Antalya’da matbaa sektörünün sorunlarını bir de Antalya Matbaa Sanayicileri Derneği (ANMAS) Başkanı Cafer Tayyar Tekin’den dinledik. Aynı zamanda Matbaacılar Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Sekreteri olarak görev yapan Tekin, bölgede matbaacıların başlıca sorunları arasında tüm Türkiye’de olduğu gibi geçen yıl yaşanan döviz kuru artışının getirdiği maliyet artışlarını, anlaşmalı matbaaların Maliye’ye ödedikleri teminatların matbaanın genel cirosu üzerinden hesaplanmasını, fatura vb. anlaşma dahilinde evrak basımının geç bildirilmesinden doğan cezaların matbaalara anında bildirilmemesinden dolayı biriken ve yüksek tutarlara ulaşan cezaları, kitap kâğıdı ve basımında uygulanan farklı KDV oranları karmaşasını ve Mesleki Yeterlilik Belgesi olan personel bulma sorununu dile getiriyor. Tekin, halen TESK tarafından bastırılarak dağıtılan basit usulde vergilendirilen esnafın fatura ve makbuzlarının da matbaalarda basılabilmesini talep ediyor.
ANMAS’ın gündeminde hangi sorunlar var?
Şu anda Antalya bölgesinde turizm sezonunun bittiği dönemde olduğumuz için matbaa sektörü biraz boş. Sezon hazırlığına giren otellerin basılı ihtiyaçları matbaa sektörünce karşılanıyor. Arkadaşların geçim kaynaklarından biri bu. Malum burada Gebze’de olduğu gibi çok sayıda fabrika yok. Biz daha çok otellere hizmet veriyoruz. Bu da ödeme zorlukları yaratıyor.
Maliye anlaşmalı matbaaların Türkiye genelinde yaşadıkları sıkıntıları buradaki arkadaşlarımız da yaşıyorlar. Maliye anlaşması ile ilgili verilen teminatların matbaaların genel cirosu üzerinden hesaplanması büyük zorluklar yaratıyor.
Teminatın sadece maliye anlaşmalı işlerin cirosu üzerinden hesaplanması talebinizi ilettiğinizde ne cevap alıyorsunuz?
Biliyorsunuz Matbaacılar Federasyonu var ve kuruluşunda biz de ANMAS olarak öncü rol oynadık. Ben Matbaacılar Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi olarak aynı zamanda bütçemiz elvermediğinden bila ücret Genel Sekreterlik görevini de yürütüyorum. Gelir İdaresi Başkanlığı ile belirli bir noktaya geldik. Veya ben öyle zannediyorum; Ramazan ayında Gelir İdaresi Başkanı vefat etti. Halen Gelir İdaresi Başkanlığı vekaleten yürütülüyor. Vekiller kendilerine emanetçi olarak bakıyorlar. Anlattıklarımız mantıken kabul ediliyor. Bize matbaacının matbaacılık dışındaki, örneğin inşaat ya da kuyumculuk gibi işleri varsa onlardan sağladıkları ciroları ayırdıklarını söylüyorlar. Fatura basımında hata yaparsak, ceza alınması doğru ama kartvizit basımındaki hatanın bir cezası var mı diye soruyoruz. “O bizi ilgilendirmez” diyorlar. Neticede haklılığımız kabul ediliyor ama henüz bir yere ulaşamadık. Yazılı raporlarla bildirdik; alt ve üst tavanı kaldırırsanız, büyük matbaalar genel ciroları üzerinden teminat verecekleri için çekilirler, bu da küçük matbaaların işine yarar diyoruz; onu da henüz kabul ettiremedik. Bundan küçük matbaalar çok etkileniyor. Matbaalar farklı yollara sapıyorlar; şirketse maliye anlaşmasını şahıs şirketi üzerinde yapıyor; sadece o işlerin cirosundan teminat ödüyor.
Hangi hatalarda ceza kesiliyor? Sahte fatura denilen işlerde mi, faturadaki bir baskı hatasında mı devreye giriyor?
Bu ayrı bir tartışma konusu. Maliye Bakanlığı bu anlaşmayı yaparken, neyin teminatını aldığını bilmiyor. Ortada bir taahhüt yok. Yasalarda, Medeni Kanun’da, mahkeme kararlarında teminat, bir taahhüdün, yapılacak bir işin yapılmaması veya yapılamaması halinde bu eksikliği gidermek amacıyla alınır. Böyle bir taahhüt yok. Bir yönetmelik var ve o yönetmeliğe uygun iş yapabilmenin bir teminatı olamaz. Rahmetli Gelir İdaresi Başkanı Adnan Ertürk, “Teminatı kaldıralım” dedi. Teminat kaldırılırsa, herkesin bu işi yapmak isteyeceğini, teminatın kalması gerektiğini ama anlaşma kapsamındaki işlerin cirosunun esas alınması gerektiğini söyledik. Yönetmelikte birtakım problemler olduğunu ve hukuksal problemler olduğunu anlatmıştım, o da kabul etmişti.
Gelir İdaresi Başkanlığı’nın şu anda mevcut yasa ve yönetmeliğe göre maliye anlaşması yapma yetkisi yok. Defterdarlıklar yetkili. Burdur, Tunceli, Hakkâri gibi Vergi Dairesi Başkanlığı olmayan yerlerde anlaşma Defterdarlık tarafından yapılıyor. Antalya, İstanbul gibi büyük illerde vergi dairesi başkanlıkları kuruldu. Vergi Dairesi Başkanlığı olan yerlerde Defterdarlık yerine Usul Müdürlükleri bu anlaşmayı yapıyor. Biz bütün işlemleri Gelir İdaresi Başkanlığı ile yapıyoruz. Kanunda, “Defterdarlığa yapılan atıflar vergi dairesi başkanlığına yapılmış sayılır” deniyor. Doğru ama bunun için Defterdarlık olmaması lazım. Defterdarlık olmaması lazım ki Gelir İdaresi Başkanlığı onun yerine bu işle ilgilensin. Tüm illerde Defterdarlık var ama Defterdarlık ‘ben yapamam, yetkili Usul Müdürlüğü’ diyor. Burada bir karmaşa var, bunun çözümünü önerdik. Kabul ettiler, hâlâ bekliyoruz.
Burada matbaaları mahveden bir husus daha var; Maliye, mükellefi incelemeye alacağı zaman A matbaasına diyor ki, “2018, 2017, 2016, 2015, 2014 defterlerini getir.” Beş yıllık defterleri incelemeye başlıyor. Bu inceleme sırasında iki problem çıkıyor. Biri geç bildirim. Bu konunun daha önce mücadelesini verdik. Davayı bizzat ben açtım. Yönetmelik hükmünü 1 günden 15 güne çıkarmıştık; Maliye anlaşmalı matbaa bastığı maliye evrakını mükellefe teslim ettikten bir gün sonra Maliye’ye bildirmekle yükümlüydü, artık 15 gün sonra bildirebiliyor. O cezaların çoğu kaldırıldı ama şimdi 15 günü geçirenlere cezalar başladı. Matbaacı mükellefin örneğin faturasını geç bildiriyorsa, beraber bastığı irsaliyeyi de geç bildiriyor. Diyelim ki bu incelemede matbaacının 2014-2015-2016-2017-2018 yılında birer tane geç bildirimi tespit edildi; bu 5 ayrı ceza demektir ve toplamda 3970 TL özel usulsüzlük cezası demektir. Bu sayı birer tane olur ise bir, bu sayı 10 ise 10 ile 30 ise 30 ile çarpımı ile yükselir; Maliyenin tanzim edeceği özel usulsüzlük cezalarının tavanı ise 5 yıl için 788.000. TL’dir ki ödenebilecek bir ceza değildir. Matbaacılarımız sözleşmeyi okumuyorlar; o süreyi kaçırıyorlar.
15 gün hesabında, bayram ve hafta sonu dikkate alınıyor mu?
Hayır, alınmıyor. Matbaacıya beş yılda her evrak için geç bildirdiği her evrak için bir ceza kesiliyor; beş yıl için kesilen toplam ceza bedelleri matbaacının makinesinin bedeline ulaşıyor. Bunlar zaten küçük matbaalar.
Bildirim yapılmasında bir zorluk var mı?
Hayır; cep telefonundan, gece yarısı bile internetten bildirebiliyorlar. Yönetmelik değiştiğinde, toplantılarda, genel kurullarda arkadaşları uyarmıştım, rehavete kapılmamalarını, üç dört günde bir bildirim yapmayı alışkanlık haline getirmelerini istemiştim ama ihmal etmeye devam edebiliyorlar. Matbaacı bildirimi yaptığında, geç kalmışsa, trafik cezasında olduğu gibi cezanın da anında ekranda yanıp sönen bir uyarıyla görünmesi gerekir. Cezayı vaktinde bildirmiyorlar, vatandaşın borç yükü artıyor. Bunu raporumda aynen yazdım.
En son Diyarbakır’da yaşandı; bir matbaacı 300 – 350 bin lira gibi yüksek tutarlarda cezaya maruz kaldı. Trabzon’da benzer bir durum oldu. Bunu dava konusu yaptık, Vergi Usul Kanunu’na aykırı olduğunu belirttik ve bir iptal kararı aldık.
Türkiye genelinde geç bildirimlerle ilgili Maliye matbaacıların yoğun olarak üzerine geliyor. Bu konuda bir düzenleme yapılacağını umuyorum. Belki anında hatanın geri bildirim kuralı getirilebilir. Böyle olursa matbaacı cezayı trafik cezası gibi anında öğrenir ve bir daha hata yapmaz bu da Matbaacının 300 bin liralar gibi ceza yemesinin önüne geçer.
Matbaacıların başka ne gibi sorunları var?
Mesleki Yeterlilik Belgesi problemimiz var. Sosyal Güvenlik Kurumu’na işçi alımında bildirim yapılırken, ekranda meslek kodları seçiliyor. Burada Mesleki Yeterlilik işlemleri gündeme gelmiş, teknik raporları hazırlanmış olanlar için “Mesleki Yeterlilik Belgesi var mı” sorusuna yanıt verilmesi gerekiyor. Yok ise o işçiyi işe alamıyorsunuz.
Asıl soru, matbaacı ‘var’ olanı nereden bulacak? Piyasada yeterlilik belgesi olan personel var mı?
Bununla ilgili yetkilendirilmiş kurullar var; kamera kontrollü testler yapılıyor. Yeterliliği bu sınavla, yardım görmeden belirleniyor. Sınavı yapan mümeyyiz grubu uzaktan izliyor ve değerlendirmesini yapıyor. Eli kulağında bu da başlayacak.
Bu bir handikap olarak duruyor.
Öte yandan her önüne gelen matbaa açıyor. Fiyatları kırıyorlar ve fiyat rekabeti yapıyorlar. Arkadaşlar toplanıyorlar, şu işi … liradan aşağı yapmayalım diyorlar; toplantıdan çıkıyorlar; 50 kuruşa yapan yapana… Kâğıt fiyatları dolar tavan yapınca yükseldi. Dolar düştü, fiyatlar geri gelmedi. Kur yüksek iken aldıklarını söyleyerek kâğıt fiyatlarını düşürmüyorlar. Dolar satışı yapıyorlar.
Bu bir süre devam edecektir. Sürekli bunu devam ettiremezler, tüm stoklarını bu gerekçeyle satamazlar, değil mi?
Stoklara son giren ilk çıkar veya ilk giren ilk çıkar diye bir muhasebe stok sistemi vardır ama bizimkiler tüm stoklara son giren fiyatı uyguluyorlar. Vadeli satışları bıraktılar. Peşin satıyorlar. Öyle olunca arkadaşlarımız gerçekten zor durumdalar. Döviz kuru artışı sektörümüzü fena vurdu.
E-fatura çıktı, ayrıca bir zorluk oldu. Bilgisayardan A4 kâğıda çıktı alıyorlar. Kâğıtçılar kazanıyor.
Basit Usul konusu var.
Bu konuda sorun nedir?
Vergi mükellefiyeti ikiye ayrılıyor. Beyanname her şey için verenler, defter tutanlar var ve bir de basit usulde vergi veren; berber, ayakkabı boyacısı, tamirci vb. meslek mensuplarının kullandıkları vergi sistemi var. Bu meslek mensupları yıl sonunda gelirlerini ve giderlerini hesaplayıp bir beyanname veriyor. Maliye Bakanlığı zamanında basit usul ile ilgili olarak fatura kullanılabileceğini belirtmiş ve Esnaf Odalarına yetki vermiş. Daha sonra bir düzenleme ile Esnaf Odaları tabirinden TESK’in anlaşılacağı hükmü getirilmiş ve faturaları TESK’in bastırarak esnaf odalarına dağıtmasına karar verilmiş. TESK 5 milyon cilt fatura bastırıyor. Bunu ihaleye çıkarıyor, A matbaası basıyor. Bu esnaf odaları birliklerine ve oradan odalara dağıtılıyor. Zincirleme olarak faturalar bedelli olarak dağıtılıyor. Basan matbaacı kazanıyor; TESK 5 lira alsa, 25 milyon lira kazanıyor. Birliklerin ve odaların aldığı paralar da eklenince bu 75 milyon gibi tutarlara çıkıyor. TESK’in, birlik ve odaların satışlarında vergi yok, KDV yok. Sadece basan matbaa vergi ödüyor. Bu faturaları, basit usul evrakları sistem değiştirilmeden matbaaların basmasını öneriyoruz. Üç senedir, halen randevu talep etmediğimiz son Bakan hariç, maliye bakanlarından randevu alamadık. TESK boş fatura basıyor ve biz üzerine kaşe basıp kullanıyoruz. Taksici, berber fatura ihtiyacı olunca gelip matbaacıya bastıracak ve kullanacak. Matbaacı sattığı malın KDV sini ödeyecek işi artınca işçi istihdam edecek ve kazandığı parayı piyasaya arz edecek ve gelir vergisi ödeyecek hem matbaa sektörüne can suyu hem de piyasaya can suyu olacak. Türkiye genelinde tüm illeri kapsayan envanter çalışması yaptık, üç il hariç hepsi anlaşmalı matbaa listesini bildirdi; üç bin civarında anlaşmalı matbaa var. Bunların anlaşma kapsamında bastıkları faturaların toplamı 3 milyon cildi geçmiyor. TESK tek başına 5 milyon cilt fatura basıyor! Bu miktarlar, takdir edersiniz ki matbaa sektörüne ve ekonomiye can suyu iddiamızı destekler niteliktedir.
Maliye Anlaşmalı matbaalar listesi kamuya açık olarak bildirilmek zorunda olduğu halde “gizlilik” gerekçesiyle üç il bildirmedi. Web sayfalarında da yok. İlan etme mecburiyetleri var. Daha sonraki yazışmalara bir ilden cevap geldi. Gelir İdaresi Başkanlığı’nda konu gündeme geldi, anlattık; güldüler. Sanıyorum onları uyardılar ama bilgi gelmedi.
TESK de bu gelir kaynağından olmamak için her yolu deneyecektir. Bu konuyu yargıya giderek yine çözeriz ama her konuyu yargıya taşımak istemiyoruz.
Basit usul evraklarını matbaalar da basabilir diye bir karar alınsın, isteyen TESK’ in bastırıp dağıttığı evrakları almak için meslek odasına gitsin, isteyen matbaaya ihtiyacı kadar bastırsın. Basit usulde vergilendirilen bir vatandaş ben işi bıraktım dediğinde, bağlı olduğu odadan konuya ilişkin bir yazı alıyor; ilgili vergi dairesine veriyor, olay bitiyor. Matbaalardan alınan faturalarda bir cilt kaybolduğunda ceza konusu oluyor. Onlarda takip de yok. Boş fatura, üzerine kaşemi basıyorum, benim faturam oluyor.
KDV ile ilgili bir problem de var. Maliye Bakanlığı Vergi Konseyi tarafından yeni bir KDV Kanunu yazılıyor. KDV yasası değiştirilecek. Gelir Vergisi Kanunu ile ilgili yeni metin hazırlandı. Uygun gördükleri ticaret odaları, üniversitelerden, kurumlardan ve federasyonumuzdan görüş istendi. O zamanki Maliye Bakanı, TV’de bizim raporumuzdaki görüşleri KDV yasasının değişiklik nedenleri arasında ifade etti.
Matbaacı olarak %8 KDV ile kitap kâğıdı alıyorum. Kitabı basıyorum. Dağıtıcıya vereceğim zaman % 18 KDV’li fatura kesiyorum. Ekstra %10 KDV devlete ödenmek üzere bende kalıyor. Alan toptancı vatandaş kitapçıya satacak; KDV yine %8’e düşüyor. Burada matbaacının ve toptancının suçu ne? Toptancı neden %10 fazla KDV ödeyeceğini soruyor. Bunu karşılıklı yok etmek için birbirlerine fatura kesiyorlar. Burada fatura yasal ama içerik itibarıyla bir mal ve hizmetin karşılığı değil. Bu tür faturanın tespit edilmesi halinde üç yıl hapis cezası var. Birden fazla olursa, bu ceza yıllarca artabiliyor. Antalya kapalı cezaevinde 28 yıl hapis cezasıyla yatan reklamcı mükellef var. Adam öldürenler bu kadar ceza almıyor.
Anayasa’da eşitlik ilkesine aykırılıktan hareket ederek itiraz etseydiniz…
Zaten oradan yürüdük. Örneğin pırlantaya kanuna aykırı olarak ‘0’ KDV oranı uyguladılar, aslında KDV oranı %1’in altına düşürülemez.