Birçok uluslararası firmanın global tedarikçisi olan, yurt içi ve yurt dışında birçok ödül almış olan Doğa Etiket ve Ambalaj A.Ş., geçtiğimiz aylarda Türkiye’nin ilk HP Indigo 20000 dijital ofset baskı makinesine yatırım yapmıştı. Kurulum işlemleri tamamlanan Indigo 20000 Doğa Etiketi’in Tuzla’daki fabrikasında üretime alındı. HP Indigo’nun Türkiye Temsilcisi Matset A.Ş. kanalı ile alınan makine 762 mm bobin genişliğine sahip ve esnek ambalaj ve etiket uygulamalarını dijital olarak bobinden bobine yapıyor.
(İstanbul) Türkiye’nin ilk, EMEA (Avrupa Orta Doğu ve Afrika) Bölgesi’nin ise 50. Indigo 20000 Dijital Ofset baskı makinesi Doğa Etiket’in İstanbul Tuzla’daki tesislerine kuruldu. Kurulum dolayısıyla Doğa Etiket Yönetim Kurulu Üyeleri Bora İnan ve Erol Zafer Akbaş’ın ev sahipliğinde düzenlenen etkinlikte, HP Israil ve İspanya’dan yetkililer; HP Türkiye İndigo Etiket ve Ambalaj Satış Müdürü Emrah Korugan; HP Indigo’nun Türkiye temsilcisi Matset A.Ş.’nin Yönetim Kurulu Başkanı Muzaffer Babataş, Genel Müdürü Doğu Papuçcuoğlu, Yönetim Kurulu Üyeleri Nazlı Babataş ve Can Babataş, Satış Direktörü Turaç Taylan, Satış Temsilcisi Önder Babataş ve teknisyenlen yer aldılar.
Türkiye’deki ilk Indigo 20000 yatırımını yapan Doğa Etiket’in Matset ile uzun yıllara dayanan bir iş birliği bulunuyor; firmanın makine parkında HP Indigo WS 6600 ve WS 6800 dijital baskı makineleri de var.
Doğa Etiket Bora İnan ve Erol Zafer Akbaş’ın yönetiminde 110 çalışanı ile 13000 m² kapalı alana sahip tesisinde uluslararası standartlarda kozmetik, kişisel bakım, gıda, ilaç, madeni yağ, temizlik ürünleri gibi sektörlere her tür etiket üretimini yapıyor ve 20’yi aşkın ülkeye doğrudan ihracatı var.
HP Indigo 20000’in devreye alınmasından sonra Doğa Etiket’in Tuzla’da bulunan tesislerinde Bora İnan ve Erol Zafer Akbaş’la firmayı ve yeni yatırımlarını konuştuk.
Doğa Etiket kuruluşundan bu yana çok renkli kombine işler basıyor. Dijital baskı ile de tanışık bir firma. Bize kuruluşunuzdan itibaren nasıl bir yol aldığınızı özetler misiniz?
Doğa Etiket 1997 yılında Bayrampaşa’da 9 renkli, sıcak yaldız üniteli bir letterpress makine ile faaliyete başladı. Akabinde bu makinenin kardeşi bir makine ile devam etti. Sonra 3 adet kombine semi-rotary letterpress makine üretime dahil oldu. 2003 yılında şu anda bulunduğumuz fabrikamıza taşındık. Taşınma ile beraber ilk UV servo (50 cm, 9 renk) yaldız, flekso ve serigrafi baskı yapan makinemiz kuruldu. Yine kombine bir makineydi. 2009 yılında rotogravürü, yine aynı yıl inkjet kapasitesini ilave ettik. 2012 yılında da ilk dijital baskı makinemizi devreye aldık.
2013 yılı ile beraber shrink sleeve’e başladık. Akabinde çeşitli fleksibıl ambalaj üretimimiz artmaya başladı. Bu aynı şekilde devam ediyor ama ana üretimimiz kendinden yapışkanlı etiket. Şu an en geniş ebadımız 76 cm.
İşletmenizde Indigo 20000’den önce 3 adet HP Indigo makineniz oldu. Dijital ofsetle nasıl tanıştınız, size neler kattı?
İlk makinemiz 2012 yılı sonunda aldığımız HP Indigo WS6600’dü. Sonraki yıl ilk 6800 dahil oldu. Üçüncü makine 2017’de devreye girdi.
Indigo’nun kişiselleştirme ve değişken data gibi avantajlar var. Onun haricinde yapımıza faydası oldu. Sayılı da olsa bir kısım önemli projeleri getirdi. Konvansiyonel ile dijitali iyi entegre ettiğinizde güzel bir sinerji yaratıyor ve daha büyük fayda elde ediyorsunuz. Dijital entegrasyonu ile müşterilerimize sunduğumuz hizmet kalitesini kısa tiraj ve zaman anlamında arttırdığımızı düşünüyorum. Müşteri talepleri de farklılaşıyor. Artık ertesi gün, gün içinde yeni artwork gibi talepler oluşuyor. Dijital bu talepler karşısında ciddi avantaj sağlıyor.
Türkiye’de ilk kez HP Indigo 20000’e yatırım yaparak ebat, hız ve makine yetenekleri itibarıyla radikal bir karar verdiniz. Bu kararı nasıl aldınız?
İlk konuşmalarımız 3-4 yıl geriye gidiyor. O zamanın şartları, makinenin teknik özellikleri hem maliyet hem riskler anlamında farklıydı. Zaman içinde biz de Matset de konunun üzerinde çalışma imkanı bulduk. Optimum noktada buluştuğumuz anda da yatırımı gerçekleştirdik. Radikal bir karar olup olmadığı baktığınız açıya göre değişir. EMEA Bölgesi’ndeki 50. makineyi aldık. Rüştünü ıspatlamış bir makina olarak bakarsak radikal bir karar değil, Türkiye’deki ilk makine olarak bakarsak radikal bir karar.
Sektördeki pozisyonumuz doğrultusunda müşterilerimize yenilikler sunmamız icap ediyor. O yüzden böyle önemli bir yatırım kararı verdik. HP gibi büyük bir firmanın güvencesiyle yatırım yapıyoruz ama bu sadece HP ile olabilecek bir iş değil. Bir de Türkiye’deki lokal destek ayağı var. Bu noktada da bizim güven duymamız lazımdı. Bu yatırım öncesinde HP Indigo 6600 ve 6800 makineleri ile çalışıyorduk ama Indigo 20000 ayrı bir dünya. Ne kadar benzer gözükse de farklı bir teknoloji, çok daha farklı bir kapasite… Bu makinenin çalışmaması demek çok daha büyük bir sıkıntı. Matset’in arada olması karar aşamamızda bizim için önemli bir faktördür. Başka bir firma olsaydı bu kadar güvenerek bu kararı alabilir miydik, bilemiyorum. Matset’in önemli bir katkısı oldu. Bu bizim HP’ye inanmamız, HP’nin de zamanla bizi tanıması, bize inanması, bize güvenmesi ile oldu.
“Dünyada Indigo 20000 ile yapılmış enteresan işler var. Bunların Türkiye pazarına uygun olduğunu söylemek için erken ama zaman içinde göreceğiz. Tabii ki bir pazar yaratma beklentimiz var. Kısa vade hedefimiz daha orta tiraj işleri dijitalleştirmek.”
İşletmenizde birçok baskı tekniğini bir arada kullanıyorsunuz 20000 hangi alanlarda bir açılım sağlayacak?
Dünyada Indigo 20000 ile yapılmış enteresan işler var. Bunların Türkiye pazarına uygun olduğunu söylemek için erken ama zaman içinde göreceğiz. Tabii ki bir pazar yaratma beklentimiz var. Kısa vade hedefimiz daha orta tiraj işleri dijitalleştirmek. Indigo 6800 dijital baskı makinesinin ebattan kaynaklı limitleri var. HP Indigo 20000’in bu anlamda bir faydası olacağını düşünüyoruz. Ayrıca dünyadaki farklı uygulamaları da yapmak isteriz ama piyasanın bunun için hazırlanması, müşterilerin bilgilendirilmesi gerekiyor.
HP Indigo 20000 ebattan dolayı bir maliyet avantajı getiriyor mu?
Bu hangi malzeme ile hangi işi bastığınıza bağlı. Yüksek tirajlarda Indigo 6800’e göre bir maliyet avantajı getiriyor.
Sonlandırma yatırımı düşünüyor musunuz?
Sonlandırmada sonsuz alternatifler var. Burada en optimumun olanı bulup ona göre hareket edeceğiz.
İhracat geliriniz cironuzun ne kadarını oluşturuyor, son yıllarda trend nasıl?
1999 yılından bu yana doğrudan ihracat yapıyoruz ve yüzdemiz giderek artıyor. Şu anda ciromuzun % 25 kadarı doğrudan ihracattan oluşuyor.
Dünya genelinde şu anki sıkıntılar olmasaydı ihracatımızın çok daha artarak devam etmesini bekliyorduk.
Malzeme tedariki ile ilgili bir sıkıntı yaşıyor musunuz?
Indigo’nun sistemi konvansiyonelde alıştığımız sistemden farklı bir sistem. Indigolarla 6. yılımıza girdik ciddi diyebileceğim bir malzeme sıkıntısı yaşamadık. Açıkçası, yaşamayacağımıza da güvenimiz tam. Zaten bu sayede, güvenerek üst üste yatırımlarımızı yaptık. Malzeme güvenirliliği çok önemli. Bizim kalite anlamında da buna ihtiyacımız var hem malzeme hem servis olarak olabilecek en iyi firmalar ile çalışıyoruz. Bu anlamda Matset’ten son derece memnunuz.
“Fleksibıl ambalajda da müşterilerimizin bazı ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik hedefimiz var. Bu tarz işleri de portföyümüze ilave edip hem Türkiye’deki hem bölgedeki pozisyonumuzu koruyarak ileriye götürmek istiyoruz.”
İçeriye ve dışarıya yönelik olarak bundan sonraki hedefleriniz neler?
Fleksibıl ambalajda da müşterilerimizin bazı ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik hedefimiz var. Bu tarz işleri de portföyümüze ilave edip hem Türkiye’deki hem bölgedeki pozisyonumuzu koruyarak ileriye götürmek istiyoruz. Herkesin kabul ettiği bir gerçek var o da geleceğin dijitalde olduğu.
Dolayısıyla bizim konumumuz bakımından böyle bir yatırım yapmamız gerekiyordu. Bu yüzden yaptık. Zaman içerisinde bize neler katacağına, konvansiyonel ile dijital makinelerimizi ne derece entegre edeceğimize bakacağız. Bu doğrultuda çalışmalarımız devam ediyor.
Dijital makine deyince insanların aklına printer geliyor. İlk makine yatırımımızı epey bir Open House ve fabrika ziyareti sonucunda yaptık. Biz bile devasa bir printer aldığımızı düşünüyorduk. Kullanmaya başlayınca hem teknoloji olarak bu kadar basit olmadığını hem de bunun arkasındaki entegrasyonun ve yapının o kadar kolay olmadığını gördük. Dolayısıyla bu taraflara da yatırım yapmamız gerekiyor, başarı konusunda belirleyici faktörlerden birinin bu olacağını tahmin ediyorum.
Kişiselleştirme konusunda ne düşünüyorsunuz?
Tam gerçek anlamda kişiselleştirme Türkiye’de şu an pek mümkün değil. Pazar buna çok hazır değil. Müşterilerin talebi, bir beklentisi var ve herkes bunu yapmak istiyor ama şu aşamada kimse ilave bir maliyet ödeyebilecek pozisyonda değil. Belki 5 yıl sonra bunun ilave bir maliyeti olmayacak ancak bugünkü teknolojide ilave bir maliyet var. Bunu kabullenmek durumundayız. Genelde çok uluslu firmalar yurt dışında yaptıkları kişiselleştirme çalışmalarının varyasyonlarını Türkiye’de de uyguluyorlar. Bu arttıkça talep de artacaktır. Şu anda belirleyici değil, zamana ihtiyacı var. Öte yandan, sonuçta biz etiketi veya ambalajı üretiyoruz müşterimize teslim ediyoruz. Hatlarımız problemsiz çalışıyor ama sizin adınıza üretilmiş ürünün size ulaşması ayrı bir şey.
Kişiselleştirmenin bir de lojistik ayağı var. Bu, Türkiye’de maalesef en büyük engeli oluşturuyor. Yapılabilirlik anlamın da hiçbir sıkıntımız yok ama lojistik ayağına girdiğiniz zaman imkanlar bayağı kısıtlanıyor.
Pazarlama politikanızdan söz eder misiniz?
Biz aktif pazarlama yapan bir firma değiliz. Genelde müşterilerimizin sorunlarını çözmeye çalışan, hizmet sunan bir firmayız. Bir pazarlama ekibimiz var ve bizler de projelere dahili oluyoruz ama bizim fark yaratmaya çalıştığımız şey iyi hizmet vermek ve problem çözmek. Bunu sağladığımız da ilave işler peşinden geliyor.
Indigo 20000 yatırımının ardından bir Indigo 30000 düşünüyor musunuz? Karton ambalaja yönelik hedefiniz var mı?
Hayır, yok.