“Ankara’ya iş potansiyeli sağlayan büyük kuruluşların genel merkezlerini İstanbul’a taşıması Ankara’da sektörel bir daralmaya yol açtı”
Ankara’nın makine parkı ve yaptığı işler ile öne çıkan matbalarından biri olan Dumat Ofset 1995 yılında İhsan Duru ve kardeşleri Cumhur ve Cengiz Duru tarafından kurulan bir matbaa. Fiilen İhsan ve Cumhur Duru tarafından yönetilen firma Maltepe semtinde devralınan bir matbaa ile faaliyetine başladı. Geçtiğimiz Haziran ayında hayata gözlerini yuman İhsan Duru Ankara’nın iyi baskı ustalarından biriydi. İhsan Duru’nun bu niteliği ve yapılan kaliteli işlerle firma kısa sürede büyüdü ve makine parkı genişledi. 2001 yılında Gersan Sanayi Sitesi’ndeki daha geniş ve 3 katlı yeni bir yere taşınan firma bir süre sonra bu yer de yeterli olmayınca 2010 yılında Şaşmaz Oto Sanayi Sitesi Bölgesi’nde satın alınan bir binaya taşındı ve matbaa tek kat üzerine bir yapılanmaya kavuşturuldu.
Halen Cumhur Duru yönetiminde yoluna devam eden Dumat Ofset’te Cumhur Duru ile bügünü, işleri ve gelecek planlarını konuştuk.
Ankara’da işler nasıl gidiyor. Nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ankara’da bir küçülme var. Bu küçülmenin nedeni İstanbul’a ağırlık verilmesinden. İstanbul’a ağırlık verildiği için oraya doğru bir kaçış var. Ankara matbaacılarının iş yaptığı bankalar, resmi kurumlar; Merkez Bankası, Halk Bankası gibi bir çok kurum; Ankara’ya iş potansiyeli sağlayan büyük kuruluşlar genel merkezlerini İstanbul’a taşıdığı için Ankara’da sektörde bir daralma var. Beş, altı yıldır süren bir durum bu. Aynı zamanda sektörde dijitalden dolayı da bir daralma da var.
Size bununla ilgili bir iki örnek vereyim: Ben Ankara Sanayi Odası Meslek Komitesi üyesiyim. Ankara Sanayi Odası’nın dergisi İstanbul’da basılıyor. Bununla ilgili mücadele verdik. Derginin hazırlığını ve dağıtımını Dünya Gazetesi yaptığı için dergi İstanbul’da basılıyordu. Yaptığımız çalışmalar sonucunda gelecek sana derginin Ankara’da basılması sözünü aldık. Yine bir Ankara kurumundan bir yetkilinin bu sektörün duayenlerinden birine verdiği katalog da İstanbul’da basılmış. Bu Ankara kurumu Ankara’da bu kadar matbaa varken kendi kataloglarını İstanbul’da bastırırsa Ankara Matbaacılarının halini düşünün. Sorunlarımız büyük.
Ankara’nın tersine dönen dinamikleri
Ankara matbaacılığı biraz da devletle beraber büyüdü. Sektörde 2000’li yıllardaki makine sayısının artmasının nedeni biraz da buydu. Ancak, Ankara’da orta ölçekli sanayide bir gelişme de var. Bunlar bir potansiyel yaratmıyor mu?
Ekonomi iyiye giderken yaratıyordu. Şöyle yaratıyordu; firmalar Suriye, Kuzey Irak, Erbil, Süleymaniye gibi yerlere iş yaparken oralarda bayilikler açıyorlardı. Mobilya, konfeksiyon sektörü gibi alanlarda hareket vardı. İşler çok güzeldi. O zamanlar inşaat firmalarının broşürlerini, kataloglarını basıyorduk ama Suriye ve Kuzey Irak kapısı kapanınca oraya iş yapan birçok firma küçüldü. Böylelikle Ankara’da bir darboğaza girildi. Onun için firmaların hepsi zor durumda. Biz inşaat sektörüne çok iş yapıyorduk. İnşaat sektörü de duraklamaya girince orası da bir senedir yavaşladı. Matbaacılık sektörü darboğaz içinde. Yayıncılar dönemsel iş yapıyorlar. Orası da pamuk ipliğine bağlı. Devlet politikasında ufak bir değişiklik Ankaralı web matbaalarını zor duruma sokar. Bütün makineler ellerinde kalır. Zaten işler yavaş yavaş kuşeye dönüyor ve bu yüzden kurutmalı makine yatırımları yapılıyor.
Bir sorunumuz da kalifiye eleman sorunu. Yetenekli eleman yetiştirilmiyor artık. Baskı ustası, matbaa ustası, mücellit ve çırak sorunumuz var. Bünyemizde çok nadir yetişiyor. Bu eğitimle de ilgili. Eğitim 8 yıla çıktıktan sonra 17-18 yaşında çocuklar liseyi bitiriyor. O yaştan sonra çırak olmuyor. 13-14 yaşında yetiştirmek üzere çırak gelmiyor. Sanayi Odası’nda da dile getirdik. Bu sadece bizim sorunumuz da değil. Ara eleman sorunu tüm sanayinin sorunu. Bununla ilgili görüşmeler yaptık. Bazı çalışmalar var ama yavaş ilerliyor. Lise denginde meslek okulları talep ettik. Bu liselerde matbaacı, marangoz, tornacı, elektronikçi vs. ara eleman ihtiyacına yönelik eğitim verilsin istedik.
Bir dönem çok dergi basardınız. O alanda durum nasıl?
Geçmişte aylık olarak bastığımız 70-80 dergi vardı. Şu anda toplasan 3-5 tane kaldı. Dergiler reklam geliriyle ayakta duruyorlar. Reklam alamayınca dergilerin gelirleri de olmuyor. Para kazanan dergiler devlet kurumlarından, devlet bankalarından, holdinglerden reklam alıyordu. Şimdi onlar da bu masraflarını kıstılar. Devletin politikasında da ekonomik tedbirlere gidiliyor. İlk kısılacak yer de reklam ve kırtasiye giderleri oluyor. Reklam ve kırtasiye gideri kısılınca matbaalar bu durumdan muzdarip oluyor. Kamudaki dergilerin tirajları da çok düştü. Dergi tirajları artık 1000-2000 civarında.
Matbaada kaç kişi istihdam ediliyor?
Bünyemizde 46 kişi var ve hepsi de kadrolu elemanlarımız. Biz kurumsal çalışmaya gayret ediyoruz. Personelimize aldığı maaştan sigorta yatırıyoruz. Sosyal haklarını veriyoruz. E-fatura düzenine geçtik. Bizim maliye ile hiçbir sorunumuz yok ama para da kazanamıyoruz. Rakip firmalar, merdiven altındaki firmalar eski koşullarda çalıştığı için giderleri az. Kayıt dışı eleman çalıştırıp, kayıt dışı iş alıyorlar. Bizde böyle şeyler olmadığı için giderlerimiz yüksek. Bugüne kadar karşılayabildik ama bundan sonra bizim gibi çalışan firmalar ne kadar ayakta kalabilir ne kadar bu işi göğüsler bilemiyoruz.
Makine parkınızda neler var?
Makine parkımıza ufak işleri yapabilmek için 2010 model 4+lak 50×70 ebadında bir Roland 500 ilave ettik. Devreye gireli 8-10 ay oldu. Güzel bir makine.
Heidelberg’ten dijital baskı makinesi de almıştık ama klik paramız yüksek. Böyle olunca rekabet edemiyoruz. 100 bin Euro’nun üzerinde yatırım yaptık fakat neredeyse atıl durumda. Bir de malı Türk Lirası üzerinden satıyoruz klik parasını dolar bazında ödüyoruz. Kur farkı da oluyor. Dijitalin cazip tarafı kalmadı. Dijital çok iyi bir şey ama matbaa içinde dijital olmuyor. O ayrı bir hizmet.
Büyük ebat makine olarak da 70×100 6+lak Roland 700, 5+lak Roland 700 , 4 Renk Roland 700 ve 2 Renk 70×100 Roland baskı makinelerimiz var.
Makinelerin kullanımında yoğunluk nasıl? Hangi makineler daha yoğun?
Geçen aya kadar makinelerimizden 3’ü genellikle vardiyalı çalışıyordu. Gündüz beş makine gece 3 makine çalışıyorduk. Bu ay bayram, tatil ve döviz etkisiyle işler azaldı. Tek makine vardiyalı çalışıyor. Gündüz 3 veya 4 makine çalışıyoruz. İşlerimizde çok sıkıntı olmadı. Ama bir aydır rölantide gidiyoruz. Personele izin kullandırıyoruz. 10 kişi şu an izinde.
2018 nasıl bir yıl sizin için?
Bizde genel olarak bir sıkıntı yok. Hala işimiz var. Ama yarın ne olur onu bilemiyoruz. Çünkü gece yatıyoruz sabaha bir bakıyorsun dolar bir lira artmış. Önümüzü göremiyoruz. Bu durum standarda oturursa, döviz dalgalanması durursa biz de normal işimize devam edeceğiz.
Geçen yılki ilk 6 ay ile bu yılki ilk 6 ayı karşılaştırınca durum nasıl?
Tonaj olarak % 15 civarında düştük ama fiyat olarak aynı durumda ya da biraz üstündeyiz. Piyasa düştü. Sadece bizim işlerimiz önemli değil. Oturmuş bir firmayız; kendi yerimizdeyiz, makine borcumuz yok. Düşündüğümüz tek şey vergi ile personel giderlerimiz. İşlerimizi döndürüyoruz ama bizim iyi olmamız bir anlam taşımıyor; sektörün de, insanların da iyi olması gerekiyor. Sektörümüzde çok sıkıntılı arkadaşlarımız olduğunu biliyoruz. Onların da ekonomik bir sıkıntıya düştüklerinde ilk yapacaklar şey fiyatları geri çekmek. Bu da kârlılığımızı etkiliyor. Piyasanın dengesi bozuluyor. Şu anda emin olun 17 liraya aldığım en kaliteli boya 30 lira. Öte yandan bizim baskı fiyatlarımızda artış olmadı. İşin durumuna göre maliyet çıkarıyoruz.
Büyük ebatta 4 Renk, 5 Renk, 6 Renk makineleriniz var. Hangi makine daha yoğun çalışıyor? Ek üniteleri çok kullanıyor musunuz?
Rekabet arttıkça tasarım yapan arkadaşlar da ön plana çıkmak için ağır tasarımlar yapıyorlar. Bu tasarımlar için 5-6-7 Renkli makineler avantajlı oluyor. Bizde dispersyon lak da var, o da etkili oluyor. Kaynak kitaplar çok revaçta; özellikle, yabancı dil yardımcı kitapları. Yayıncılara dönük faaliyetlerimiz var. Bazı özel okulların kitaplarını basıyoruz. Bastığımız ürünlerin % 80’inin kâğıdını kendimiz alıyoruz.
Pazarlama faaliyetiniz var mı?
Pazarlama faaliyetimiz yok. Oturmuş müşterilerimiz var onlara çalışıyoruz. Aklımızın bir köşesinde o tür bir şey var ama bu işin pazarlaması da biraz riskli oluyor. Müşterinin ayağına gidince iş değişiyor. İş değişince vadeli çalışma başlıyor. O da ister istemez riskli oluyor. Geçen sene bu şekilde bir para kaybımız oldu. Sonra sisteme çeki düzen verdik. Herkese iş yapmamaya başladık. Ankara’da büyük bir market zincirine iş yapıyorduk orada fazla para kaybettik. Şimdi biraz daha ayağımızı sağlam basmaya dikkat ediyoruz.
Önünüzü nasıl görüyorsunuz? Dumat Ofset’in bundan sonraki süreci nasıl geçecek?
Bundan sonraki sürecimiz stabil geçer. Yeni bir makine yatırımı düşünmüyoruz. Elimizdeki işlerle ve hali hazırdaki personelimizle çalışmayı düşünüyoruz. Çünkü bizim sektörümüzün önü kapalı. Dijitale geçişten sonra eğer ambalaj sektörüne çalışmıyorsanız büyük makineler, büyük yatırımlar döviz yüksekliğinden dolayı çok güçleşti. Sıfır makineler çok pahalı. 10 trilyon bir matbaa makinesi. Bu yatırımı yapabilecek bir matbaa Ankara’da ne gördüm ne de duydum. Eskiden döviz düşüktü bir şekilde alınıyordu. Bu saatten sonra zor. Fazla makine de girdi zamanında. Bunlar tek tek dökülecek. Dökülürken hepimize zarar verecek ama dökülmesi lazım. Hakikaten çok eski makineler var. Geçen bir yayıncı işinde (5 tane çok renkli makinem var) adamın biri 25 yaşındaki eski model makinesiyle bizim işimizi elimizden aldı. Müşteri fiyata bakıyor. Müşterinin sadece fiyata bakmaması lazım. İşin kalitesine, makine parkının özelliklerine de bakması lazım. 25 yaşındaki bir makinenin o işleri yayın dönemine kadar çıkarması mümkün değil. Bir taraftan da iyi ki almamışız o işleri diyoruz. En az 200-250 bin lira kur farkı yiyecektik.
Ankara piyasasının böyle bir handikapı var ve kur nedeniyle bu handikap arttı. İnsanların hayatları iyice zorlaşacak mı?
Çok zorlaşacak. MEB ihalesini alan matbaacı arkadaşlarımızın işi çok zor. Eğer elinde kağıdı yoksa ki yoktur. Rakamlar çok yüksek, kağıtçıdan aldıkça ödeyecekler. Şimdi kur farkı da geldi. Eğer devlet kur farkını vermezse bu firmalar çok zor duruma düşerler, batabilirler. O yüzden zor bir dönemeç.