(İstanbul) KASAD (Karton Ambalaj Sanayicileri Derneği) Şubat ayı toplantısını, ayın son günü olan 28 Şubat günü, her zaman olduğu gibi Swissotel The Bosphoros’da gerçekleştirdi. Aynı gün saat 16:00’da Mimosa Salonu’nda gerçekleştirilen Genel Kurulu toplantısının ardından üyeler Matset firmasının Türkiye Temsilciliğini yürüttüğü HP Indigo’nun karton ambalaj üretimine dönük çözümlerinin aktarıldığı ve saat 17:30’da başlayan toplantıya katıldılar.
Toplantı KASAD’ın yeni dönemde de Yönetim Kurulu Başkanlığını üstlenen Alican Duran’ın açış konuşması ile başladı. Karton ambalaj sektörünün durumu ve avantajları konusunda bir değerlendirme yapan Alican Duran 2017’nın ham madde tedarikinde ciddi oynamalarla geçmiş olmasına rağmen sektör olarak iyi bir yıl geçirdiklerini, sektörün hem ciro olarak hem canlılık olarak daha iyi bir seviyede olduğunu belirterek şöyle devam ediyor. “Bu sevindirici bir şey. Bunu sadece Türkiye’ye bağlamamak lazım. Avrupa’da işler çok iyi gidiyor ve bunun bize izdüşümleri oluyor. Avrupa’da daha önce % 2-3 büyüyen ülke duymamıştım şu anda Almanya dahil % 2.5’larda büyüme var. Bu bizim açımızdan, sektörümüz açısından güzel. Türkiye sonuçta Avrupa’ya çalışan bir ülke. Oradaki iyi hava bize pozitif olarak sirayet ediyor.
“Karton ambalaj yıllardır hak ettiği yeri bulamayan bir ürün”
Avrupa’da plastikle ilgili çok ciddi bir anti kampanya var. Greenpeace gibi ciddi sosyal kuruluşların ciddi kampanyaları söz konusu. Mesela çok büyük bir firmanın CEO’su ‘raflarda plastik ürünüm kalmayacak’ diyor. Bu çok iddialı bir laf. Bunlar realize olursa ki olacak gibi gözüküyor, sektörümüzün çok ciddi kapasite artışına gitmesi söz konusu olacak. AB’de sürdürülebilirlik, yani çevrecilik rüzgarı çok ciddi esiyor. Karton ambalaj yıllardır hak ettiği yeri bulamayan bir ürün. 1940’ta ve 2018’te yapılan karton arasında ne fark var, temel olay aynı. Flexible’da durum öyle değil. Çok fazla inovasyon var. Bu esen rüzgar çok güçlü. Avrupa’da bu iş bu kadar hızlı yayılırsa muhtemelen Türkiye’de de pazarın yatırım yönünden gelişmesine yol açacaktır. Deterjan kutudan polietilene geçtiğinde ne olduysa bugün tam tersi olabilir. Avrupa’ya baktığımızda hem Türkiye’nin yeri hem de karton ambalajın yeri hakikaten çok pozitif. Bu konuda HP firmasının yaptığı işleri takip ediyoruz.”
Alican Duran’ın değerlendirmesinin ardından mikrofona gelen Matset Genel Müdürü Doğu Papuççuoğlu Matset’in 45 yıldır bu sektöre yön veren firmalardan biri olduğunu ve 12 yıldır da HP İndigo’nun Türkiye distribütörlüğünü yaptığını belirterek, “KASAD bize bu imkânı verdiği için çok teşekkür ediyoruz. Dijital gümbür gümbür geliyor. Son iki yıldır, özellikle ambalaj alanında beklediğimizden daha hızlı büyüme sağladık. Karton ambalaj tarafında da bu yavaş yavaş hissedilir hale gelecektir” diyor.
Moshiko Levhar: “Indigo karton ambalajda kendisini kanıtlamış bir marka”
Toplantının iki konuşmacısından biri HP Indigo 30000 Ürün Müdürü olan Moshiko Levhar’dı. Levhar, ambalajın yıllar içinde geçirdiği aşamalara ve pazarlamadaki önemine değindiği sunumunda, yüz yıl içinde ambalajın rolünün oldukça değiştiğini, ürünün pazar başarısında ambalajın 6. sırada önemli bir unsur olduğunu belirterek, 1931’de küçük bir bisküvi üreticisi olan OREO’nun 2017’ye gelindiğinde ambalajında yaptığı geliştirmelerle çok ciddi bir büyüklüğe ulaştığı örneğini veriyor.
Oreo’nun ambalajlarındaki ana değişiklik müşterilerle direkt şekilde bağlantı kurmaya yönelik olması olmuş ve bu şekilde bütün müşterilerle direkt iletişim kurmayı başarmış. “Eskiden çeşitlilik içermeyen, doğrudan ürünü gösteren ambalajlar vardı” diyen Levhar şöyle devam ediyor. “Zamanla ambalajlar çeşitlenmeye, insanların tercihlerine hitap etmeye başladı. İnsanlar daha kendilerine özel, şahsi bir şeyler yakaladıkları ürünleri almak istiyorlar. Artık ürünlerin rafta durduğu süre de oldukça kısaldı. Global olarak baktığımızda dünyadaki ambalaj işlerinin % 50’den fazlası 10 bin tabakanın altında. Tirajlar sürekli aşağı doğru düşme trendi gösteriyor. İşler artık çok fazla çeşitlenmeye başladı ve artık ambalajda da kişiselleştirmeler var. Eskiye kıyasla inanılmaz bir değişim var bu piyasada. Ambalaj baskısında dijital tarafta %40 oranında büyüme var.
Dünyada ve özellikle Avrupa’da Indigo 30000 ve 12000 makinelerimiz var. Tabaka baskı yapan bu makinelerin kurulum sayısı 60’ın üzerinde. Bunlar karton ambalaja yönelik çalışan makineler. Bizim makinelerimiz kısa tirajlı işleri daha kârlı hale getiriyor. Ofsetteki kısa tirajları üzerine aldığı için kâr sağlıyor. Üzerine özellik katılmış, kişiselleştirme gibi değişken datalı uzun tirajlı işleri de bu makinelerde basıyoruz. Bu özellikler, müşterilerin daha üretken olmasını, daha çeşitli malzemenin üzerine baskı yapılmasını sağlıyor. Bizim makinemizin en büyük özelliği birçok çeşitli malzemeye baskı yapabiliyor olması. Bunlar metalizeler, sentetik malzemeler, plastik kartların birçok versiyonu gibi malzemeler.
Indigo’da iş hazırlığı diye bir konu olmadığı için, sıfır hazırlık süresiyle, minimum ayar ve fire ile daha hızlı, üretken ve kârlı olabiliyorsunuz. Indigolarda CMYK, Orange, Violet, Green renklerini kullanarak, Pantone kataloğundaki renk gamutunun yüzde 97’sine kadar ulaşabiliyorsunuz. Sistemde kalıp kazanı, kauçuk ve baskı kazanı var. Baskı sistemimiz bir ofset gibi.
Bu dijital dünyanın baskı tarafı. Bir de dijital iş akışı kısmı var. O tarafta farklı firmalarla iş birliği yapıyoruz. Farklı firmalarla anlaşmalarımız ve çözümlerimiz var.”
Karton ambalaj konusunda Indigo’nun kendini ispatlamış bir marka olduğunu ve özellikle sektörün belli bölümlerine konsantre olmuş durumda olduğunu belirten Levhar Indigo kullanıcılarının ağırlıklı olarak kozmetik ve kişisel bakım ürünleri, ilaç sektörü, yemek ve market ürünleri ile özel uygulamalarda alanında çalıştıklarını ekliyor.
Tirajlar söz konusu olduğunda Indigo için 4 bin tabaka kırılma noktası. Ancak yapılan araştırmalarda 4 binin üzerinde baskı yapan Indigo baskı makinelerin oranının %30’un üzerinde olduğu tespit edilmiş. Özellikle ilaç sektöründe firmalar kısa tirajları dijitalle bastıktan sonra tekrar ofsete dönmek istememişler. Beyaz basmak söz konusu olduğunda da bunu ofsette yapmak çok kolay olmadığı için çoğu zaman bu tür işler de İndigolarla basılıp teslim edilmiş.
Firmaların daha önce yapmak istemedikleri işleri de İndigo kullanarak alabilir vaziyete geldiklerini bu tür yeni kazanılan işlerin makinelerin kapasitelerinin %38’lik kısımını kapsadığını belirten Levhar. Amerika’da lider bir ambalaj firması örneğini veriyor. 12 yıl önce etiket tarafında dijital dünyayla tanışan bu firma, 3 yıl önce de karton ambalaj tarafında dijital üretimi bünyesine katmış. Üç tane etiket makinesi ve 2 tane Indigo 30000’i olan ve ilaç sektörüne hitap eden firmada her yıl işler %20 oranında dijital tarafa kaymış.
Markaların da operasyonel giderleri sıfırlamak, daha iyi işler çıkarmak ve hızlı teslimat için dijitali tercih ettiklerini böylece lojistik giderlerini de kısarak özellikle kısa tirajlardan elde ettikleri gelirle oldukça kazançlı çıktıkları doğrultusunda bir değerlendirme yapan Moshiko Levhar çay kutuları üreten bir firmanın 10 bin kutu için 40 farklı versiyonla pazara girdiğinden söz ederek, “versiyon arttıkça tiraj düşüyor bu da bizim makinemizde çok kârlı hale geliyor. Uzak Doğu’da ve Avrupa’da bunun gibi birçok örnek var” diyor.
Başarı için Barselona’nın yıldız futbolcuları Messi ve Iniesta öneğini veren Levhar, “Messi de tek başına başarılı değil ama İniesta ile beraberken oldukça iyi bir iş çıkarıyorlar. Özellikleri çok farklı oyuncular olmalarına rağmen birlikte çalıştıklarında çok daha başarılı oluyorlar. Bizim dünyamızda da ofset ile dijitalin birleşiminden aynı sonuç çıkıyor. Müşterinin numunesini hemen görmek istediği, kısa tirajlı, çok tercih etmediğimiz işlerle karşılaşıyoruz artık. Dijitalin sistemin içine dahil olmasıyla bu istemediğimiz işlerin hepsinden para kazanmaya başlıyoruz. Aynı zamanda ofset makinelerde atıl kapasite yaratmış oluyoruz ve onu da doldurduğumuzda firma olarak kendimizi geliştirmiş oluyoruz. Bu da birleşimin kazanımı” diyor.
Sunumun ardından soru cevap şeklinde geçen oturuma verilen aradan sonra bir HP Idigo 30000 kullanıcısı olan Alman Pfaeffle firmasının sahibi Detlef Behrens dijital kullanımı ile birlikte yaptıkları işlerden örnekler vererek deneyimlerini KASAD üyeleri ile paylaştı.
Indigo 30000 kullanıcısıPfaeffle – Detlef Behrens:“Şimdi yolumuz açık”
Karton ambalaj sektöründe uzun yıllardır hizmet veren Pfaeffle 1880 yılında kurulmuş ve geçmişte yüksek tirajlı işlere odaklanmış bir firma. Pfaeffle’nin günümüzdeki en büyük hissedarı olan Detlef Behrens 15 yıldır bu alanda ve farklı projeler yürütmüş biri. Firma günümüzde Stuttgart yakınlarındaki bir lokasyonunda sadece dijital baskı ile üretim yapıyor. Müşterilerine lojistik hizmeti de veren ve onlar adına gelen siparişleri paketleyip sevkiyatını da gerçekleştiren firma ağırlıkla olarak çikolata firmalarına çalışıyor. Web üzerinden alınan çikolata siparişleri kişiselleştirilmiş dijital baskı ile sonlandırılıp 48 ya da 72 saat içinde sipariş sahibine ulaştırılıyor. Pfaeffle Avrupa’daki ilk Indigo 30000 dijital ofset baskı makinelerinden birinin kurulduğu bir işletme. Detlef Behrens bu süreci şöyle anlatıyor. “Bu yolculuğa çıktığımız zaman birçok inişler çıkışlar oldu. Bu makine ile birlikte kendimizi geliştirdik. Şimdi yolumuz açık ve devam ediyoruz. Uzun tirajlı, orta seviye ve düşük tirajlı işler olmak üzere her firmada farklı işler var. Biz burada uzun tirajlı işlerden, yukardan aşağıya bir strateji geliştirdik. Uzun tirajlı işlerde nasıl fayda sağlayabiliriz diye baktık. İşe giriş zamanlarını, fire miktarlarını düşürmek amacıyla yola çıktık. Kısa tirajlı işlerde tam tersine ne kadar yukarıya çıkarak ne kadarını karşılayabiliriz diye baktık. Dijital tarafta yukardan aşağı ve aşağıdan yukarı stratejisine baktığımız zaman ikisinin bir araya geldiği noktada belirleyici olan klik maliyetleri oluyor. Klik maliyetleri de ne kadar yukarı çıkabileceğimizi ne kadar aşağı inebileceğimizi belirleyen şey.”
Birçok markaya karton kutu üreten firma dijital baskıya yatırım yaptıktan sonra sisteme yeni servisler eklemiş. Artık müşterileri web üzerinden bir tek karton kutu siparişi dahi verse onun teslimatını kısa sürede yapabiliyor. Lufthansa havayolu firmasının verdiği çikolata kutuları gibi yüksek tirajlı işleri de yapan firma müşterilerine dijital olarak da destek olabildiği küçük tirajlı işlerden büyük faydalar sağlamış.
Firmada son 3 sene içerisinde çalışan sayısı ikiye katlanmış. Bununla beraber Hamburg ve Stuttgart’ta merkezleri var. Ayrıca Polonya ve Romanya’da ofisler açmışlar. Romanya’da üretim merkezi de var.
Bir IT şirketi kurmuşlar ve markalara özel portallar oluşturmuşlar. Markaları arayanların çağrıları Pfaeffle’nin oluşturduğu çağrı merkezlerine yönlendirilmiş. Siparişi hazırlayıp 48 -72 saat arasında markalar adına son kullanıcıya teslim edilmesini sağlamışlar. Her gün bu şekilde üretimden 5-15 bin arasında değişkenlik gösteren kargolar göndermişler. Pfaeffle kargo ve posta maliyetlerinin yüksekliği dolayısıyla bu tür siparişlere sadece Almanya içinde cevap verebiliyor.
Pfaeffle sanal ofisini geçen sene kurmuş. Müşteri servisleri, satın alma, üretim geliştirme ve call center hizmetleri veriyorlar. Müşterilerine online satış için web sitesi dizayn edebiliyor ve çikolataları sıcaklıklarını kontrol ederek müşterileri adına stoklayıp, ambalajlayıp son kullanıcıya ulaştırılmasını sağlıyorlar. Aynı zamanda ürünlerin tahsilatını yapıp müşterilerine aktarıyorlar. Bu işlerin çok yorucu da olduğunu söyleyen Detlef Behrens “sürecin içerisindeki en kolay kısım makinenin kurulumuydu” diyor.
Pfaeffle’nin kendi patenti olan bir uygulaması da var. Mağazaya gidip bir hediye alıyorsunuz, o hediyeyle beraber kaydettiğiniz bir videoyu da gönderiyorsunuz. Yolladığınız kişi paketi açtığında videonuzu da seyredebiliyor. Detlef Behrens “biz eskiden arkadaşlarımızla aynı masaya geldiğimizde iyi dileklerimizi dile getirirdik ama artık öyle olmuyor” diyor. Uygulama çok popüler olmuş. Geçen sene en iyi 3 uygulama arasına girmiş.
Behrens ekliyor, “Özetlemek gerekirse, dijital baskı geliyor diye konvansiyonel baskı, ofset baskı ortadan kalkmayacak. Her zaman konvansiyonel baskı hayatımızda yerini sürdürecek ama bu demek değildir ki dijital baskı hayatımızın içinde daha fazla yer kaplamayacak. Hangi firmayı seçerseniz seçin, iş ortağınız ya da partnerinizin, tedarikçinizin doğru olması, sizinle beraber yürüyor olması lazım. Müşterilerinizin sizin teknolojiniz hakkında yeterli bilgisi olmayabilir, neler yapabileceğinizi onlara anlatabilmeniz lazım. Kafanızda yeni fikirlerle onlara gitmeniz lazım. Bu uzun ve zorlu bir yolculuk olacaktır. Biz o uzun ve zorlu yolculuktan geçtik.”