Koenig & Bauer’in 200. Yılı kutlamaları kapsamında Almanya’nın Würzburg şehrinde düzenlenen etkinlikte Dereli Graphic Koenig & Bauer Satış müdürü Rolf Köhle sorularımızı cevapladı.
Koenig & Bauer 300. Yılını görür mü diye genel bir yorum alsak ne dersiniz?
Ben biraz erken geldim buraya ve anı defterine ikinci olarak ben yazdım. İkinci 200. Seneye diye dileklerimi yazdım. Benim temennim bu tabii. Matbaacılık o veya bu şekilde devam edeceği için, hayatımızdan çıkmayacağı için Koenig & Bauer’ın ürün yelpazesi bunu gösteriyor. Hayatımızın her alanında baskı ister tabaka ister konvansiyonel ister dijital veya flekso ya da kâğıt para, teneke üzerinde olsun, her zaman olacak ve Koenig & Bauer da tabii yeni zamanlara kendini bu geniş yelpaze ile hazırlıyor. İşte gördünüz yeni logo bütün her şeyi bir çatı altında toplayacak. Firmaların kurumsal kimliğinin oluşması bugünden yarına olmaz. Bu kadar büyük firmalarda özellikle. Ama ben bugün bunu söyleyebilirim, bütün bu geniş yelpaze sağlam mali altyapı bir 200 sene daha gider. Bir insanın hayatında bir firmanın 200. kuruluş yıldönümüne tanıklık edebilmesi çok önemli. Çok büyük bir pazar değil aslında matbaa piyasası gittikçe de daralan bir piyasa. Dijital mecmua, kitap, gazete okuyabiliriz ama dijital paket yapamıyoruz, kutu yapamıyoruz bir şekilde bu malların paketlenmesi gerekiyor. Bu olmak zorunda. Gıdayı korumak zorundasınız bu da ambalajla olacak.
200. Yıl Koenig & Bauer için neyi ifade ediyor? Hem sektöre hem müşterilerinize yansıtırken ne hissediyorsunuz?
Önemli bir şey süreklilik. KBA alan bir müşteri sağlam bir firmayla çalışıyor. 200 senede iki dünya savaşı geçirmiş iki dünya savaşından çıkmayı başarmış. Dünya krizleri olmuş. Matbaa makinesi yatırımları tabaka ofset olsun, bobin ofset olsun çok büyük yatırımlar. Bu paralar da gıdım gıdım geri geliyor. Bunun için makine üreticisinin servisi, yedek parçası sağlam bir firma olması lazım. Ar-Ge’ye önem veren bir firma olması lazım. 200 sene ayakta kalan bir firma bunu başarmış demektir. Yine söylüyorum, bu da 200 sene daha var olacağı anlamına gelir. Yönetim bu konuda önemli adımlar attı. En az bir 200 sene daha var olmak istiyoruz mantığıyla yola çıkıldı ve kısmen size basın toplantısında anlatılan yenilikler hayata geçirildi. Bunun asıl meyvesini 2020 drupa fuarında göreceğiz ama şimdi size azını söylediler. Koenig & Bauer’ın müşterilerinin yanında olması, geniş ürün yelpazesi, sağlam mali yapısı ile gücünü ortaya koyuyor. 200 sene kolay değil.
200. yılda en önemli gelişme dijitalleşme
200. yıl itibarıyla yeni olarak tanımlayacağız neler var?
200. Yıl içerisinde tabii en önemli gelişme dijitalleşme. Bugün tek başınıza sektöre giremezsiniz zaten. Bunu yapanlarla ortaklık kurarak giriliyor. Bu firmalar dijital baskı kafasını çok iyi biliyorlar ama tabakayı makineden geçirmeyi 200 senedir Koenig & Bauer yapıyor; bu çok önemli. Biraz süre alacak.
İçeride replikasını gördüğümüz makineyi icat edenlerin isimlerini her zaman anmamız lazım. Değişimin arkasındaki mantık bu. Eskiden de Koenig’di aslında. KBA ile ilk 96 senesinde tanıştığım zaman özellikle gazetelere uğradığımız zaman müşteriler Koenig diyorlardı. Dünyada Amerikanizmin bir sonucu olarak kısaltmaya gidiliyordu. Bence bugün ondan kurtulup bu kurucuları anmak lazım. 200 sene önce bugün dünyanın önde gelen bir firmasını ve en geniş üretim yelpazesine sahip firmayı yarattılar. Bugün firmanın çoğunluk hisseleri kurucu ailenin 7. Kuşaktan fertlerine ait. Mevcut CEO da kurucu aileden. Bu çok önemli bir şey ve çok önemli bir karar. Kurucuları bir şekilde yad etmiş oluyorlar.
Türkiye politikasıyla ilgili değişen bir şey olur mu?
Türkiye’nin kendi handikaplarının çözülmesi lazım. Etrafında çok olaylar oluyor tabii bir sürü politik olaylar oluyor. Bunlar bizi aşıyor. Biz bir şey değiştiremiyoruz. Ben Türkiye’de tabaka ofset, fleksibl ambalaj, dijitalde çok büyük gelecek görüyorum. Türkiye, Avrupa’nın ambalaj üssü olabilir. Türkiye’nin gücü var genç nüfusu var tüm bunlar mümkün. İnsanların Türkiye’ye Türkiye’nin dışında gelişen olaylardan dolayı güven kaybı var. Ama o tekrar sağlanır. Türkiye’den kaynaklanan değil etraftan kaynaklanan sorunlar.
Matbaacılık alanındaki teşvikler konusunda ne düşünüyorsunuz?
Tabii devletin teşvik etmesi gerekiyor. Matbaacılık hala ne yazık ki ağaç, mobilya gibi meslek kollarının alt kolu. Bence matbaacılıktaki ileri gelenlerin, büyük paralar yatıranların matbaacılığı ayrı bir sanayi kolu olarak devlete tanıtmaları lazım. Bir birlik olmalı, matbaacılar birliği kurulmak zorunda. Geçenlerde bu konuyu konuştuk. Toplanıyoruz; 500 mobilyacı, 20 tane matbaacı var, mobilyacıların istekleri gerçekleşmiş oluyor, matbaacıların istekleri gerçekleşmiyor. Matbaa makineleri tüm diğer sanayilerdeki makinelerden daha pahalı. 700 bin dolara tekstil tesisi kurabilirsiniz para da kazanırsınız ama 500 bin avroya modern makine alamazsınız. Hem büyük yer hem de yan makineler lazım. Devletin bunu görmesi gerekiyor. Burada çok önemli ihracat rakamları yakalanıyor. O yüzden teşviklerin sadece belli doğu şehirlerinden ziyade batı şehirlerinden bazılarında da yapılması gerekiyor. Orta doğu pazarının ambalaj ihtiyacını da Türkiye karşılayabilir. Çünkü orada da önemli bir tüketim var, para bol. Bu yüzden gelecekten ümidimi hiç kaybetmedim, evet kötü zamanlar geçiyoruz ama bunlar geçecek.
Türkiye bu konuda aslında elindeki kartları düzgün oynayamıyor. Mesela geçen hafta İtalya’da Print4All konferansı vardı. Kan kaybeden fuarları birleştirip ortak bir fuar yapacaklar. Ama orada bütün sivil toplum örgütleri devlet ile beraber bu işin içerisindeler. Türkiye’de bunu pek göremiyoruz hem devlet kanadında hem sivil toplum kanadında. Siz nasıl bakıyorsunuz?
Tabii fuar olayı ciddi bir masraf ama bu masrafı geri getirecek adımlar atılmalı. Bu ancak devlet bazında veya sivil toplum gibi meslek kuruluşlarının girişimleri ile olur. Katılımcılar bir nevi destek verirse o zaman Türkiye’de çok daha önemli fuarlar yapılır. Türk matbaacı kendini daha iyi tanıtır.
Evet Türkiye’de ihracat yapan matbaalar var ama bunu tamamıyla kendi çabalarıyla yapıyorlar. Avrupa’da ambalaj üretmek hayli pahalı. Eleman, yer, çevre sağlığı, elektrik vs. nedeniyle. Almanya’daki elektrik Türkiye’den pahalı. Matbaa makinesi yüksek enerji çekiyor o yüzden de tüm bunlara bakmak lazım.
Türkiye’deki genç nesil ile bunu niye yapmayalım? Ama bir iki tane düzgün okul, iyi bir eğitim gerekli. En başta devletin eğitim veren kuruluşları desteklemesi ile bu mümkün olabilir. Tabii, özel sektörün de elini taşın altına koyması gerekir. Matbaa sahibi birkaç milyon yatırım yapıyor, tırnağıyla kazıdığı yeri bankaya teslim ediyor. Bu adam eve gittiği zaman rahat uyumalı. Çalışanlar bunun bilincinde olmalı. Sorumlu olduğu makinenin değerini bilmek zorunda. Böyle insanlar var ama yeterli değil. Sadece matbaa sahibinin özverisiyle olmaz. Ne ekersen onu biçersin sözü iki taraf için de geçerli. Ben umudumu kaybetmiş değilim. Bu durumda Koenig & Bauer de çok büyük şansa sahip biz ambalajda dünya lideriyiz Türkiye’de niye olmayalım?