar olunca taşınmamız söz konusu olacaktır. Yine sanayi içerisinde daha büyük bir yer olur. Burası aşağı yukarı 1600 metre kare, yeni yatırımla birlikte 3-4 bin metre kare kapalı alanı olan bir yere taşınmayı düşünüyoruz.
Beş altı senedir Kazakistan’a, 3-4 senedir Hollanda’ya ve bir seneden beri Kuzey Irak’a ihracat yapıyoruz. Hollanda’da gıda, kozmetik, kimyasal ve çiçek üreticileriyle çalışıyoruz. İhracat için de girişimlerimiz oluyor. Yabancı personel istihdam etmeye başladık. Onlardan verim almaya başladık. İhracat departmanı kurduk. Türkiye’de de 81 vilayetten 72-73’üyle çalışıyoruz.
Bizim iş anlayışımızda departmanların güçlü olması önemli. Grafik, planlama, pazarlama departmanları insan sirkülasyonun az olduğu birimler. Bunlar müşteride karşılık buluyor. Beş yıl önce karşılaştığı pazarlamacıyla bugün giden pazarlamacı aynı olunca istikrar karşı tarafa geçiyor. Yoğun bir fiyat rekabeti var. Salt fiyat rekabetiyle ticari faaliyetini sürdürmeyi doğru görmüyoruz. Departmanların güçlü olması bizim ayırt edici özelliğimiz. Pazarlamanın yalnızca insan gücüyle değil aynı zamanda teknolojiye yapılan yatırımlarla desteklenmesi gerekiyor. Malum seçimleri bekliyorduk. Tam olmasa da bitti diye düşünüyoruz. Önümüzdeki S400 ve Amerika ile ilişkiler biraz düşündürüyor bizi. Bunlardan sonra ülkenin önünün açılacağını düşünüyoruz. Biz de burada yerimizi almayı düşünüyoruz.
Bu yılın sonuna kadar yatırımlarımızı hayata geçirmek istiyoruz. Eylül’de Labelexpo var. Orada belki bahsettiğim yatırımların hepsini yapmış oluruz.
Dijitalde ne düşünüyorsunuz?
Arayış içerisindeyiz. İnkjet mi, yoksa diğer sistemler mi? İlk ziyaretlere başladık. Gerçi biliyoruz ama güncelleyeceğiz. Yatırım maliyeti, baskı maliyeti nereye geldi, onu görmemiz lazım. Bir de servis hizmetinde ne kadar etkin ve yetkinler; onları görünce karar vereceğiz.
Ofsetler kaç renk?
Bizim biri 6, diğeri 8 renk iki ofset makinemiz var. Etikete dönük ofset makineler. Rulo ofset makineler. Makinelerimiz Zonten marka. Üçüncü makineyi de oradan almayı planlıyoruz.
Ofset makinelerinin etikette kullanımı uzun bir geçmişe dayanmıyor; sizin geçişiniz nasıl oldu?
Artıları da var, eksileri de var. Flekso ile karşılaştırıldığında kalıp maliyeti daha uygun. Fire, ayar gibi değişkenler söz konusu. İşin durumuna göre 100 ile 200 metre arası fire veriyorsunuz. Bizim parça işimiz çok olduğu için tercih ettik. Müşterilerden 3 bin, 5 bin gibi etiket siparişi çok geliyor. Müşterilerimizin %80-90’ı bu tirajlarda iş istiyor. Ofset kalıpları klişeye göre daha uygun. Bu da bizi ofsete yönlendirdi. Çok ciddi ustalık isteyen bir makine. Ustalık güçlü değilse zor oluyor. Çok hassas ayarları var. Biz de bu konuda kendimize güvendiğimiz için girdik. Makine bakımlarımız düzenli yapılıyor.
Sektör dışından gelip sektöre giren bir profil çiziyorsunuz. Zor oldu mu?
Aslında ilk yıllar bu teknolojilere ulaşma anlamında zor oldu. Sermaye yapısı büyük olan bir firma değildik. Borç, kredi ve leasing ile aldığımız için ilk yatırımlarda zorluklar yaşadık. Ortalama bir makine 500-600 bin dolar. Sadece makine. Bir de bunun yan makineleri var. Çok büyük rakamlar. Ama ekibi iyi kurup dizayn ettikten sonra hızlı bir geri dönüş oluyor. Ben Uluslararası İlişkiler mezunuyum. Daha önce Yeşim Tekstil’de Satın Alma Sorumlusu’ydum. Orası çok farklı bir dünya. Bizim orada beyin yapımız farklılaştı. Oradan gelen bir know-how olduğu için yükseliş hızlı oldu.
Şu anda 65 personelimiz var. 3 vardiya çalışıyoruz. Orta ölçekli bir işletmeyiz.
Yeşim Tekstil’de etiket alımı sürecini yönetiyordum. Tekstil menşeli olduğumuz için ihracat yapan firmalarla görüşüyorduk, sonra onların hepsini bıraktık gıda, kozmetik gibi alanlara yönelirken zorlandık. Şimdi tekstilciler çok az portföyümüzde.
Büyüme süreci nasıl oldu? İhracat mı besledi?
Aslında her ikisi de. Bizim müşteri portföyümüzün %95’i %50 kapasiteyle ihracat yapan firmalar. Belki %100 yapan firmalar da vardır. Türkiye’de hiç adı sanı duyulmamış onlarca müşterimiz var; toplamda 2 binin üzerinde firma ile çalışmışızdır. Son beş yılda özellikle gelişme çok daha hızlı oldu. Buraya ilk geldiğimizde 13 kişiydik. Beş altı yılda 4 kat büyüdük. Ciro anlamında buraya geldiğimiz günden bu yana 20 kat büyüdük.
Kriz etkiledi mi sizi, önünüzü nasıl görüyorsunuz?
Kriz bizi çok etkilemedi. Çünkü insanlar krizde güçlü ve daha iyi firmalarla çalışmayı tercih ediyorlar. Müşteri arıyor, sürekli kâğıt stokunuz var belli bir gücünüz var. Anında cevap gidiyor. Bizde bu tarz sorunlar olmayınca hiç kesilmedi. Sadece geçen sene Aralık – Ocak ayında hafif bir duraklama oldu o kadar.
Seçimler netleştikten sonra Türkiye’nin normalleşeceğini düşünüyorum. Ama bu S400 olayı biraz başımızı ağrıtacak gibi. Bunun da gündemden kalkması gerekiyor. Biraz daha realist bakınca uluslararası ticaretimizi etkileyecek kapasitede bir problem. Bu da masadan kalkarsa geleceğe dair beklentilerimiz pozitif. Seçimlerde de malumunuz biraz dengelendi. Bir yerde iktidarın kendine gelip eksiklerini görmesi için bir fırsat oldu diye düşünüyorum.
İhracat departmanında kaç kişi var? Daha çok hangi pazarlara yoğunlaşacaksınız?
İhracat departmanımızda üç kişi var. Yeni makine yatırımından sonra yurt dışı fuarlarına katılmaya başlayacağız. Şu anda katılamıyoruz çünkü cevap veremiyoruz. Aşağı yukarı 15-20 gün terminle gidiyoruz. Etiket üreten bir firma için uzun. Motor yağı üreticileriyle çok iyi çalışıyoruz, daha doğrusu madeni yağ üreticileri. Adetleri çok düşük ve spesifik yapıştırıcı bir etiket. Arabistan’daki sıcakta da Rusya’daki soğukta da kullanılan bir ürün. Orada biz çok iyi bir mesafe aldık. O tarz firmalara rahat bir şekilde hizmet verebiliyoruz. Birinci önceliğimiz bu ikinci önceliğimiz ise gıda firmaları. Özellikle İspanya tarafı bizim için iyi bir pazar. Hollanda, Çek Cumhuriyeti de öyle. Beş-altı yıldır ihracatımız var ve tempo giderek artıyor.
Orta Asya ve Türki Cumhuriyetler de bizim için iyi bir pazar. Onlar daha çok Rusya ile çalışıyor ama Rusların termini çok uzun, 3-4 ay. Biz buradan yapıp yolluyoruz bazen haftasında ulaştırıyoruz. Bunu öğrenince gelen firmalar oluyor. Rusların termini uzun olduğu için yılı ikiye bölüyor 6 aylık sipariş veriyorlar. Stok yaparak ilerliyorlar, bu da sorun yaratıyor; binlerce etiket ellerinde kalıyor. Kısa süreli cevap verebildiğimiz için stok maliyetleri ortadan kalktı, fiyat olarak daha uygunuz. Maksimum 15 günde iletmiş oluyoruz. Eskiden karayolu ile yolluyorduk, Rusya ile yaşanan sorundan sonra uçağa döndük, öyle devam ediyoruz.
Nakliye maliyetleri çok sorun olmuyor mu?
Orada bir firmamız var. Talepleri toparlıyor ve minimize edecek şekilde ayarlıyoruz.
Es Etiket diye bir firmamız ve personelimiz var orada, bizim adımıza koşturuyorlar. Bunu yatırımlarımızdan sonra Avrupa’da da yapmak istiyoruz. Orada da Türkiye için çok ciddi bir pazar var. Girmesi çok zor ama kârlılığı ve sürekliliği olan bir pazar. Birinci hedefimiz İspanya sonra Hollanda. Gıda firmaları çok ciddi etiket kullanıyorlar. Oradaki üretim maliyetleri bizim 6 katımız. İspanya’da çok ciddi fizibilite yaptık biz burada 10 liraya mal ettiğimiz bir kâğıdı 13 – 14 liraya sattığımızda mutlu olurken İspanyollar 10 liralık kâğıdı 60-65 liraya satıyorlar. Bunu oralarda gördük. Bu salt fiyatla olmuyor. Birtakım altyapı çalışmaları lazım. Onları tamamlayınca gaza basacağız.
Tedarikte sorun yaşıyor musunuz?
Tedarikte sorun yaşamıyoruz. Bizim en ciddi çalıştığımız firmalar UPM ve Avery Dennison. Ağırlığı Avery Dennison. Büyük firmalar, ciddi firmalar, belli kaliteleri var. Bugüne kadar hiçbir sorun yaşamadık. Bu ilişkiler biraz da güvenle alakalı. Onlar bizi bir kere ödeme için aramamışlardır. Biz kendi çekimizi de kullanmıyoruz, yüzde yüz müşteri çekleriyle ödeme yapan bir işletmeyiz.
Müşterileriniz gıda ve madeni yağ ağırlıklı dediniz…
Bizde her sektör var ama aşağı yukarı yüzde ellisi gıda ürünleri. Yüzde 20’sini de madeni yağcılar oluşturuyor. Geri kalanı da tekstilciler, otomotivciler, ambalajcılar, mobilya vs. dağılıyor.
En kârlı ve sorunsuz sektörünüz hangisi?
Bu göreceli bir soru. Onu ayırmak çok zor. Çalıştığımız firmalara finans sorgusu yaptırmadan iş yapmıyoruz. Bizim için kriter bu. Müşterilerimizin %99’undan memnunuz.
Yapışkanlı etiket mi ağırlıklı?
Yüzde yüz yapışkanlı etiket yapıyoruz.
Çalışanların eğitimi konusunda neler yapıyorsunuz?
Şahıs firmasıydık 2018 başından itibaren anonim şirket olduk. Özellikle Avrupa tüzel kişiliğinizin güçlü olmasını bekliyor. Aynı zamanda ticaret odasında da göreve başladık. Komitemizde başkanlık yapıyoruz. Önümüzdeki yıl iyi yatırımlar yapacağız. Bizim için en önemli konulardan biri eğitim. Satış, pazarlama, üretim, teknik eğitimler oluyor odamızda, personelimizi bütün eğitimlere gönderiyoruz. Ayrıca burada kâğıt ve boya firmalarımızdan her altı ayda bir eğitim alıyoruz. Yurt dışından makine alacağımız zaman buradan en az 5 6 arkadaşımızı oraya gönderiyoruz. Makinecilerle konuşurken ilk maddemiz göndereceğimiz kişilerin orada ağırlanması oluyor. Bunu kabul ederlerse pazarlık başlıyor. Bu ekipte de heyecan oluşturuyor. En son gönderdiğimizde 7 kişi İtalya’ya gittiler. Çok da memnun döndüler. Bunları da önemsiyoruz. Fuarlara da aynı şekilde ekipten iki üç kişi gönderiyoruz.
Etiket Sanayicileri Derneği (ESD) ile bağınız var mı?
ESD’ye birkaç ay sonra üye olmayı düşünüyoruz.