Antalya’da prestijli kreatif çalışmalarıyla tanınan Orkun Ozan Medya Hizmetleri A.Ş., yeni fotokitap markası Fotolyo ile internetten fotokitap siparişi ve satışı gerçekleştiriyor. Fotolyo web sitesinde kanvas ve poster baskılar, takvimler, hediyelik ürünler, Atatürk temalı ürünler, 3D baskı kabartma resim de sipariş edilebiliyor. Adından da anlaşılacağı gibi, Orkun Ozan Medya Hizmetleri A.Ş., tasarımdan bitmiş işe ofset, dijital (toner ve geniş format inkjet) baskı ve baskı sonrası hizmetlerinin yanı sıra medya yönetimi, yeni medya (internet) hizmetleri, görüntüleme (fotoğraf ve sosyal medya yayını) dahil, müşterileri için medya çözüm sunucusu olarak hizmet veriyor. Şehirdeki birçok serginin ve müzelerin gereksinimleri için baskı çözümleri sunan firmanın kurucusu, grafik sanatçısı ve ressam Himmet Öcal; “Aslında her matbaa bir sanat üretim merkezi gibi olmak zorunda” diyor.
Firmanızda ve vizyonunuzda son yıllarda neler değişti?
Son yıllarda teknolojinin bu kadar yoğun ve çabuk yenilenmesi bizim de yapacağımız yatırımlarla ilgili projelerimizin iki ay, üç ay sonra değiştirilmesini gerektirdi. Bunda KOSGEB’in KOBİ’leri yatırımlarında hızlandıracak bir destek verememesinin de payı var.
KOBİ’lerden bahsetmişken Antalya’da iş gücü birleştirme konusunda, 5 milyon liraya yakın bir hibe kredisi var. Kimseyi bir araya getiremedik. Herkes kendi kapısında ortaçağ aristokratlarının yaptığı gibi bayrağını çakıyor, şatosuna kuruluyor.
İlginç olan şu ki birçok matbaacı birleşmenin doğru olduğunu söylüyor.
Bu insanları bir araya getiremiyoruz. Bir kişi uçmaya çalışıyorsa bunun kanadının altında rüzgar da olmalı. Bir kişi uçmaya çalışıyorsa bir başkasının ayağına asılarak onu aşağı çekmesinin anlamı yok. Bırakın uçacak olan uçsun.
Bizde sadece düşünce değişikliği oldu. Bizim öngörümüz konvansiyonel matbaa makinelerine yatırım yapmak olmadı. Hatta çok renkli bir makineye de ihtiyaç duymadım. Elimizdeki personel tabaka ofsetten yetişmedir, rengi iyi bilirler. Çift renkli Roland ile 4-5 renkli makinede elde edebileceğimiz kaliteyi ve renk yapısını elde edebiliyoruz. Bu bizim için bir kazanç. Zaten butik çalışıyoruz. Tirajlar az. Makineyi çok az tirajlarda kısa sürede döndürebiliyoruz. Makinemiz tasarladığımız işi basabiliyor. O nedenle yönümüzü çevirdiğimiz tek şey dijitale geçmek. Ama dijitalde de her nedense Türkiye’de hem makineyi satın alacaksın hem her ay ‘click’ ödeyeceksin. Bu sistem içerisinde bir çelişki var. Tamam, bakımını üstleniyor vs. ama hangi makineyi alırsanız alın sizin iş ortağınız.
Kiralama seçenekleri de sunuluyor mu size?
Hayır, makineyi satın alıyorsunuz. Sonra bakımını üstleniyor ve her bastığınız işten ‘click’ ödüyorsunuz. Tek renkli, çok renkli, boyutlarına göre farklı olarak.
Onda hacim yakalamak gerekiyor. Burada öyle bir hacim var mı?
Biz bir kopyalama merkezi değiliz. Antalya büyükşehir olduktan sonra ticaret merkezleri biraz ilçelere dönmeye başladı. Bu durum işlerimize de yansıdı. Dijitalde ilk akla gelen HP Indigo. Ama o yatırımı yapabilecek bir destek yok. Bu işe ne zaman niyet ettikse olmadı. Antalya’ya bunca zamandır bir Indigo neden gitmiyor sorusu İstanbul’dan bile soruluyor. Muzaffer (Babataş) Bey, “HP Indigo Antalya’da çalışacaksa sizin orada çalışmalı” der.
Bizdeki son 10 15 yılı özetleyecek olursam sürekli düşünce ve teknoloji değişimi içerisinde hiçbir yatırım yapamaz hale geldik. Oğlum Orkun grafik mezunu. Onunla birlikte çalışıyoruz. Geleceğimizi tamamen dijitale çevirdik. Büyük boy (50 x 70 cm) dijital baskı makinesi olmak zorunda. Ama bu pazar onu doyurur mu; o konuda çok tereddüdümüz var. Hiçbir ajans arkadaşımız bugüne kadar şu işimizi basın diye getirmemiştir. Birçok meslektaşım benim üniversiteden mezun ettiğim arkadaşlarım. Benim öğrencimdi ama şuan meslektaşım. Bunca yıldır, yanımda yetiştirdiğim alaylı diye tabir ettiğimiz arkadaşlarım da benim meslektaşım. Hepsi bana “Hocam” der. Bilemiyorum o işlerin gelmeme nedeni nedir, belki de biz kendimizi anlatamadık. Şu anda matbaa makinesi sesi duymuyorsunuz. Bizim kendi işimiz olmayınca makine yatıyor. Apronda bekleyen uçak gibiyiz.
Reklam tarafında işler nasıl? Ofsette basılamayacak geniş format işler de geliyor mu?
Lateks bir makinemiz de var. Bölgemizde geniş format makineyi ilk getiren firma biziz. Geçtiğimiz dönemlerde biraz daha kreatif işler geldi . Bir örnekleme yaparsak, Isparta’daki Süleyman Demirel Müzesi’nin bütün görsel çalışmalarını ben yaptım. Beş yıl sürdü. Keyifle yaptığımız bir işti. Vefatından önceki 5 yıl içerisinde birçok kez birlikte olduk. Çok şey kazandım o dönemde. Kütahya’da bir müzenin görsellerini de yaptım. Kepez Belediyesi’nin Oyuncak Müzesi açıldı onun görsellerini yaptık. Yine Kepez Belediyesi’nin Modern Sanatlar Galerisi açıldı ve orada açılan 15 Temmuz Sergisi’ni düzenledik. Diğer meslektaşlarımızdan farklı olarak bu tür işler geliyor. Organize sanayimiz fason üretime dayalı. Marka üretmeye dayalı bir düşence yok. O nedenle reklam pek yok. Burada reklam yaptıranlar inşaat firmaları ve turizm sektörü. Turizmde de müşteri hep kendi bildiğini yapar, başkasına pek yaptırmaz. Antalya’da ben kendimize ajans demeye utanıyorum. Bu kısır döngü içerisinde ajanslık yapıyoruz demek ajans adı altına koyduğun bölümleri koyunca, yok öyle bir şey. Bir arkadaş diyor ki “Ben ajansım” “Kaç personelin var” diyoruz; “Ben ve bir grafikçi arkadaşım” diyor.
Herkes ekmek parası peşinde. Emek veriyor, buna saygımız var. Nasıl ki büyük işletmelerin yaptığı yatırımları saygıyla karşılıyorsak, kendi çorbasını kazanacak işler yapan arkadaşlarımıza da öyle bakmak gerekiyor diye düşünüyorum. İkisi de aynı saygıyı hak ediyor.
Farklı işler de talep ediliyor mu?
Fotolyo adıyla bir fotokitap markası oluşturduk. Şu anda internet üzerinden fotokitap yapıyoruz. Bunu biz Konica Minolta bizhub C7000 renkli dijital baskı makinesiyle yapıyoruz. Makine aynı zamanda 120 cm’ye kadar banner basabiliyor, 350 g kartona baskı yapabiliyor. Baskı kalitesi çok iyi ama bir Indigo kadar hızlı değil. Tabii biri tonerli, diğeri mürekkepli. Kıyaslamak doğru olmaz.
Hibe kredilerle, KOSGEB ile ilgili proje verildi. Buradaki komisyonlardan geçti; Ankara’ya gönderilen 5-6 proje içerisindeydi. Makine yatırımıyla ilgiliydi. Ancak ret geldi.
Biz yeni bir iş kolunu çok çabuk tüketiyoruz. Bu işi bilmeyenler tarafından tüketiliyor. Çekirge sürüsü gibi, çekirge ekili bir alana girince bir anda yok eder. Buna benzetiyorum. Bu işi hakkıyla yapmak lazım. Albümü alıyor, fotoğrafı yapıştırıyor veriyor. Fotokitap ve albüm farklı şeyler. Biz ön arka baskı yapıyoruz. Şimdi Arkeoloji Müzesi’nde bir sergi düzenlenecek, onu yapacağız. Antik dönem kadın tanrılardaki saç modellerini bugünün bir kuaförü peruklarla yapacak.
Aslında her matbaa bir sanat üretim merkezi gibi olmak zorunda. Orkun grafik okumamış olsaydı bir müşteri bulup satardım. Müşteri fiyatı sizden daha iyi biliyor. Küçük yerlerde üzerinde ne çalışırsanız çalışın, müşteri işi sadece eline aldığı kağıdın değeriyle değerlendirmek istiyor.
Kreatif çalışma gerektiren talepler de geliyor mu?
Evet geliyor. Bizim Otelciler Birliği vardır, onun logosunu da biz yaptık. Kurumsal kimlik çalışmalarımız olmasa devam edemezdik.
Mermerciler için bir katalog hazırladık. Çok zorlu bir iştir. Bir cam bir de mermer işi çok zorludur. O işleri alırken en başından kontrol altına almak gerekir. Konica Minolta’da bunu basabiliyoruz. Broşür yapıp akardeon sistem de yapabiliyoruz. Bir inşaat firmasına böyle bir iş yapınca beğeniliyor. Bütün odalar görülebiliyor. Sayfa çevrilince algı kayboluyor. Bu işi her yerde satabilirsiniz ama biz burada satamıyoruz.
Kaç kişi devam ediyorsunuz?
Şu anda 13 kişiyiz. Bu bina bize şu anda büyük. Daha önce 30 kişi çalışıyorduk. Projesi işe göre yapılmış bir bina. Aşağıda dört beş makine vardı eskiden şimdi iki makine var. Tirajlar çok düştüğü için birtakım işler dijitalde yapılıyor. Eğer Indigo’yu buraya sokabilirsek diğer makinelerden kurtulmamız lazım. Indigo’yu düşününce boyut geliyor aklımıza. Ufak bir Indigo bizim işimize yaramayacak.
Konica Minolta 50 x 70 bir makine yaptı, Türkiye’ye henüz gelmedi. Herhalde bu Drupa’da göreceğiz. Farklı makineler de olabilir. Biraz fiyat törpülenecektir sanıyorum.
Ben her şeyimi sıfırdan yaptım. Antalya’da serigrafi baskı yapan ilk insanım. 1979’da kıtlık döneminde Bankalar Caddesi’nde Aras Ticaret serigrafi malzemeleri satardı; 10’ar tabaka kağıt aldım, serigrafi mürekkebi aldım. Öyle başladım. Ciddi anlamda krediler alarak, leasingler kullanarak makineler aldım. Ama şimdi bunları yapmaya korkuyorum.
HP Indigo alırsanız, fotokitap işini büyütmeniz gerekebilir. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Şimdiki müşterilerimiz fotoğrafçılar. Direkt tüketici henüz bilmiyor. Kısa sürede iş teslim edebiliyoruz. Bu işi İstanbul’dan İzmir’den yapanlar var. Fotoğrafçı bize sabah göndersin, akşam işini müşterisine verebilir.
Muzaffer Bey ile son görüştüğümüzde bir makine koymuş olacaktık. Seçimleri beklemek istedik. Seçimden sonra öyle bir ihtimal var. Aynı ebatta bir dijital makine alan kadar 50 x 70 ofset makineyi elden çıkaramayız.
Turizm olmasa Antalya’da ne bu kadar ajans ne de irili ufaklı matbaa yaşayabilir. Çünkü hem sıcak parayı aktaran (her ne kadar ucuza iş yaptırsa bile) hem de sürekli bir iş getiren yapısı var. Elinde iki tane 2 bin kişi kapasiteli bir otel işi olan matbaa hayatını çok rahat şekilde devam ettirebilir. Çok büyük olmasa da yatırım yapabilecek para kazanır. Turizmin hakkını yememek lazım. Arkadaşlarımız birbirlerinin işlerine göz koyacaklarına yeni iş yaratmalılar. X matbaası verilen fiyatın altına iş yapıyor, bu yanlış. Orayla kimin iş yaptığını biliyordur, burası küçük yer. Fiyatını karşı tarafın talebine göre indirdiğinde bir başka matbaanın ayağına basıyorsun demektir. Bir de Antalya’nın işleri hâlâ dışarı gidiyor.
Turizm sektörüyle işler nasıl gidiyor?
Turizme ucuz iş yapamazsınız. Turizme ucuz iş yaptığınızda, sektör dünyada rekabet edeceği ülkelerle yarışamaz. Hâlâ bizim oteller ucuz işle kendilerini tanıtmaya kalkıyorlar. Bakıyorsunuz, arkada beş yıldızlı otel, müşteriye ucuz basılmış iş veriyorsun… Turizme kaliteli iş yapmak ve karşılığını almak gerekiyor. Turizmciye bunu da anlatmak gerekiyor. Turizm geçen sene iyiydi. İyi de olsun. Onlar kazandığı sürece bizlerin de işi artacaktır. Yeni müşteriler kazanmak yerine başkasının müşterisi almak doğru değil. Elimdeki baskı kapasiteme göre kalkıp da beni 10 gün aynı işle meşgul edecek işe talip olmadım. O işi iki günde basabilecek başka bir firmanın işini alırsam iflas ederim. Daha butik işler almam lazım. Tasarım mantığıyla butik, baskı sayısıyla butik işler üretiyoruz. Bunun da tam karşılığını her zaman bulamıyoruz ne yazık ki. Müşteri kâğıdın gramajına göre fiyat istiyor. Sağolsun satın almacılar çok gelişti, bir tabakadan kaç tane alınacağını hesaplar, ortaya koyarlar.