Xmat’ın Antalya’nın önde gelen basım işletmelerinden biri olmasının hikayesi, sekiz yaşında bir çocuğun, Ümit Karakuş’un, matbaacı dilinde maşalı tabir edilen bir tipo baskı makinesini görür görmez hayran kalması sonucu tüm benliğini saran, ‘aşk hikayesi’ olarak nitelediği bir tutkuyla başlıyor. Öyle bir tutku ki üniversite öğrenimini bile yarım bıraktırmış. Antalya, Ankara ve İstanbul’da muhtelif matbaalarda çalışma deneyimi, Antalya’da bir selofan makinesi ile başlayan ve butik sıvamalı kutu üretim tesisine dönüşen dinamik ve büyüyen bir ambalaj işletmesinin yolunu açmış. Yüksek hacimler kovalamayan, butik üretime odaklı firma, öz kaynak kullanarak yeni yatırımlar planlıyor.
“Xmat ismi bilinmeyen matbaa anlamında fason iş yapmaktan geliyor”
Matbaacılık ile ne zaman tanıştınız?
1988 yılında… Bizimki bir aşk hikayesi. Ben köylü çocuğuyum, bir gün okulun tulumbası kırılmıştı, Aksu Öğretmen Okulu’na bu tulumbayı götürmemi istediler. Baktım okulda bir alet var, çok güzel çalışıyor. Hayatımda hiç öyle bir alet görmemiştim. Sonradan maşalı baskı makinesi olduğunu öğreniyorum; o kadar güzel çalışıyor ki, aşık oldum makineye. Öyle bir şey görmemişim o güne kadar, inanılmaz geldi. Daha sonra her fırsatta, cumartesi – pazar, hafta sonu, yaz – kış her tatilde matbaalarda çalıştım. O zamanlar başarılı olanlar liseyi erken bitirebiliyordu. Liseyi iki buçuk yılda bitirdim. Hemen üniversiteye gittim. Sonra bir baktım ki üniversite hiç hayal ettiğim gibi değil. Hiçbir hayalimi gerçekleştiremeyeceğim. Matbaacı olmaya karar verdim. Bana göre matbaacılık tamamen bir zevk ve sanattır.
1993’te Antalya’da Atılım Matbaası’nda çalışmaya başladım. Gece gündüz hep çalıştım. Bu arada kim bu işi nasıl yapıyor diye bakmak için başka matbaaları da gezdim. Askere gitmeden bir bir yıl kadar Ankara’da, daha sonra İstanbul’da çalıştım. 2004 yılında Antalya’da Ümit Selefon markasıyla kendi işletmemi kurdum. Yeterli sermayemiz yoktu, bir selofan makinesiyle başladık. Ankara, İstanbul tecrübesi inanılmaz bir bilgi birikimi sağlamıştı. Bir selofan makinesi, bir kazanlı, bir bıçak ve bir baskı makinesi derken, büyüdük.
Dokuz sene fason üretim yaptık. Çok değerli reklam ajansları ile çok güzel projeler yönettik. Bir işi A’dan Z’ye takip edebilecek tecrübeye sahibiz. Herkes işini bize güvenerek emanet ederdi. XMat ismi oradan geliyor. XMat, bilinmeyen matbaa anlamında kullanıldı. Çünkü bizi sadece aracılar tanırdı.
Kutu işine nasıl girdiniz?
Gelişen iletişim teknolojileri nedeniyle matbaa işlerimiz azalmaya başladı. Ve ambalaj yönelme kararı aldık. Sıvamalı kutu işiyle biz direkt müşteriye açıldık. Ama XMat ismini kullanmaya devam ettik. Bundan yaklaşık 7 yıl önce kendi grafik departmanımızı genişlettik. Bölgesel olarak sanayileşemiyoruz ancak özel istek üzerine butik, az tirajlı kutular yapıyoruz. Bu bizde bir sıçrama yarattı. Biz bir kademe daha yol aldık. Dört – beş yıl önce bir gün baktım ki, ben çok iyi bir matbaacıyım, ustayım ve bildiklerimi de anlatabilirim ancak işletmeci olamamışım. Kendi işletmemiz olmuş ama işletmeci değiliz. Bu anlamda da kurumsal bir danışmanlık desteği aldık.
“e-ihracatla ilgili çalışmalarımız devam ediyor”
İhracatınız var mı?
Hollanda ve İngiltere’ye ihracat yapıyoruz. Maalesef bizim işimizde şöyle bir sıkıntı var, havaleli bir iş yapıyoruz. Lojistik maliyetleri çok yüksek. İş eşittir lojistik düzeyine geliyor. Yoksa inanın gidip çok ünlü bir fast food zincirinin işini alıp gelebiliriz böyle bir enerjimiz var. Uluslararası bir lojistik şirketi ile sözleşmemiz var, buradan Hollanda’ya mal 46 günde gidiyor. Biz ihracatla ilgili beş yıldır çalışıyoruz. Müşteriler tatile geliyor, beş dakika kahve içmeye uğruyor. Samimiyetinize bakıyor, işinize olan saygınıza bakıyor. Artık öyle bir şey ki ben kamera sistemimi müşteriye yolluyorum, kameradan kendi işinin ne aşamada olduğunu görüyor. Pakistan, Hindistan ve Çin’den Avrupalı’nın ağzı yanmış durumda. ‘E İhracat’ ile ilgili çalışmalarımız devam ediyor.
Biraz farklı işler yapmak istiyoruz, 20 bin matbaa varsa herkes kutu yapabiliyor. Ama farklı bir ürün çıkarırsanız, farklı bir sunum yaparsanız, değerleniyorsunuz. Farklı ürünler yapmaya çalışıyoruz.
Makine parkınızda neler var?
Roland 200 -2 renk, Heidelberg GTO ofset baskı makineleri, pedallı kesim makinesi, iki adet sıvama makinesi, dikiş makinesi, var. Butik üretim adına her şey var. Ofset baskıda
70 x 100’den daha büyük ebat düşünmüyoruz.
Sektörümüzle ilgili gelişmeleri yakından takip ediyoruz. Yeni makina yatırımını 2019 bütçemize aldık. “Her şey çok güzel olacak!”