“Günümüzde şirketler uluslararası ve ulusal, sosyo ekonomik, sosyo politik, ekolojik çevre ve teknolojik gelişme trendlerini doğru tahmin ettiği ölçüde para kazanır, aksi takdirde para kaybeder.”
Kombassan Kâğıt Matbaa Gıda ve Tekstil San. Tic. A.Ş. Konya ve İstanbul Güneşli’deki tesislerinde kâğıt üretimi, matbaa-ambalaj ve defter alanlarında faaliyet gösteriyor. Konya’daki yazı tabı kâğıdı fabrikası yanında, doğal gaz ile çalışan bir kojenerasyon tesisiyle kendi elektriğini üreten firmanın, aynı zamanda atık bertaraf ünitesi de bulunuyor.
Kombassan A.Ş. Genel Müdürü Cemalettin Tunç Efe, sorularımızı yanıtladı.
Genel olarak Konya’da işlerin gidişatı nasıl bir seyir izliyor?
Bu yıl özelinde ilk dokuz ay ve son üç yıllık trendimize baktığımızda şirketimizin, mevcut uluslararası ve ulusal ekonomik ve siyasi konjonktüre göre oldukça başarılı bir performans gösterdiğimizi söyleyebiliriz. Bu söylemimizi üretim, satış, kâr rakamlarımız başta olmak üzere diğer rakamlarımız da teyit etmektedir. Günümüzde sizden çok rakamlarınızın konuşması daha anlamlı olmaktadır.
Çünkü, hiçbir mazeret, başarının verdiği hazzın yerini tutmaz.
Konya’da üretim yapıyoruz, 28 yıllık bir firmayız. Ana üretim konumuz, birinci hamur yazı tabı kâğıdı. Bu alanda Türkiye’de üretim yapan dört fabrikadan biriyiz. Bunun dışında hem Konya’da hem de Güneşli’de matbaa-ambalaj tesislerimiz var. Daha çok karton ve mikro ambalaja yönelik işler yapıyoruz.
Bağlı olduğumuz Bera Holding’in Tekirdağ Muratlı’da karton fabrikası bulunmaktadır. Bu firmanın ortaklık yapısı değişti. Şu anda % 49 hissesi Bera Holding , % 51 hissesi ise başka bir gruptadır. Konya’da bulunan Komeks markalı defter üretim tesislerimiz 10 bin ton/yıl kapasitelidir. Ayrıca 100 bin ton kapasiteli yazı tabı kâğıdı fabrikamız da Konya’dadır. Kâğıt üretimimizin bir kısmını defter tesisimizde kullanılıyoruz; Konya ve İstanbul Güneşli’deki matbaalarımızda yıllık toplam 40 bin ton karton işlemekteyiz. Bağlı olduğumuz Bera Holding’in yurt içi ve yurt dışında pek çok faaliyet alanı ve fabrikaları mevcuttur. Bera Holding’in 120’nin üzerinde ülkeye ihracatı bulunmaktadır.
Bizim şirketimizin ana faaliyet alanı kâğıt üretimidir. Son zamanlarda yazılı ve görsel basında, kâğıt ve özellikle gazete kâğıdı bulunamıyor haberlerine sıkça rastlamışsınızdır.
Kombassan A.Ş. Türkiye’nin tükettiği yazı tabı kağıdının yarısını üretiyor SEKA kapandı, diğer firmalar devreye girdi ama üretim artmadı;siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Sorun sadece selüloz mu?
Kâğıt çok çeşitliliği olan bir üretim ki biz bunun sadece yazı tabı kâğıdı üretimini yapmaktayız. Bunun dışında temizlik kâğıtları (tissue), sargılık kâğıtlar, gazete kâğıdı, kartonlar, ambalaj kâğıtları, sigara kâğıdı ve ince özel kâğıtlar gibi çeşitli kâğıt ve karton üretimleri vardır. Yazı tabı kâğıdı grubunda kuşe, birinci ve ikinci hamur kâğıtlar bulunmaktadır.
Türkiye’nin yazı tabı kâğıt tüketimi yıllık yaklaşık 1milyon 200 bin ton civarındadır. Bizim ürettiğimiz ofset ve fotokopi kâğıt tüketimi ise 550-600 bin ton düzeyindedir. Toplam üretimimiz 260-300 bin ton seviyesinde, kalan kısım ise ithalatla karşılanmaktadır.
Kâğıt ve kartonun, kitap ve defter üretimi başta olmak üzere, mobilya sektöründen temizlik kâğıtlarına, inşaat sektöründen ambalaj kâğıtlarına, basın yayın sektöründen matbaalara, kâğıt contalardan hoparlör kâğıdına kadar çok geniş bir kullanım alanı mevcuttur.
Ülkemizde ilk endüstriyel kâğıt fabrikası 14 Ağustos 1934’de İzmit’te kurulmuş ve ilk kâğıt 18 Nisan 1936 yılında üretilmiştir.
Ülkemizde, kâğıt üretim sektöründe faaliyet gösteren ve halen çalışmakta olan 51 fabrika ve 77 adet kâğıt makinesi bulunmaktadır.
Türkiye’de temizlik kâğıtlarında yeni teknolojik makinelerin üretime girmesi ile son zamanlarda tüketimden fazla üretim kapasitesi oluştu. Fazla kapasite ihracata gidiyordu. İhracat rekabet şartları sebebi ile azalınca fazla kapasiteler için yeni pazar arayışları hızlandırıldı.
Balıkesir ve Aksu gazete kâğıdı fabrikaları özelleştirildikten sonra yurt dışındaki fabrikalarla rekabet edemedikleri için kapandı. Kapanma nedenleri yurt dışındaki fabrikaların üretim ölçeklerinin bu fabrikalardan çok yüksek olması idi. Biz bir kâğıt makinası için 100-200 bin ton üretim ölçeğinden bahsediyoruz; Avrupa’da ve dünyada 1 milyon tonun üzerinde üretim kapasitesi olan pek çok makine bulunmaktadır. Ölçek ekonomisine göre maalesef geride kalıyoruz. Gazete kâğıdı tüketimi Türkiye’de 2008 yılında 536 bin ton / yıl seviyelerinden 2017 yılında 225 bin ton seviyelerine düşmüştür. Ne yazık ki tamamı ithalatla karşılanmaktadır. Türkiye kâğıt karton üretiminde dünyada 24. sırada iken tüketimde 12. sırada bulunmaktadır.
Selüloz üretimi konusunda ne düşünüyorsunuz?
Selüloz üretimi ayrı bir konu. Çok yoğun çevre müktesebatı var. Yoğun orman alanlarınızın olması ve ikliminizin buna müsait olması lazım. Bir de ölçek ekonomisine uygun bir selüloz fabrikası olması lazım.
Türkiye’de şu anda yıllık selüloz ithalatı kâğıt için yaklaşık bir milyon ton /yıl, fluff çocuk bezi selülozunda ise 230 bin ton/yıldır.
Yılda 1-1,5 milyon tonun altında kapasitesi olan bir selüloz fabrikası maalesef ekonomik olamıyor. Ona göre plantasyon alanlarınızın olması lazım. Bugün orman alanlarını özelleştirip, tarım arazisi gibi değerlendirmeniz lazım. Ormanlar devlet tekelinde. Bunun için öncelikle yasal mevzuatın değiştirilmesi gerekli. ‘Özel endüstriyel orman plantasyonu ve ağaç tarımı’ konusunda özellikle kuzey Avrupa ülkeleri örnek alınabilir.
Türkiye’de kurulu orman alanı yaklaşık 22 milyon hektardır. Bunun 10 milyon hektarı bakım ve rehabilitasyona ihtiyaç duymaktadır. Bunlar düzenlenip yasal altyapı da hazırlanırsa o zaman orman alanları turizm arazilerinde olduğu gibi, özel şirketlere 49 veya 99 yıllığına kiralanabilir.
Herkes zannediyor ki kâğıt fabrikaları ormana gidiyor, ağaçları kesiyor, ama öyle değil. Bir tarım ürünü gibi, bugün burayı ekiyor, yetiştiriyor. Sonra diğer tarafı ekiyor, yetişmiş olanı kesiyor. Okaliptüs ağacının bazı türleri beş-yedi yılda hasat edilebiliyor. Oysa bugün, uzun elyaf iğne yapraklı çam ağacının yetişmesi, türüne göre en az 20-25 yılı buluyor. Daha uzun süreni de var. Selüloz fabrikası için gerekli ham madde (odun) temini garanti altına alınsa bile pahalı bir yatırım.
En son kurulan yurt dışı selüloz fabrikalarından birinden örnek verecek olursam 1.550.000 ton/yıl selüloz üretim kapasiteli fabrika 2 milyar 300 milyon USD’ye mal olmuştur. Bugün özel sektörde bu kadar büyük sermaye ve mevcut ekonomik şartlarda, yerli ve yabancı yatırımcı bulmak oldukça zordur. Devletin de bu konuda öncü olması lazım. Devlet isterse bir değil on selüloz fabrikası da kurar.
“Kağıt makinesini kurmak yetmiyor, selülozunuz olmazsa rekabetçi olamıyorsunuz”
Türkiye’de kâğıtçılığın gelişmesinde SEKA’nın oldukça önemli bir rolü olmuştur. Bu fabrikalar planlanırken her fabrikanın arkasına kendi tonajına uygun bir selüloz fabrikası da kurulmuştu. Mopak’ın özelleştirmeden aldığı Dalaman, Silifke kraftliner fabrikası ve şu anda Oyka’da olan Çaycuma fabrikası’nda olduğu gibi. Seka Aksu ve Balıkesir fabrikalarında da odun hamuru üretim tesisleri vardı. Şu anda sadece Oyka kendine yetecek esmer selülozu üretiyor. Bir tek fiili üretim olarak Oyka’da selüloz üretimi var. Tabii kâğıt endüstrisi de çok hızlı geliştiği için dünyaya yetişmeniz lazım.
Bugün yeni bir kâğıt makinesi almak isteseniz, 2022-2023’e size teslim süresi veriyorlar. Günümüz de Hindistan başta olmak üzere Endonezya ve bazı Asya ülkelerinde kâğıt makinesi talebi çok canlı. Bugün 200 bin tonluk makineler bile rekabet edemez. Çok yüksek kapasiteli ve hızlı makineler revaçta.
Sonuçta biz kâğıt endüstrisi olarak dünya ölçeğine göre çok büyük sayılmayız.
Bugün güneyimizdeki savaş nedeniyle bu pazarı kaybettik. Geçmişte Orta Doğu ve Türkî Cumhuriyetler’e yakın bir merkez ülke konumunu kullanarak, daha yüksek bir kapasiteyle Türkiye bu yatırımı yapamaz mıydı?
Bu işe ayıracağınız bütçeyle alakalı. Kahverengi kâğıt dediğimiz testliner ambalaj kâğıtlarında bugün ölçek ekonomisi devreye girdi. Modern Karton 1 milyon tonun üzerinde, Kipaş 400 bin tonun üzerinde makinelerle ambalaja yönelik üretim yapıyor. Sonuçta elinizdeki bütçeler kısıtlı ve bugün 200-300 bin ton/yıl kapasiteli yeni bir makinenin en düşük maliyeti 300 milyon avro civarında. Makineyi buraya kurdunuz diyelim; selülozunuz olması lazım. Selülozunuz olmazsa rekabetçi olamıyorsunuz. Bugün en çok parayı selüloz fabrikaları kazanıyor. Dünyada 60 milyon tona yakın selüloz üretiliyor. Bunun yaklaşık 24 milyon tondan fazlasını Çin kullanıyor. Çin’in selüloz talebi artınca fiyatlar yükseliyor; azalınca fiyatlar da geriliyor. Hem selüloz hem kâğıt üreten entegre fabrikalar, kâğıdı 900 dolara satarken, okaliptüs selülozunu 850 dolara (ton fiyatı) satıyorlar. Bu fiyattan selüloz alarak 900 dolarlık mamul fiyatıyla rekabet edebilir misiniz? Bu işin mantığı var mı? Yok.
Günümüzde yazılı ve görsel basında kâğıt fiyatlarının çok arttığı yönünde haberlere sık rastlanır oldu.
Bizim ürettiğimiz ofset kâğıt fiyatlarına bakarsak, kullandığımız ham madde (selüloz) fiyatı 2017 yılı sonuna göre %63 USD bazında artmış, ayrıca USD kurunda %60 yakın artış söz konusu. Buna doğalgaz petrol, elektrik ve enflasyon artışlarını da koyarsanız sanayici olarak üretime devam etme zorluğumuz net şekilde ortaya çıkar.
Ama güçlü yönlerinizi iyi bilmeniz lazım. Türkiye kâğıt üretiminde 24. sırada ama kitap üretiminde 12. sırada. O yüzden özellikle çevre ülkelerdeki tüm kitap ve yayın işlerini yayıncılarımızla bir konsorsiyum halinde alıyoruz ve ortak proje geliştiriyoruz. Çünkü kitapta dünya ile rekabet edebilir durumdayız.
Kâğıt karton sektöründe 2017 Türkiye rakamlarını baz alırsak, toplamda 6 milyon 326 bin ton tüketim, 4 milyon 357 bin ton da üretim mevcuttur. Türkiye’de kişi başı kâğıt karton tüketimi 78,3 kg’ye çıkmış bulunmaktadır. Bu rakamlar dünya ve Avrupa ortalamalarının altında kalsa bile yıllar itibarıyla Türkiye’deki artış trendi devam etmektedir. Ülkemizde geri kazanılan hurda kâğıt miktarı da 4 milyon 39 bin tondur.
Kitapta da şimdi kuşeye geçiş söz konusu. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Milli Eğitim Bakanlığı onu deneme amaçlı kullandı. Ama bugün teknik olarak okul kitaplarında kuşe kullanımı çocuklar için çok sağlıklı ve kullanışlı olmuyor. Çünkü üzerine yazı yazılmıyor, ışığı belli bir açıyla alması lazım; kuşe kullanacaksanız kurşun kalemi ve silgiyi unutmanız gerekiyor.
Bu karardan dönüleceğini mi düşünüyorsunuz?
Halen pilot olarak uygulanıyor. Yıllık 12-15 bin ton arası kuşe kâğıt alan Milli Eğitim Bakanlığı, isterse hepsini kuşe alabilir. Ama biz çocuklarla, eğitimcilerle ve doktorlarla da konuşulmasını istiyoruz. Kuşe kâğıda kurşun kalemle yazı yazamazsınız, ışık açısını dik alamazsanız, kuşe parlar. Bizim yazı tabı kâğıdı dediğimiz beyaz kâğıt da kitaba çok uygun değil. Biz Ivory kâğıt da üretiyoruz. Milli Eğitim Bakanlığı’na bunu da önerdik. Tamamen kuşeye geçtiğiniz zaman, Türkiye’de kuşe kâğıt üretimi yok. Kuşe kâğıt makinesi almanız lazım. Halen Türkiye’nin web baskı kapasitesinin % 90’ı kurutmasız. Yeni kurutmalı makinelere ihtiyaç olacak ya da makinenizde revizyon yapılması gerekecek. Bu sıkışık ekonomide otomatik olarak yurt dışına çalışacağız. Kıt olan sermaye yine yurt dışına gidecek. Benim itirazım burada.
“Son beş-on yılda enerji maliyetlerini düşürmek için yaptığımız çalışmaların bugün verimini alıyoruz”
Kâğıt ve karton tarafında yeni yatırım ya da kapasite artırma planlarınız var mı?
Kâğıt üretimi yoğun enerji ve geri dönüşümlü su kullanılan orta-ağır bir sanayi dalıdır. Enerji maliyetleri özellikle bizim için çok önemlidir, artı ham madde olan selülozun maliyeti bizim için ana kriterlerinden biri. Dövizle aldığımız için kur arttığında ham madde fiyatı da artıyor, dolar fiyatı arttığında tekrar artıyor. Enerji temini için kojenerasyon tesisimiz var ve burada doğal gaz kullanıyoruz. Doğal gaz birim fiyatlarına yapılan zamlar da üretimi ciddi anlamda zorlamaya başladı. Firmamızı ayakta tutmak için makinelerimizin hızlarına ve verimliliklerine devamlı yatırım yapmak zorundayız. Son beş-on yılda enerji maliyetlerini düşürmek için yaptığımız çalışmaların bugün verimini alıyoruz.
Ne yaptınız ve size ne kadar artı sağladı?
Kojenerasyon tesisimizde ürettiğimiz buhar ve elektrik yeterli değildi. Oraya bir gaz motoru veya yeni bir kojenerasyon daha kuracaktık ya da teknolojik bir çözüm bulacaktık; biz ikinci yolu tercih ettik. Bunu bir TÜBİTAK projesi olarak gerçekleştirdik ve hibe de aldık. Bu kâğıt fabrikalarındaki ilk hibelerden biridir. Birim elektrik maliyetimizi azaltıcı yönde tedbirlerimiz var. Bunlar yurt dışından aldığımız ekipman ve yazılımla ya da Ar-Ge merkezimizin çeşitli uygulamaları ile oluyor. Enerji tasarrufuna dönük yatırımlarda, yatırımın geri dönüş oranını kısa sürede sağlayabiliyoruz.
Yeni makine yatırımına dönük üç projemiz bulunmakta ama biraz daha zamana ihtiyacımız var. Bu gün iş yapabilmek ve para kazanabilmek için hem döviz kurunu hem de politikaları anlamında ABD’yi çok iyi takip etmeniz lazım. Yine bizim sektörümüz için Çin’i çok iyi takip etmeniz gerekiyor. Çünkü selülozun en çok tüketildiği ülkedir Çin. Selüloz üretimleri için Güney Amerika, Kanada, Rusya, Endonezya ve Avrupa ülkelerini yakın takipteyiz. Avrupa’yı çok iyi takip etmeniz lazım; çünkü kâğıt endüstrisinin çok geliştiği ülkeler orada, ayrıca avro yüzünden bazı parçalarını Uzak Doğu ve Çin’de yaptırsalar da, kâğıt makineleri genelde Avrupa menşelidir. Türkiye’yi çok iyi takip etmeniz lazım. Lojistik de bu işin bir parçası olduğundan petrol fiyatlarını çok iyi takip etmeniz lazım. Yine nişasta için dünya patates ve mısır rekoltelerini de göz ardı edemezsiniz. Parayı, maliyetleri ve tüketici tercihlerini çok iyi takip etmeniz lazım. Bunları doğru öngörebildiğiniz, yakalayabildiğiniz oranda para kazanabilir ve yakalayamadığınız oranda para kaybedersiniz. Artık üretimden para kazanma devri bitti.
Ambalaj kâğıtlarına dönük iki makine ve artı ilave bir makine yatırımını yönetimimize teklif ettik ama bunların bugünden yarına gerçekleşmesi zor gözüküyor. Buna üç dört yıldır hazırlanıyoruz. Fizibilitelerimiz hazır. Özellikle mobilya sektörüne yönelik düşüncelerimiz ve bir de ambalaj sektörüne dönük düşüncelerimiz var. Biliyorsunuz hurdadan yapılan malzemelerle gıdanın direkt teması mümkün değil, Avrupa Birliği’nin koyduğu, gelecek yıl başlayacak bir yasak da var. Özellikle sebze-meyve piyasası için NSSC ambalaj kâğıtları kullanılıyor. Bunlar derin dondurucuda saklama koşulları için ideal. Hurdadan üretilen yaş meyve sebze kolileri için Avrupa Birliği önümüzdeki yıl ithalatı yasaklayacak.
Bir yatırım yapacağınız vakit, bunu sadece iç pazar için değil, uluslararası pazar için de değerlendirmeniz ve oranın koşullarına göre kendi stratejinizi geliştirmeniz lazım. Önümüzü görebilirsek, gaza basarız.
“İhracat politikamız: Global düşün, yerel uygula”
İhracat konusunda neler söylemek istersiniz?
İhracat politikamız “Global düşün, yerel uygula”dır. İhracata % 25 çalıştığımız yıllar oldu. Şu anda kendi kapasitemizin çoğunu yurt içinde değerlendiriyoruz. Avrupa’ya çok fotokopi kâğıdı gönderdik ama Avrupa’da şartlar iyice zorlaşıyor. Tüm ülkeler kendi üretimlerini korumak için size Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ)’nün dışında engeller çıkartıyorlar. “FSC’li kâğıt olacak” veya “Benim şu kurumumun onayladığı kâğıt olacak” diyorlar. Dışarıdan gelecek mallarda direkt ABD gibi tarife engeli koyamıyorlar ama sosyal organizasyonlarla; “Şu onaylı kâğıt olmazsa, bu kâğıdı ülkeme sokmam”, “Şu belgesi olmazsa ben bunu ülkeme sokmam” veya “Şu ham madde kullanılmamışsa ben bunu ülkeme sokmam” gibi tarife dışı engeller koyuyorlar. Bu konuda maalesef ülkemiz çok açık bir pazar. Bize gelen mallarda kimse bu kriterlere bakmıyor.
Hükümetimizin ve devletimizin dünyada bizim uymak zorunda bırakıldığımız kriterleri ülkeye giren mallara da uygulanması konusunda destek vermesi gerekiyor. Açık pazar olalım ama bizim uyduğumuz DTÖ kurallarına kimse uymuyor ve biz eksik rekabetle yarışmak zorunda kalıyoruz.
Üç dört sene önce yazı tabı kâğıt fabrikaları olarak Ekonomi Bakanlığı’na gittik ve dedik ki, “Üretim ölçekleri bu, eğer belli bir anti-damping veya tedbir uygulamazsanız biz yaşayacak durumda değiliz. Sadece ben Güneşli tesislerimiz dahil 500-600 işçi çalıştırıyorum. Sağ olsunlar, o zamanki Ekonomi Bakanlığı yetkilileri çok yardımcı oldular. Ama sonra Türkiye’deki uluslararası bir toplantıda, karşımızda Amerikan Kâğıt Selüloz Vakfı yetkilileri, ABD Ticaret Bakanlığı yetkilileri, kâğıt fabrikaları temsilcileri, Kâğıt Selüloz Vakfı avukatlarından oluşan bir ordu bulduk. DTÖ kurallarını hatırlatıyorlar. Biz o zaman derdimizi iyi anlatamadık. Şimdi ABD hiçbir kural tanımıyor, engeller, yasaklar koyuyorlar. ABD’nin bunu yapacağını dört yıl önce söyledik. Ama bize dediler ki “DTÖ nezdinde zor durumda kalıyoruz; bunu çok sürdürebilir durumda değiliz.” Bir ara ithalatta bir gözetim uyguladılar ama onu da geçen sene kaldırdılar. Biz sadece mütekabiliyet ilkesine göre önlemler uygulansın istiyoruz. Gidin herhangi bir ülkeye mal vermeye kalkın, size DTÖ kuralları dışında ne gibi yaptırımlar çıkartıyorlar, görün.
Biz Alman Ticaret Derneği, İngiliz Ticaret Derneği üyesiyiz. İngiltere’den mal almak istiyoruz; 50 tane liste geliyor. İngiltere’ye mal satmak istiyoruz, “Olmaz, bu derneğin görevi Türkiye’ye mal satmak” diyorlar! Onun için ülke olarak, bireyimizden en üst kurum ve kuruluşlara kadar çok bilinçli ve neyle karşılaşacağımızı öngörerek hareket etmemiz lazım. Hepimiz bu geminin içindeyiz. El ele, birlikte olmazsak yine sıkıntıyı hep beraber çekeriz.
“2050 yılının getireceği şeylere göre eğitim sistemimizi, sanayimizi, hizmet sektörümüzü kanalize etmeliyiz”
Umut var mı?
Umut her zaman var. Ama kamu yönetimi, gelecek projeksiyonları 2050 hatta 2100 yılı için fütürolojik çalışmalarla yol haritalarını oluşturmalı; bireyden topluma, sanayiden eğitime, teknolojik gelişmelerden ekolojik çevreye, dünya demografik yapısından ekonomik ve siyasi konjonktüre, gibi konularda üniversitelerle iş birliği halinde çalışmalar yapmalıdır.
Bence bu konularda Türkiye’deki tüm üniversitelerden ayrı ayrı çalışma ve rapor istenmeli, yine dünyanın belli başlı üniversitelerinde de bu konuda tez ve doktora çalışmaları yaptırılmalıdır.
2050’yi kendimize göre tasvir ediyoruz ve kendimizi ona göre hazırlıyoruz. Dört beş yıl evvel meraktan başladık. 2050 yılının getireceği şeylere göre eğitim sistemimizi, sanayimizi, hizmet sektörümüzü kanalize etmeliyiz. Bunu yapamazsak, 2050’de hepimiz birbirimize bakacağız. Belki bazı ülkeler daha popüler olacak, demografik yapılar değişecek, ısının 2 derece artması halinde bazı ülkeler, bölgeler sular altında kalacak. Buralarda yapay zekanın kullanılması lazım.
Konya ölçeğinde bile Çin nezle olsa biz burada yatağa düşüyoruz. Fütürolojik olarak bu tür etkileri öngörebilmeliyiz. Geleceği hayal etmezseniz işiniz çok zor. Yüzde 25 oranında doğru tahmin etseniz çok başarılısınız. Bu yıl tüm bütçeler şaştı. Biz yılın dokuz ayını doğru tahmin ettik. Dokuz ayı doğru tahmin ederseniz, üç ayda yoldan çıkmamış olursunuz. Dolayısıyla parametrelerinizi doğru seçmeniz lazım. Eskiden kalp damar cerrahları tüm damarlara bakarlardı; şimdi tek damarda uzmanlaşıyorlar. Çalıştığımız alanı daraltıp derinliğini arttırmamız lazım.
Kâğıdın “Medeniyetin Hamuru” olduğunu hatırlatarak sizlere teşekkür eder, çalışmalarınızda başarılar dileriz.