Ankara Ticaret Odası Meclis Üyesi Özcan Öztürk;
Ankara Ticaret Odası Meclis Üyesi olarak, Anıl Matbaası’ndan Necip Eranıl ve Pasifik Yayınları’ndan Ümit Kabukçu ile birlikte, sektörün sorunlarını; Cumhurbaşkanlığı, Maliye Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı ve 2018 genel seçimleri öncesinde Başbakanlık nezdinde gündeme getirdiklerini ve çözüm önerileri sunduklarını belirten Başak Matbaacılık ve Tanıtım Hiz. Ltd. Şti. sahibi Özcan Öztürk, kâğıt ve kâğıt ürünlerinde, özellikle kitapta vergilerin azaltılmasının ve KDV oranlarındaki farklılıkların giderilmesinin ülkemizin eğitimli insan gücüne katkı sağlayacağını vurguluyor.
Ankara Ticaret Odası (ATO) Meclis üyesi ve Başak Matbaacılık’ın sahibi Özcan Öztürk ATO’da yaptıkları çalışmalar konusunda sorularımızı yanıtladı.
ATO bünyesinde gündeminizde neler var?
Ankara Ticaret Odası’nda Meclis Üyesi olarak öncelikle bizi göreve getirmelerinden dolayı sektörümüzdeki işveren arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum. Birlikten güç doğar ilkesi ile çıktığımız bu yolda sektörün sorunlarının siyasiler nezdinde dile getirilmesi gerektiğini ve sorunlara ortak akılla çözüm üretilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu noktadan hareketle 2018 Mart ayındaki seçim sürecimizi takiben ATO Başkanı’nın da katkılarıyla dönemin Başbakanı ve çeşitli bakanlarla – Maliye Bakanı ve Bakan Yardımcısı, Millî Eğitim Bakanı ve Bakan Yardımcıları gibi – sektörümüzün sorunlarını konuşma fırsatı bulduk.
“Binali Yıldırım’a özel sektörün önünü açmak gerektiğini dile getirdik”
Cumhurbaşkanlığı sistemine geçilmeden önce Ankara Ticaret Odası olarak Sayın Binali Yıldırım’ı ziyarete gitmiştik. Orada sektörümüzün sorunlarını – en büyük sorun olarak kamu kurumlarının dijital teknolojili baskı makinelerine yatırım yapmasını – dile getirdik.
“Sizinle ya da görevlendirdiğiniz bir yetkili ile kamu binalarını gezelim. Her kamu binasında, hemen her katta farklı hızlarla çalışan dijital baskı makineleri var” dedik ve devam ettik. “Kamu kurumlarında bulunan bu makinelerin yıllık baskı kapasiteleri nedir? Kurumlar bu kapasitenin ne kadarını kullanabiliyor ve bu makineler özel sektörde olsa ne kadarı kullanılabilir?” sorularını yönelttik. Söz konusu makinelerin fiyatlarının dövize endeksli olduğunu, teknolojileri çok çabuk eskidiği için kısa sürelerde yenilenmeleri gerektiğini belirterek “Bu makineler özel sektör tarafından kullanılsa hem kullanan matbaanın birim maliyeti düşmüş olur hem de kamu kaynaklarının verimli kullanımı ile ülke ekonomisine katkı sağlanır” diyerek bu konudaki düşüncelerimizi ifade ettik. Sayın Başbakan konuyla ilgileneceğini, gerekli incelemeleri yaptıracağını söylemişti. Ama baktığımızda hâlâ bazı kamu kurumları dijital baskı makinelerine yatırım yapmaya devam ediyorlar. Tamamı ithal ürün olan bu makinelerin üreticileri elbette ülkelerine para kazandırmak için söz konusu makineleri satmak isteyeceklerdir. Ama bizim bu alışverişte, üretimle ilgili bir yatırım yapıldığı için, kâr – zarar hesabına bakmamız gerekir.
“Kamuda küçülmemiz, özel sektörün önünü açmamız ve güçlendirmemiz gerekiyor” diye konuştuğumuz bir ortamda icraattaki bu farklılıklar sektöre sorun olarak dönüş yapıyor. Eğitim, sağlık, savunma sanayi kesinlikle devletin özel sektöre bırakmaması gereken alanlar olabilir; telekomünikasyon, sigortacılık ve bankacılık gibi alanlarda ise denetleyici-düzenleyici olarak yer almalı. Ama bizim sektörümüzdeki örnekte olduğu gibi özel sektörü zayıflatıcı veya rakip oyuncu olduğu durumlar olmamalı.
“Maliye anlaşmalı matbaaların sorunlarını anlattık”
Maliye Bakanlığı ile hangi konuları görüştünüz?
Maliye Bakanlığı’na sektörümüzdeki maliye anlaşmalı matbaaların sorunlarını anlattık. Matbaalara bir kazanç kapısı açmak için e-faturanın bir formülle matbaalardan geçirilmesinin sağlanması talebimizi ilettik. Ayrıca matbaaların vergi konusunda korunması gerektiği ile ilgili taleplerimizi Bakan Naci Ağbal ve iki bakan yardımcısına aktardık.
Sektörümüzde üretimden satış aşamasına kadar % 1- % 8 ve % 18 olarak uygulanan üç farklı KDV oranının sorunlara yol açtığını belirttik. Örneğin % 8’lik KDV oranı ile alınan kâğıdı kitap veya dergi olarak işlediğimizde oran % 18 oluyor. Bu ürünün satışındaki oran ise % 1. Bu farklılığın ortadan kaldırılması gerekir. İnsanın biyolojik gelişimine katkı sağlayan ekmeklik un ve ekmeğin KDV’si nasıl % 1 oluyorsa düşünsel gelişime hizmet eden kitap, dergi vb. materyaller içinde KDV oranında birlik sağlanması gerektiğini belirttik. Sayın Naci Ağbal da konu ile çok ilgilendi. Fakat ülkenin o kadar sorunu var ki bu söylediklerimizin çözümleri maalesef henüz gündeme gelmedi.
İnsan kaynağımızın gelişimine katkısı olan her şeyin üretiminde verginin ve maliyetin azaltılmasından kazançlı çıkarız. Bireysel gelişim toplumsal gelişmenin de desteği olacaktır. Okuyan ve kendini geliştiren insanlar ülkemizin gelişmesine katkı sağlar. Üretim ve buna bağlı olarak vergi gelirleri artar. Eğitimli insanın otokontrolü ve çevresine duyarlılığı artar. Gelişmiş ülkelerde herkes vergisini ödüyor, maaş artışına karşı çıkılan durumlar var. Kendini geliştirmiş insan, almak yerine vermek üzerine, sistemi korumak üzerine sorumluluk üstleniyor.
“Milli Eğitim Bakanlığı’na yayıncı ve matbaacıların sorunlarını aktardık”
Millî Eğitim Bakanlığı’ndaki görüşmeleriniz nasıl geçti?
Millî Eğitim Bakanı’mız Ziya Selçuk göreve başlamadan önceki dönemde Müsteşar ile görüşmemiz olmuştu. Kendisine eğitim alanında yayıncıların, sektörümüzün sorunlarını iletmiştik. Ankara Ticaret Odası Başkanı’nın bu görüşmelerimizde büyük bir katkısı var. Ticaretin iyi bir noktaya gelmesi için mücadele ediyor. Daha sonra Millî Eğitim Bakanı’na hayırlı olsun ziyaretine gittik. O da bir buçuk saat civarında bakanlık ile ilgili işleri olan sektör temsilcilerine vakit ayırdı. Kendisine sektörümüzün, bakanlık ile işi olan yayıncıların ve matbaacıların sorunlarını anlattık. Sayın Bakan göreve geldiğinde döviz krizinin en sıcak günleri yaşanıyordu. Yayıncılar ve matbaacılar bir ay sonra okullara kitap teslim edilmesini sağlamak durumundaydı ve bu döviz kurlarıyla kitapların tesliminde zorluk yaşanacağını söyledik ve destek talep ettik.
Daha sonra Millî Eğitim Bakanı’nın yardımcıları ile birkaç görüşme yaptık. Özellikle İbrahim Er Bey çok duyarlı davrandı. Önce birkaç arkadaş gidip görüştük, sonra sektör temsilcileri ile birlikte daha geniş kapsamlı bir görüşme gerçekleştirdik. İbrahim Er Bey’e sektörümüzün sorunlarını anlattık. Kendisi de genel müdür ve daire başkanlarıyla bizleri buluşturdu. Sorunlarımızı bir kez daha anlattık ama bürokraside işler çok hızlı olmuyor.
Biz sektör adına mücadeleye devam ediyor ve iyi bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. ATO bir rica makamı, icra makamı değil. Bu bağlamda PTT Genel Müdürü, Ticaret Bakanı, TBMM Başkan Yardımcıları ve TBMM Başkanı ATO’nun konuğu oldu. Onlara da sorunlarımızı ilettik.
“PTT Genel Müdürü ile Uluslararası e-ticareti konuştuk”
PTT Genel Müdürü’ne matbu gönderi fiyatlarının çok yüksek olduğunu ilettiniz mi?
PTT’nin uluslararası ticaret yapanlar için bir e-ticaret sitesi var; onunla ilgili konuştuk. Özellikle matbu gönderilerin fiyatlarını konuştuk. Destek olunması gerektiğini söyledik. Bunları not aldı ve değerlendireceğini söyleyerek, maliyetlerinin yüksek olduğunu ve o anda cevap veremeyeceğini belirtti. ATO’nun Meclis Üyesi de olan ATO Meclisi tarafından aday gösterilerek Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı seçilen Sayın Rıfat Hisarcıklıoğlu’nun siyasi yöneticilerle çok yakın bağlantısı var ve birçok sorunumuzu ona iletiyoruz. Sağolsun Rıfat Bey, bu döviz krizinde Sayın Cumhurbaşkanı ile görüşmesinde de sektörümüzün sorunlarını iletti.
Bu yıl başka neler yapacaksınız?
ATO’nun tüm meslek gruplarını ilgilendiren bir çalışması var. Ankara Ticaret Odası’na üye olan herkese kaza sigortası yaptı. Bisiklet kazasından trafik kazasına kadar geniş kapsamlı bir sigorta. ATO iyi çalışıyor. Meclis’teki arkadaşlarımız sektör için iyi şeyler yapmaya çalışıyorlar.