‘Sahibinden değişim hikayeleri’ temalı 3. Uluslararası BASEV Kongresi değişime ayak uydurma mecburiyetini vurgulayan konuşmalarla katılımcılara zengin bir deneyim ziyafeti ve yenilikler dünyasında bir ufuk turu sundu.
3. Uluslararası BASEV Kongresi 17-18 Ekim tarihlerinde Bahçelievler, Yenibosna’daki Türkiye İhracatçılar Meclisi Dış Ticaret Kompleksi’nde gerçekleştirildi. Yoğun katılımlı BASEV Kongresi’nin ana teması “Sahibinden Değişim Hikayeleri” olarak belirlenmişti. 3. Uluslararası BASEV Kongresi değişime ayak uydurma mecburiyetini vurgulayan konuşmalarla katılımcılara zengin bir deneyim ziyafeti ve yenilikler dünyasında bir ufuk turu sundu.
Kongresinin açış konuşmasını yapan BASEV Yönetim Kurulu Başkanı Sadettin Kaşıkırık, “Değişim hayatımızdaki, iş kolundaki, finastaki bildiğimiz her şeyi yeniden öğrenmenin herhalde en iyi karşılığı olacak” diyor ve şöyle devam ediyor.
“Basım endüstrisinde hassas bir dönemden geçiyoruz. Dövizdeki ani değişim, volatilite ve sürekli dövizin aşağı yukarı gitmesiyle her birimizin mali hesapları şaşmakta, son derece zorlayıcı bir dönemden geçmekteyiz. Dövizin bu kadar hareketli olması bizlere maliyetin yanı sıra ilave finansman yükleri getiriyor. Yeni açıklanan Orta Vadeli Program ile ABD Doları’nın 7.10 TL seviyelerinden bugünkü 5.80 seviyelerine çekilmesini gözlüyoruz. Üç aylık bir dönemde dövizin bu kadar yukarı gitmesinin ihracat anlamında da ülkemize o kadar faydası olmadı. Çıktığı dönemlerdeki girdi faturalarımıza baktığımızda hepimize ilave finansman giderleri kaldı. Dövizin geri gelişi ile birlikte faizler %17’lerden 23’lere, 30’lara derken bugünlerde 40 – 45’le geldi. Kendilerini daha stabil hale getirecek ama sizlerin stresini arttıracak ilave taahhütler istemeye başladılar. Bankalardaki faizlerin bu kadar yukarı gitmesiyle birlikte siz sanayicilerin yatırımla ilgili yeni istek ve arzuları ne kadar buluşabilir?
İstanbul olarak üretiyoruz, vergide Türkiye birincisiyiz ama teşviklerde en az teşvik alan konumdayız; KDV’den öte giden bir teşvik yok.
İthalatla büyüyen bir iş kolundayız. Ne kadar ithalat yapıyorsak o kadar ihracat yapıyoruz. Kaliteli ve kreatif diyebileceğimiz, nitelikli diyebileceğimiz birçok enstrümanın tamamını ithal ediyoruz. Bunları ithal ederken döviz olarak karşılıklarını ya ithalatçı kanalıyla ya da doğrudan kendimiz ödüyoruz.
Yeni açıklanan programa göre KDV’lerin çok hızlı bir şekilde geri alınacağı söyleniyor ama henüz bir uygulama göremedik. Bildiğimiz gibi ziynet eşyaları dahil, altın, pırlantada KDV sıfır. Ama ülkemizde eğitimi, kültürü destekleyen kâğıdımızın KDV’si % 18’dir. KDV’nin bir an önce % 1’e çekilmesini talep ediyoruz.
Yerli ve milli kâğıt fabrikalarımızın kurulması ve bunun için önlemler alınması gerekiyor. Endüstriyel ormanlar oluşturulmalı ve kâğıt fabrikaları mutlaka özel sektör tarafından kurulmalı. Bunlara teşvik verilsin. Kâğıt fabrikalarının kuruluşu tamamlanıncaya kadar KDV’nin % 1’e çekilmesiyle dünyada rekabet edebilme gücünü oluşturacağız. Yoksa ürettiğimiz nitelikli iş yerine ucuz fiyatlı işleri ihraç etmeye devam edeceğiz. Kâğıtta KDV indiriminin üretime vereceğimiz desteklerin başında geleceğini düşünüyorum.
Endüstriyel ormanlar ekolojik olarak da yararlıdır ve yeni bir iş sahası ve istihdam da yaratacak. Bu fabrikalar kurulduğunda ham maddesi olmazsa bir işe yaramayacak. Bu geçiş süreci tamamlanıncaya kadar gümrük vergilerinin de geriye çekilmesini talep ediyoruz.
Boyayı, kâğıdı konuştuk ama en kritik konulardan biri de kalıp. Kalıbın ham maddesi olan alüminyumu Alsa üretiyor; Fujifilm’e, Agfa’ya, Kodak’a satıyor. Bu alüminyum 18 – 40 mikron arasında çok kaliteli olarak üretiliyor; buradan bobin olarak gidiyor, fabrikada dilimleniyor, üzerine emisyon dökülüyor, ambalajlanıyor ve bize kalıp olarak geliyor. Gidiş fiyatı ile geliş maliyeti arasında inanılmaz bir fark var. Mürekkepte olduğu gibi kalıp üreticileriyle de iş birlikleri yaparak en azından kalıbımızı burada üretebiliriz.
Biz matbaacılığa 250 yıl geç başladık ama bugün etiket ve ambalajda ihracat fazlası oluşturuyoruz; inanıyorum ki karton ambalaj da bu konuda hızla rakamlarını yukarıya taşıyor. Biz artık ihracatta da önemli destekler almalıyız. Eximbank’a dört ay önce müracaat eden arkadaşlara yok denmiyor ama hâlâ alan yok. Döviz kredilerinde de gecikmeler oluyor.
Yatırımların tekrar yapılmasını istiyorsak OSB’ler bizim için çok önemli. OSB’lerde devletin uygun fiyatlı arsalar vermesi lazım. Farklı sektörlere arsalar veriliyor ama bize OSB’lerde de bir destek yok.”
Bir eğitim vakfı olan BASEV’in bursları ve staj konusundaki çalışmalarına da değinen, öğrencilere staj imkânı verilmesini isteyen Sadettin Kaşıkırık, sanayide nasıl bir eğitim istediklerine dair ilk kez BASEV’den görüş alındığını da kaydediyor.
Matbaa mühendisliği ile alakalı olarak, ASD’nin, ESD’nin, BASEV’in, BASMEN’in ve diğer STK’ların desteği ile birtakım çalışmalar başladığını ifade eden Kaşıkırık, Kongre’ye katılan ve destek veren firmalarla gurur duyduğunu belirterek konuşmasını tamamladı.
Matbaacılıkta değişim
Kongre temasını oluşturan değişim hikayelerinin ilkini, ‘Matbaacılıkta Değişim’ başlığı altında açılış sabahında gazeteci, köşe yazarı Ertuğrul Özkök’ten dinledik. Babası Kırcali göçmeni bir matbaacı (Şükrü Özkök, 1917 – 2000) olan Özkök, babasının matbaasında el pedalından maşalıya geçişin nasıl büyük bir değişim yarattığını anlatırken, kendi çocukluğundan öğrenim ve meslek hayatına, pek çok anısını da paylaştı. Babasının vasiyeti üzerine mezar taşına sadece ‘Matbaacı Şükrü Özkök’ yazdıklarını anlatan Özkök, konuşmasında bahsettiği, New York Metropolitan Müzesi’nin çok kaliteli sergi albümlerini artık bir Türk matbaasının bastığı bilgisine ve BASEV Kongresi izlenimlerine 19 Ekim tarihli köşe yazısında da yer verdi.
Eğitimde değişim
İngiltere’de geçen yıl Bilişim Uzmanları Enstitüsü (BCS) ve Bilişim Endüstrisi ödülleri kapsamında, bilişimin Oscar’ı sayılan ülkenin en büyük bilişim ödülünü kazanan ilk Türk olan, bu yıl da üç yarışmada finale kalan Yazılım Uzmanı, Lifetime Learning Vakfı kurucusu Aykut Sadi, eğitimde değişimi anlattı. Türk eğitim sisteminin ölçme – değerlendirme ve teftiş konusundaki zaafları üzerinde duran Sadi, Milli Eğitim Bakanlığı ile yeni bir ölçme değerlendirme ve teftiş sistemiyle ilgili çalışmalar yaptıklarını ve projeleri kabul edildiği takdirde her bir öğrencinin başarı düzeyinin ayrı ölçüleceği ve performansının arttırılmasına yönelik bir program uygulanacağını belirtiyor. Bu sistemin tüm okullarda hayata geçirileceğini belirten Sadi, 19 yıldır Londra’da yaşıyor. London Business School’da danışman olarak çalışmış olan, İngiliz hükûmetine danışmanlık da yapmış olan Sadi’nin şirketi İngiltere’de okullara danışmanlık ve eğitim veren en büyük şirket ve 20 okula eğitim veriyor. “Eğitimin amacı sınavları başaracak öğrenci yetiştirmek değildir; onu hayata kazandırmaktır” diyen ve öğrencilerin ‘yaratıcı sorun çözümleme yeteneği’, ‘gerçek yaşam sorunlarını öğrenme fırsatlarına dönüştürmek’ ve ‘okul dışındaki hedeflerine ulaşmak’ konusunda gelişime ihtiyaç duyduklarını vurgulayan Aykut Sadi, bir sonraki projelerinin yapay zeka kullanarak, kişisel öğrenme politikaları geliştirmek olduğunu ekliyor.
Ambalajda değişim ve yeni trendler
Avrupa Karton Ambalaj Sanayicileri Birliği, kısa adıyla ECMA Genel Müdürü Hans Van Schaik, 50 bin çalışanı olan 49 üyeleri olduğunu, KASAD gibi 13 ulusal derneğin de üyeleri arasında olduğunu belirtiyor. Pro Carton ile birlikte çalıştıklarını kaydeden Schaik, “ECMA biraz daha arka planda, Pro Carton tanıtımda daha çok önde görünüyor” diyor. ECMA ve Pro Carton tarafından düzenlenen yarışmalarla ilgili bilgi veren Schaik, ödülleriyle rafta daha çekici görünen karton ambalajları özendirmek istediklerini belirtiyor. Schaik plastik ambalajlara karşı karton ambalajın lehine olan eğilimlere değinirken, bariyerli kartonlarda bariyerin de geri dönüşümlü olması, tütün ürünleri ve sigara ambalajına yönelik kısıtlamaların (Tobacco Products Directive – TPD2 gibi) sektöre olası etkileri üzerinde de durdu. KOBİ’ler, gıda, ilaç ve tütün konularında özel çalışma grupları kurmuş olan birlik, ‘ECMA 2021’ gelecek kongresi 19 – 20 Eylül 2019 tarihlerinde Malta’da düzenlenecek.
Değişimin insan boyutu
Yönetici Koçu ve Eğitmen Gamze Acar Bayraktaroğlu, ‘Değişimin insan boyutu’ konulu, katılımcılarla etkileşimli bir konuşma yaptı. “İnsanın geçmişi ile modern dünyanın gelişimi arasındaki muzzam fark nedeniyle içgüdülerimiz değişime direniyor” diyen Bayraktaroğlu, bir hatanın beyinde ancak üç başarıyla telafi edildiğini belirtiyor. Değişimin insanın içindeki yolculuğu üzerinde duran Bayraktaroğlu, bankacılıktan yaşam koçluğuna nasıl geçtiğini anlattı. Dinleyicilerden çiftler oluşturmalarını öneren Bayraktaroğlu, ardından onlardan konuşmalarını ve dans etmelerini isteyerek, insanın içindeki değişim potansiyelini nasıl harekete geçireceğini gösterdi.
Bu dünyada kadın ve erkek birlikte değer yaratacak
Bu sunumu Mentoro Platformu İş Ortağı Selen Kocabaş gerçekleştirdi. Yeni dünya ve yeni eğilimlerin matbaacılığı da etkilediğini belirten Kocabaş, Türkiye’de 61 erkeğin yanı sıra 39 kadının istihdamda olduğunu kaydediyor. Telekomünikasyon sektöründe çalışmış olan Kocabaş, dijital dönüşümün toplam nüfusun % 74’ünün şehirleştiği Türkiye’de sosyal medya kullanımının dünya ortalamasının üzerinde olduğu gerçeğine vurgu yaparak, bu gerçeğin iş yapma şeklimizi de, reklamcılığı da değiştirdiğini kaydediyor. Artık bireyin ‘çoğunluk ne der’ gibi bir kaygısı olmadığını, üniversiteli yeni neslin birçok şirket ile birlikte çalışmak arzusunu dile getirdiğini anlatan Selen Kocabaş, bireyin daha farklılaştığı ve öne çıktığı dünyada gen danışmanlığı, deneyim mimarisi vb. alışılmamış mesleklerin iş dünyasını farklılaştıracak unsurlar olacağını ifade ediyor. “Dünyanın karmaşıklığını basitleştirenler ön plana çıkacaklar. Bu karmaşık dünyanın içerisinde kadınlara yine ön planda ihtiyaç var” diyen Kocabaş, kadınların aynı anda birkaç süreci yönetebildiklerini, erkeklerin ise daha odaklı çalıştıklarını ekliyor.
Yenilik yap ya da yenilik yap
İlk günün son konuşmacısı, “Yenilik yap ya da yenilik yap” başlıklı bir sunum gerçekleştiren HP Indigo Avrupa, Orta Doğu ve Afrika Pazarlama Müdürü Marcelo Akierman, 1938 yılında 600 dolar sermaye ile bir evin garajında kurulan ve ilk ürünü bir osilatör olan şirketin bugün toplam 130 milyar dolar cirolu bir şirket haline gelişini özetledi. Baskının zamanla azalacağı korkusuyla hisse değeri 28 dolar iken HP Graphic ve HP Enterprise olarak iki bölüme ayrılan şirkette, beklentilerin aksine baskı şirketinin (HP Inc.) hisse değeri 25 dolara çıkarken, HP Enterprise’ın hisse değerinin 14 dolarda kaldığını belirtiyor. HP Grafik Çözümmleri bugün ticari baskı, etiket ve ambalaj baskısı ile geniş format baskı alanlarında çözümler sunuyor. “Mağaralardan akıllı telefonlara çok hızlı geçtik” diyen Akierman, sunumunda 80’lerden bu yana bilgide, iletişimde ve marketlerdeki ürün çeşitliliğinde yaşanan başdöndürücü değişime örnekler veriyor; “İşimizi dönüştürmezsek başaramayız” diyor. İş dünyasından da değişime uzak ve yakın duran şirketlerden örnekler veren, raflarda artan ürün çeşitliliğinin baskıya talebi arttırdığını ifade eden Akierman, teknoloji boyutunda bir HP üç boyutlu yazıcı kullanan müşterilerinin bir otomobil şirketinin yedek parça tedarikçisi olduğunu örneğini veriyor. Konuşmasının sonunda HP Indigo müşterilerinin hayata geçirdikleri kampanyalardan örnekler veren Akierman, HP olarak büyük şirketlerle iletişim kurarak, HP teknolojisiyle mümkün olan uygulamalar konusunda onları bilgilendirdiklerini, teknolojiye uyum sağlayan tedarikçilerin onlara daha kolay ulaşabileceklerini ekliyor.
Mobil fotoğrafçılık
İkinci günün ilk konuşmasında Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı ve Fotoğrafçı Prof. Dr. Mehmet Ömür, fotoğrafçılıktaki değişimi anlattı. On yıl kadar önce mesleğini bırakarak Fransa’da bir yıl fotoğrafçılık eğitimi alan Ömür, halen uluslararası bir fotoğraf dergisinde yazıyor ve profesyonel fotoğrafçılık yapıyor. “Değişim stres demek ve bu da sizi zorluyor. Köklerini daha derine salsın ve üzümleri daha lezzetli olsun diye asmalara daha az su verirler” diyen Ömür, stresin dozunda olması gerektiğini hatırlatıyor. Mehmet Ömür’e göre iyi fotoğraf her zaman teknik olarak mükemmel, kusursuz ve yüksek kaliteli fotoğraf olmayabilir. “O ancak iyi bir kartpostal olabilir” diyen Ömür, fotoğrafın bir anlamı ve hikayesi olmasının önemli olduğunu vurguluyor. Dijital yaşamın ve sosyal medyanın fotoğrafçılığı nasıl değiştirdiğini örneklerle anlatan, dijital fotoğraf makineleri ve mobil uygulamaların her yerden, her zaman fotoğraf çekilmesini, düzenlenmesini ve paylaşılmasını mümkün kıldığını belirten Mehmet Ömür, profesyonel fotoğrafçılığın da dijital ile daha da kolaylaştığını ekliyor.
Abonelik modeli ve Heidelberg’de dijital dönüşüm
Heidelberg Druckmaschinen AG Doğu Avrupa Genel Müdürü Joseph Moser, Heidelberg’in dijital dönüşümünü ve yeni Abonelik modelini anlattı. “Baskı pazarı büyüyor” diyen Moser, bununla birlikte iflaslar, satın almalar ve birleşmeler yoluyla şirket sayısının azaldığını hatırlatıyor. “Benim başladığımda sektörde 150 bin müşterimiz vardı. Çoğu küçük şirketlerdi ama artık bu sayı azalıyor. Belki gelecekte 6000 kadar şirkete hizmet vereceğiz ama bunlar büyük şirketler olacak” diyen Moser, bundan sonra müşteriler için sadece cihaz üretmenin geçerli olmadığını, donanımdan daha fazlasını sunarak, yeni çözümlerle bu değişimi yönetmek gerekeceğini vurguluyor. Moser’e göre makinelerin çoğu matbaalarda 7/24 yani verimli kullanılamıyor. Kapasitesinin % 50’sini kullanabilen matbaaların oranı % 30’un altında. “Bundan sonra baskı gelirleri çok artmayacak, bundan dolayı makineleri en verimli şekilde kullanmak lazım” diyor Moser. Çünkü düşük kapasitelerle çalışmak gelecekte sürdürülebilir olmayacak. Yılda 158 milyon tabaka baskı yapılabilecek bir makinede 25-40 milyon tabaka baskı yapılıyor. ABD’de 2000 matbaa analiz edilmiş. Push to Stop teknolojisi kapasite kullanımını % 40’a çıkarabiliyor ama Moser % 80’e çıkarılması gerektiğini belirtiyor ve ekliyor. “Makine üretiminde çok iyiyiz. Değişimin ışığında Abone (Subscription) sistemini geliştirdik. Çok iyi bir yazılım altyapımız var. Uzmanlarımız makineleri uzaktan takip edebiliyorlar. Neden tabaka başına ödeme yapmayasınız? Bu sistemde matbaanın sorumlusu biz oluyoruz. Siz binaya, personele yeni müşterilere yönelebilirsiniz.” Müşteri isterse Heidelberg 3000 sensörle makineyi kontrol ediyor. Sistemde Heidelberg sarf malzemelerini ve yedek parça dahil servisi sunuyor. Makine bedeli ödemeyen matbaa düşük bir başlangıç bedeli ödüyor. Hesapların analizi sonucunda belirlenen bir başabaş noktasından sonra Heidelberg’e tabaka başına ödeme yapılmaya başlanıyor. Çok yakın iş birliği içinde Heidelberg abonenin üretkenliğini arttırarak sistemin kârlı işlemesine odaklanıyor. Halen Türkiye’de ilk abonelik sistemi hayata geçirildi. Heidelberg halihazırda malzeme temin edilebilen e-ticaret sistemine gelecekte yedek parçayı da ekleyecek. “Heidelberg Assistant sayesinde makinenizin geçmişini görebilecek, kendinizi rakiplerinizle kıyaslayabileceksiniz” diyen Moser, ekliyor. “Değişimin hızına ayak uydurmalıyız. Esnek, hızlı ve uyumlu olmalıyız. Öğrenen bir dünyaya adapte olmalıyız. Heidelberg bu konuya çok para yatırıyor.”
Pazarlamacı gözünden değişim – Matbaalarda yeni beklentiler
Y&R Brands İstanbul CEO’su ve Y&R EMEA Yönetim Kurulu Üyesi Arzu Ünal, eskiden reklamverenlerin talepleri doğrultusunda evrilirken, son beş altı yıldır başlayan bir dalga ile reklamverenleri de içine alan topyekûn bir değişimin taleplerine uyum sağlamak için değişim yaşamakta olduklarını vurguluyor. Global markaların dünya ekonomisinin büyüme hızının altında büyüme hızlarına sahip olduğunu belirten Ünal, “Bu hepimiz için risk. Türkiye’de de global markalar ve üreticiler var ve bu hepimiz için bir sıkıntıyı beraberinde getiriyor. Bu durumda herkesin durup ne durumda olduğuna, nasıl iş yaptığına bakıp analizini yapması gerekiyor” diyor. Ünal, dünya çapında evlerin turistlere konaklama için açılmasına aracılık ederek otel zincirlerini huzursuz eden Airbnb, fotoğraf albümlerinin yerini alan Instragram’da düğün hashtag’i gibi örnekler verdi. “Dünyanın en büyük otel zinciri Airbnb’nin hiç oteli yok. Türkiye’de 51 milyon Facebook kullanıcısı var; Facebook’un kendi ürettiği içerik neredeyse sıfır” diyen Ünal, “Microsoft’un CMO’lar (Chief Marketing Officer – Pazarlama Kurulu Başkanı) ile yaptığı bir araştırmada, CMO’ların % 86’sı kârlılık ve gelir artışı için tüketici algısı – marka algısı nedeniyle tüm kanalları aynı anda bir arada yöneterek başarılı olabileceklerini belirtmişler. Kaçı bunu yapabildiklerini düşünüyor? % 12’si… İşte burada matbaalar, tüketici ile markaların bir araya getirildiği noktada bir paydaş olabilirler” diyor. Ünal konuşmasında yeni tüketici davranışlarına uygun, yaratıcı reklam örnekleri sundu.
Kâğıt endüstrisinde yeni trendler
Sappi Avrupa CEO’su Berend John Wiersum Sappi hakkında rakamlar vererek başladığı konuşmasında, petrol fiyatları, üretkenlik, göçlerin, teknolojinin ve robotların işsizlik, istihdam üzerine etkileri, ticaret savaşları üzerine pek çok grafikle ve alıntılarla küresel eğilimlere ilişkin görüşlerini aktardı. Yapay zeka konusundaki gelişmelere de değinen Wiersum, Avrupa’da genç nüfusun mobil teknolojileri kullanımının 2023’te doyum noktasına ulaşacağı ve 50 yaş üstü nüfusun internet kullanımının artmaya devam edeceği öngörülerini paylaştı. Moser’in paylaştığı verilere göre 2025 yılında mobil cihaz kullanıcıları daha çok yapay zeka yardımıyla satın alma vb. kararlarını verecekler. Bu gelişmeler olurken, dijital ortamlar özellikle tüketici tercihleriyle oluşturulan algoritmalarla yerleştirilen reklamlar için, Adblock uygulamasının da etkisiyle markalar açısından güvenilir olmaktan çıkacak. Üstelik robotlar çalışan olarak değerli ancak tüketici olarak markalar hiçbir şey ifade etmiyorlar. İnternet ve televizyon haberleri tüketimi arasındaki makas daralırken internet ve sosyal medyadan alınan haberlere güven azalıyor. Yerel gazetelerin kapanmaları demokrasi için tehdit olarak niteleniyor. İçerik oluşturanlar için en büyük sektör halen kitap yayıncılığı olmaya devam ediyor. Posta, alıcının e-postaya nazaran çok daha değerli hissetmesini sağlıyor, gönderen şirket hakkında çok daha iyi izlenim bırakıyor ve alıcı tarafından çok daha ciddiye alınıyor. Grafik kâğıtları tüketimi 2021’e kadar % 25 azalırken, temizlik kâğıtları % 40 artacak. Kâğıt endüstrisinde ambalaj kâğıtları büyüme alanı olacak. Yeni mega fabrikalar tedarik kesintileri ve fiyat hareketliliği yönünden risk oluşturacak. Gelecek üç yılda çok az yeni kapasite gelecek. Mega birleşmeler kapasite artışını sınırlayacak.
İyi – temiz – adil: Slow-Food
Slow-Food Kurucu Lideri, Gazeteci – Yazar Nedim Atilla, organizasyon hakkında bilgi verdi ve katılımcıları bir ‘yerel lezzetler’ turuna çıkardı. Slow-Food (slowfood.com) halen 160 ülkede faal, 100 bin üyeli, 1 milyon destekleyicisi olan bir organizasyon. Son olarak Earth Markets (Yeryüzü Pazarları) girişimi başlatan organizasyon, 40 km yarıçaplı bir coğrafyadan gelen yerel ürünleri bu pazarlarda tüketiciyle buluşturuyor. Organizasyonun Afrika’da 2500 bahçesi var.
Türkiye ve dünya ekonomisinde değişim
Özyeğin Üniversitesi Ekonomi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ümit Özlale, konuşmasında önümüzdeki yıllarda gelişmekte olan ülkelerin dünyada daha fazla söz sahibi olacaklarını, Sanayi 4.0 denilen yeni sanayi devrimiyle teknolojinin iş modellerini değiştireceğini, nüfus ve göç hareketlerinin ve ömrün uzamasının sağlık harcamalarını arttıracağını ve sosyal güvenlik sistemlerini olumsuz etkileyeğini; yeterli farkındalık gözlenmeyen çevre sorunlarının medeniyetin geleceğini tehdit edeceğini belirtiyor. “Bu artık hiçbir şekilde bizim ihmal edebileceğimiz bir konu değil” diyen Özlale, 1978’de Çin’in ihracata dayalı bir büyüme stratejisini benimsemesiyle birlikte üretim faaliyetlerinin merkezinin 1500 sene önceki merkezine, Asya’ya kaydığını aktarıyor. İnternetin ve dijital teknolojilerin etkilerine de değinen Özlale’nin aktardığı veriler, gelecekte işgücünün ‘büyük resmi görebilme, ‘belirsizlik anında karar verme’, ‘empati kurabilme’, ‘fırsat tanımlama’, ‘kompleks problem çözebilme’ yetenekleri ön plana çıkacak.
Sualtında şaşırtan değişim hikayeleri
Denizlerdeki yaşam milyonlarca yıldır devam etmekte. Sualtı canlılarının da nesillerini sürdürebilmek için bulundukları ortama ayak uydurmaları gerekmekte.
Sualtı fotoğrafçısı ve matbaacı Alptekin Baloğlu, 25 yıllık deneyim ve fotoğrafları ile bu şaşırtıcı değişimi katılımcılarla paylaştı.
Alptekin Baloğlu, nesillerini sürdürebilmek için ölmek zorunda olan kalamarları, cinsiyet değiştirmek zorunda olan anemon balıklarını, ev sahibiyle aynı renge bürünmek için onu yiyen karidesleri, kamuflaj için üzerinde sünger taşıyan yengeçleri, renk ve doku değiştiren canlıları, milyonlarca yıldır denizlerde yaşayan köpekbalıklarının çorba yapılmak üzere avlanıp yok olma tehlikesine gelmeleri gibi birçok şaşırtıcı hikayeyi fotoğrafları ile anlattı. Doğu illerinde yaşayan ve deniz görmemiş 40 bin çocuğa ulaştırdığı “50 Soruda Denizin Sırları” adlı kitabının ve çocuklardaki etkilerini, “değişim için eğitim” konu başlığında sundu.
3. Uluslararası BASEV Kongresi kokteyl ve teşekkür belgelerinin takdimiyle sona erdi.