Orsay Makina Matbaa ve Ambalaj Makinaları, baskı öncesi, baskı ve baskı sonrası matbaa ve ambalaj makinelerinin ikinci ellerini genelde Avrupa’dan, birinci el makinelerini ise Uzak Doğu’dan getirip müşterilerine sunuyor. 20 yıldır sektörde olan Mehmet Şahin tarafından 6 yıl önce kurulan Orsay Makina’da dört kişi çalışıyor.
Makine satışının zaman zaman iyi bir grafik çizdiğini zaman zamansa durduğunu söyleyen Mehmet Şahin, “Türkiye’nin genel ekonomik durumuyla alakalı olarak makine satışı da değişiyor. Son günlerdeki döviz artışı yatırımları olumsuz etkiledi. Döviz, birdenbire çok yükseldi. Piyasa dengeyi bulduktan sonra ekonomi canlanıyor ve makine yatırımları yapılıyor, dolayısıyla bizim işlerimiz de açılıyor” diyor ve ekliyor:
“Son 3 aydır piyasa biraz durgun. Ben Eylül’den sonra işlerin açılacağını umuyorum. Türkiye sonuçta büyük bir ekonomi. Bir şekilde yolumuza devam edeceğiz. Hükümet de kuruldu, bir istikrar da söz konusu. İşin olmaması için bir sebep yok. Seçim bitti artık geçim var. Çalışacağız.”
“Sektör değişim ve dönüşüm içinde”
Matbaacılığın ve baskı sektörünün, ambalaj kısmı dışında her geçen gün küçüldüğünü ve kan kaybettiğini belirten Şahin, “Bu küçülmenin sebeplerinden birisi dijital sistemlerinin yaygınlaşması. Artık bazı verilerin dijital ortamlarda tutulması, kağıda geçirme talebinin her geçen gün azalması. Şirketlerin birçoğu artık yazışmalarını, portföylerini ve belgelerini dijital ortamda tutuyor. Bir diğer sebebi de dijital baskı makinelerinin artması. Bu makinelerin yaygınlaşması bizim gibi konvansiyonel makine satıcılarını çok etkiledi. Dijital makineler yaygınlaştıkça bizim müşteriye sattığımız tek renkli, iki renkli, 35×50 ve 50×70 makinelere talep her geçen gün azaldı. Hatta neredeyse bitme noktasına geldi. Diğer taraftan dijital ortamın yaygınlaşması küçük matbaaları ortadan kaldırdı. Onların yerine dijital matbaalar geldi. Tek makineyle çalışan matbaaların yerini copy centerlar aldı. Bu durumdan hem biz hem de matbaacılar etkilendi. Bu dönüşümü sağlayan matbaacılar yoluna devam etti sağlayamayanlar da kapandı, eriyip gitti. Biz de bu durumda ambalaj makinelerine yöneldik. Çünkü o alanın önü açık. Ambalaj baskı, kesim, yapıştırma, laminasyon, selofan tarzı makinelere yöneldik. Bu tür makinelerin hem ikinci elini Avrupa’dan getiriyoruz, birinci elini de isteğe bağlı olarak Uzak Doğu’dan getirip müşterilerimize satıyoruz” diyor. Sektörün değişim ve dönüşüm içinde bulunduğunu söyleyen Şahin, bu değişim ve dönüşüm sırasında alınan pozisyonun çok önemli olduğunu vurguluyor.
Türkiye’de makine satın almak isteyen firmaların kendi makinelerini elden çıkararak yatırım yapmak istediklerini belirten Şahin, “ Makine almak isteyenler beklemede ya da mevcut makinesini takas vermek istiyor. Bu da bizi zorluyor. Eğer mevcut makineye pazar bulabilirsek o zaman müşteriye yeni bir makine verebiliyoruz. Makine değiştirmek isteyen çok ama finansman yok. Nakit sorunu var. Çekle, senetle vadeli makine almak istiyorlar” diyor.
“İhracata yöneldik”
Türkiye’deki makine satışlarının azalması nedeniyle firma olarak ihracata yöneldiklerini belirten Şahin, “Azerbaycan’a, Suriye’ye, Irak’a, İran’a makineler sattık. Yeni pazarlara açılmaya çalışıyoruz. Türkiye’de matbaacıların elden çıkardığı makineleri alıp başka ülkelere satıyoruz. Türkiye’den aldığımız makineleri daha çok Afrika ülkelerine satıyoruz. Tamirini, bakımını, revizyonunu yapıp paketleyip ambalajlayıp götürüyoruz. Burada artık ihtiyaç olmayan bir makine dünyanın başka bir yerinde işe yarayabiliyor. Biz de o makineyle o müşteriyi buluşturuyoruz. Şimdi Özbekistan, Kazakistan gibi Türki Cumhuriyetlerle irtibat kurmaya çalışıyoruz. Afrika ile temaslarımız da devam ediyor” diyor ve ekliyor, “İhracatımızın ciromuza oranı % 50 civarında. Son üç ayda 4 makine sattık dışarıya. Hem de bu makineleri direkt Avrupa’dan aldık, Türkiye’ye getirmeden müşteriye teslim ettik. Dışarıya sattığımız makineleri peşin satıyoruz. Bu da bizim firmamızın ayakta kalmasını sağlıyor”
“Türkiye’de matbaacılık alanında kalifiye personel sıkıntısı var”
Ankara’da hatta Türkiye’de matbaacılıkla ilgili kalifiye personel sıkıntısı sorunu olduğunu söyleyen Şahin, “Bu sorun, hat safhada. Ben de eski bir eğitimci olarak şunu söyleyeyim, bu sektördeki odalar, dernekler, sektörün ileri gelenleri bir araya gelip sektöre eleman yetiştirecek bir yol bulmalı. Maalesef bu eğitim sistemi sanayiye, esnafa ve tüccara ara eleman yetiştirilmesini ortadan kaldırdı. Avrupa’da her gittiğim iş yerinde 4-5 tane öğrenci oluyor. Orada ustadan işi öğreniyor. Bizim bu sistemi oturtmamız lazım. Mesleki ve teknik eğitim uygulamada iyi takip edilerek başlatılmalı. Çırak bulunamıyor. Yetiştirmek üzere işçi bulamıyoruz. Bunların yerine Suriyeli, Afgan, Kırgız hatta Afrikalı işçiler geliyor. Biz ülke olarak buna bir çözüm bulmalıyız” diyor.
Avrupa’dan getirilen ikinci el makinelere uygulanan vergiye tepki
1 Ocak 2018 tarihi itibariyle hükümetin aldığı ikinci el ofset, mücellit ve kesim makinelerine uygulanan ekstra vergilerden şikayetçi olan Şahin, yaşadıkları sorunları şöyle dile getiriyor, “Bu karara göre, ikinci el ofset makinelerin kilogramı 5 dolarla çarpılıyor bundan % 18 KDV alınıyor. Mücellit makinelerinin kilogramı 10 dolarla, kesim makinelerinin kilogramı ise 20 dolarla çarpılıyor. Örneğin, 1990 model bir Bobst kesim makinesi alıyoruz. Bunun fiyatı 70 bin Euro civarında. Bu makine yaklaşık 20-25 ton geliyor. Bu katsayı ile çarpılınca 500 bin Euro ediyor. Bunun % 18’i 90 bin Euro’ya denk geliyor. Makinenin fiyatından daha çok KDV ödemek zorunda kalıyor matbaacı. Dolayısıyla Avrupa’nın ikinci el makinesini almakta zorlanıyoruz. Öncesinde yerli üreticiyi destelemek için sadece giyotinde böyle bir uygulama vardı, diğer makinelerde normal % 18 KDV uygulanıyordu. Böyle olunca matbaacılar, Avrupa’nın kaliteli makinelerine yüksek vergi ödememek için Çin’den kalitesiz, kısa süre içerisinde değerini yitirecek makinelere yatırım yapmaya başladı. Hükümet, ikinci el makineler hakkında bu kararı alırken Türkiye’nin makine çöplüğü olmasını engellemeyi amaçlıyor. Ancak, Avrupa’nın bizim sektörümüz için ürettiği makineler tercih edilen ve sağlam makineler. Çok eski modelleri bile hala çalışır durumda. Matbaacılarımız bu eski modelleri de yoğun olarak kullanıyor. Avrupa’dan ikinci el olarak alınan makine en az 20 – 30 yıl daha kullanılıyor daha sonra da çöp olmuyor, satılarak elden çıkarılıyor. Ama Çin’den gelen makine 5 yılda deforme oluyor. Asıl Çin’den gelecek kalitesiz makineler aracılığıyla Türkiye makine çöplüğü haline gelecek. Aynı zamanda bu makinelerde basılan ürünlerin de kalitesi düşecek. Devlet matbaacının üzerinden bu yükü kaldırmalı. Türkiye’deki matbaacılık geliştiyse Avrupa’dan gelen bu ikinci el makineler aracılığıyla gelişti. Bizim buradaki insanlarımız yetiştiyse bu makineler sayesinde yetişti. Önce gidip ikinci el aldı daha sonra daha yenisini daha sonra da sıfırını getirdi. Biz niye Avrupa’nın ileri teknolojisi varken Çin’den ucuz teknoloji satın alalım.”