2018’de yeni binasına geçecek olan firma, yeni makine yatırımlarıyla farklı bir iş modelini hayata geçirecek ve kendinden yapışkanlı etiketten çıkacak.
(Manisa) Turkuaz Baskı Çözümleri Matbaa San. ve Tic. A.Ş., Muradiye Organize Sanayi Bölgesi’nde 3500 metre kare kapalı alana sahip tesisinde body sleeve ve kendinden yapışkanlı etiket alanlarında üretim yapıyor. Halen yeni fabrika binasının inşaatı devam eden firma, yeni binasında body sleeve’in yanı sıra yeni bir projeyi hayata geçirecek. Yeni makineler 2018’de yeni binaya kurulacak. Ramazan Koçyiğit konuyla ilgili sorularımızı yanıtladı.
Interpack 2017’de yeni bir yatırım daha gündeminize geldi. Hedefiniz nedir?
Interpack’a gidiş amacımız birtakım gözlemler yaparak, dünyanın sektörde nereye gittiği konusunda fikir edinmekti. Turkuaz’ın gelecek yatırımlarıyla ilgili birtakım araştırmaların neticesinde, oradaki gelişmeleri de görelim ve bir yol belirleyelim düşüncemiz vardı. Interpack 2017’de gördüğümüz şeyler bizim gelecek için yaptığımız planların doğru olduğu kanısını uyandırdı. Bu bağlamda, projelerimizle alakalı yan makineler ve baskı makineleri konusunda da hazırlıklarımızı fiilen başlatmış olduk. Fuarın getireceği bazı avantajlar doğrultusunda orada birtakım bağlantılar kurmak istedik ve kurduk. Tabii görüşmelerimiz henüz sonlandırılmış değil. Türkiye’de daha önceden olduğu gibi şimdi de belki bazı ilkleri gerçekleştirme imkânımız olabilir diye düşünüyorum.
Bu ilkler nelerdi?
Henüz tabaka ofset çalıştığımız dönemde matbaaya dijitali Türkiye’de ilk getiren benim. Xerox’un siyah beyaz ve renkli tabaka dijital baskı makinelerini aldığımda birçok arkadaşımın ‘oğlum, sen deli misin, ofsetin yanında dijitalin ne işi var’ gibi birtakım yaklaşımları oldu. Oysa biz dijitalden çok güzel bir sinerji yarattık. Hem ofset baskı için angarya olan işleri onlara aktararak çok kısa sürede çözdük; hem de müşteri için bastırılması çok güç olan, rica – minnet bastırabildikleri işleri biz iş haline getirdik onların önüne sunduk. Dolayısıyla dijital ile sağladığımız destekler bize büyük hacimli işlerde de bir sinerji yarattı ve o gün bugündür böyle devam ediyoruz.
2001 yılında ofsetten tümüyle çıkıp tamamen etikete odaklandığımızda da etikette dijitale ilk girenlerdeniz. İzmir’deki ilk bobin dijital yatırımından sonra 2010’da çok daha devrimci bir karar almış ve üst düzey HP yetkilileriyle bu fabrikayı tümüyle dijital makinelerden oluşan bir tesise dönüştürmek üzere planlarımızı yapmıştık. Fabrikamız tamamlandığında Türkiye’ye ilk giren HP Indigo WS6000 buraya kuruldu. Sonra birtakım talihsizlikler oldu ve bir yıl kadar sancılı dönemden sonra tümüyle dijital olma projesini rafa kaldırıp konvansiyonel makinelerle de devam kararı almak zorunda kaldık. Bu belki yaşanması gereken bir süreçti. Herkes umarım bundan kendine düşen payı almıştır. Tümüyle dijital olma düşüncesiyle İzmir’den Manisa’ya taşınırken bazı konvansiyonel makinelerimizi elden çıkarmıştık. Bu kez yeni konvansiyonel makineler almak zorunda kaldık. Bu koşullarda hem HP’ye hem de konvansiyonel makinelere ödeme yapmak bize oldukça zorlu bir süreç yaşattı. Alnımızın akıyla o dönemi atlattık. Bu sancılı dönemin akabinde bizim sorunumuz ülke dışına çıktığında derhal müdahale ettiler ve makineyi çalışır hale getirdiler ama sorunumuzun ülke dışına çıkabilmesi yaklaşık bir yıl aldı.
O bir yıl bizi sıkıntıya soktuğu için, dünyada en çok güvendiğim şeye, dijitale küsecek ve sırtımı dönecek değilim. Dijital hayatımızın parçası olma yolunda hızla ilerliyor. Birtakım deneysel çalışmalar bana göre artık gravürün sınırlarını zorlayacak noktaya geliyor. Her şeye bu pencereden bakıp hazırlıklarımızı ona göre yapmamız lazım.
Bu işin makine tarafı… Bir de ambalajda yeni eğilimler tarafı var. Ambalaj da yerinde durmuyor ve sürekli yeni gelişimler, yeni uygulamalar ortaya çıkıyor. Düne kadar şişede gördüğümüz birçok ürünü farklı ambalajlar içinde görmeye hazır olmamız lazım. Bana göre plastik ambalaj zaman içinde pazar kaybedecek ve bu bizim de aday olduğumuz esnek ambalaj üreticilerinin işine yarayacak. Gazlı içecekler dışında birçok içecek, su dahil esnek ambalaja girecektir. Çevresel atık ve dönüşüm konusu da dikkate alındığında piyasa esnek ambalaj lehine dönecektir. Biz de yeni fabrika binamızın bitişiyle eş zamanlı olarak, kısmet olursa Temmuz ortalarında yeni makine görüşmelerini bitirmek istiyoruz.
Etiketten çıkıp esnek ambalajda yol alacaksınız ama esnek ambalaj nasıl gelişiyor? Bu öngörüleriniz piyasada ne kadar zamanda karşılığını bulacak, nasıl realize olacak?
Tabii, sadece baskıyla devam edemeyiz. Pazarda karşılığını buluyor ama yepyeni bir alan olarak girdiğim body sleeve alanında son zamanlarda yaşamaya başladığımız şeyler beni ürkütüyor. Piyasa bizim kadar gelişiyor. Bizim kültürümüz, kafa yapımız kadar gelişiyor. Bu sektör hemen ‘ben gireyim’ diyerek girebileceğiniz bir sektör değil. ‘Bu işi belli çizgilere kadar adam gibi yapacağım’ diyen herkesin makine, ekipman, iş bilinci ve elemanlar için çok ciddi paralar yatırması gerekiyor. Bu kadar ciddi makine yatırımı yapılan bir sektörün kendini bu kadar aşağılatarak iş satmaya çalışması bana göre hoş değil. Hepimizin bir kişilikli duruşumuzun olması gerekiyor ve bunu anlatabilmemiz gerekiyor. Body sleeve ’de bile fiyat baskısı nedeniyle Uzak Doğu’nun B kalitelerine kadar indirmek göze alınıyorsa, bu sektöre kötülük ediliyor. Bizim bir duruşumuzun olması lazım. Müşterinin her dediği doğru değildir. Bazı şeyleri müşteriye anlatabilmemiz lazım. Şu anda gıdaya hitap eden ambalaj türlerine baktığımda dehşete düşüyorum. Sözüm ona Sağlık Bakanlığı’nın Koyduğu birtakım kurallar, kriterler var ama içine baklava koyduğumuz kutuların, kurabiye koyduğumuz kutuların nerede ve hangi koşullarda üretildiğini denetleyen yok. Keyifle yediğimiz pizzaların kutularının üretildiği yerlere bakan yok.
Devlet büyükleri bunlarla ilgilenmiyor diye biz de vicdanımızı kaybedip kazandığımız paraya bakarsak insan olmanın gereğini yapmamış oluruz. Bizi biz yapan birtakım etik değerlerimiz olmalı.
Gıdaya temas eden baskılı ambajların sağlıklı ortamlarda üretilmesi gerekir ve bu üretim ortamının belgelendirilmesinde gerekir. Gıda denetimi yapan yetkililer gıda üreticisini de kullandığı ambalajların belgeli ortamlarda üretildiği ile denetlemeli. Aksi halde bazı şeyleri sadece konuşuruz, çözüm üretemeyiz.
Piyasa nasıl gidiyor? Hangi alanlarda daha çok hareket var?
Çok içten bir şey söyleyeyim; eğer ben etikette kalsaydım şu anda batmıştım. Etiketi yoğun yaptığım dönemlerde arz – talep dengesindeki çok kötü gidişin farkına varıp body sleeve alanında belli bir pazar oluşturmamış olsaydım, kendinden yapışkanlı etikette benim kriterlerime göre batmıştım. Bu samimi bir itiraftır. Bunu meslektaşlarımızın da bu pencereden bakabilmeleri açısından söylüyorum. Bazen yaşanabilecek kötü şeyler, yaşayabileceğimiz iyi şeylere kaynak olur. Biz body sleeve ile kendi hayatımızı kurtarmış olduk. Body sleeve’i kendinden yapışkanlı etiket ile destekleyerek bir yerlere taşıdık ama şu anda daha ötelere taşımazsak yarın yine aynı tehlikeyi yaşayabiliriz. Çünkü genellikle Türk tipi yatırımda, ‘X arkadaşımız şu işi yaptı. İyi gidiyor. Hadi biz de yapalım’ eğilimi olduğu için dengeler sabit kalmayacaktır. İstanbul’dan gelenler hariç, İzmir’de 80 etiketçi var. Zaten daralan pazarı iyice aşağılara çektik. Kendinden yapışkanlı etiket, IML ve body sleeve karşısında da pazar kaybediyor. Üretici çoğalınca inanılmaz bir arz fazlası oluştu ve bu durum firmaları etik dışı rekabete zorluyor. Dolayısıyla farklılaşmak gerekiyor.
Şu anda % 80 body sleeve çalışıyoruz ve yeni proje ile onun önünü açıp biraz daha farklı kulvarlara geçmeyi arzu ediyoruz.
Yeni binanızdan söz eder misiniz? Orada neler yapacaksınız?
Yeni binamızı 10 bin metre kare arsa üzerinde 7 bin metre kare kapalı alan olarak inşa ediyoruz. Yaklaşık 500 metre karelik galeri alanımız olacak. Orada daimi sergilerimiz olacak. Matbaa makinelerinin sergilendiği bir müze alanımız olacak. Yalın, duvarsız bir üretim alanımız olacak. Üretim alanını gıdaya temas edebilir üretim yapılacak şekilde düzenledik. Gerekli belgelendirmeleri de yapacağız. Ekibimi de buna hazır bir şekilde yetiştiriyorum.
Bu arada ben kaytarmaya başladım. Firmada bir yönetim kurulu oluşturduk ve şirket yönetimini yılbaşından bu yana profesyonel arkadaşlara devrettim. Ben sadece finans konularında devreye giriyorum. Hiçbir kararlarına müdahale etmiyorum ve sorarlarsa söylüyorum. Benim fikrime ihtiyaç duyduklarında devreye giriyorum. Onun dışında izliyorum. Yanlış da yapabilirler. Yeter ki kontrol edebileceğimiz seviyelerde yanlışlar olsun. Çok büyük bir yanlış görmüş değiliz. Özgüvenleri yükseldi ve bu işi yapabileceklerini gördüler. Ben kendimi hayatımın ertelediğim bölümünü yaşamaya hazırlıyorum. Belki bu da bir model olur diye umuyorum. Çünkü Türkiye’de bir jenerasyon sonra işi yok etmek ya da ölene kadar işin başında durmak yaygın. Oysa ben yedi – sekiz yıldır şunu görüyorum: Ticaret artık benim yaptığım gibi yapılmıyor. Gençler işe ve hayata çok farklı bakıyorlar. Onların önlerini açmamız gerekiyor.
Şirkette aileden kimse var mı?
İki kızım var. Büyük kızım Gökçesu master’ını tamamladıktan sonra şirkette çalışmaya başladı. Küçük kızım çocuklarla ilgileneceğini söylüyor ve Fransa’da çocuk psikolojisi eğitimi alıyor.
Yeni binada farklı ne tür işler yapmayı planlıyorsunuz?
Şimdi netleştirmek istemiyorum. Body sleeve işine girmeye karar verdikten sonra üç yılımız araştırma ve burada test çalışmalarıyla geçti. Giydirme makinelerini de aldım ve burada giydirdik. Oldu diyene kadar üç sene pazara çıkmadım. Müşterinize üç kez ‘Pardon’ dediğiniz işte bir kez daha onun kapısını çalmamalısınız. Hazır olduğumuzu hissettiğimizde hazırız dedik ve pazara kendimizi lanse ettiğimizde bile müşterilerimize bu işi birlikte öğreneceğimizi söyledik. Çok şükür şu anda body sleeve konusunda fena değiliz. Ne istediğimizi bilerek yapıyoruz. Dört senedir diğer proje ile ilgili kafa yoruyorum. Defalarca farklı seyahatlere gittik; makinelerin farklı neler yapabileceğini inceledik. Şu anda kendimizi yatırıma hazır hissediyoruz ama pazara girmeye hazır hissetmiyoruz. 2018’de de makineleri getirdik, pazara hazırız demeyeceğiz. Yine deneme çalışmalarımız olacak.
Resim çalışmalarınız devam ediyor mu?
Resim benim hayatımın en önemli enstrümanı. Terapi alanım, dertleştiğim alan… Hatta son dönem yaptığım resim projesinde bir belgesel gibi ülkenin içinden geçtiği durumu resmediyorum. Duvara asılıp izlenebilecek çok keyifli resimler olmuyor ama belki sonraki yıllarda resimle uğraşan Razaman Koçyiğit de ülkedeki durumdan böyle etkilenmiş diye düşünülebilir. Türkiye’de ölümler, facialar sıradanlaştı ve hiçbir şey bizi şaşırtmıyor. İnsanlara sanatla uğraşmayı tavsiye ediyorum.
İzmir, Manisa ve çevresinde etiket – ambalaj sektörünün müşterileri tarafında, sanayide işler nasıl gidiyor?
Biz etiket ürettiğimiz ve Turkuaz olarak endüstriyel alanlarda da çalıştığımız için sanayinin farklı kesimlerinin nabzını tutabiliyoruz. Dünkü ve bugünkü siparişler arasındaki farkı görebiliyorum. Gördüğümüz şu: Gıda, yiyecek – içecek aynı hızla devam ederken maalesef endüstri aynı hızla devam etmiyor. Bir yavaşlama var. Artı, otomotiv dahil olmak üzere endüstriyel alanda devam eden bir fiyat baskısı var. Bir otomobilde etiketin maliyetteki oranı nedir? Buna rağmen inanılmaz bir fiyat baskısı altındayız. Ülkemizde ne değişiyor da tüm ham maddelerimizi, makinelerimizi dışarıdan alırken bu kadar fiyat baskısı altında kalıyoruz diye sorduğumuzda, biraz önce konuştuğumuz noktaya geliyoruz. Batının kullanmadığı ürünleri burada kullanmak zorunda kalıyoruz.
Beni çok üzen, inciten bir şeyden söz edeyim. Turkuaz bugüne kadar yabancı ve yabancı ortaklı şirketlerle çalışmayı tercih ediyordu. Derlerdi ki ‘Şu ürün şu kalite spektleri içinde olacak.” Onlar da bu kalite kriterlerinden feragatte bulunmaya başladılar. Kullandıkları ‘X’ ürün iken ‘Y’ ürün olmaya başladı. Ve biz bazı firmalarla çalışmaktan bu yüzden vazgeçtik. Bu çok tirajik bir durum. Bir Alman genel müdürün bunu istediğini sanmıyorum. Ama bu firmalar ne yazık ki bu hale dönüştü.
Ben kötümser değilim; her güne yeni bir umutla bakarım ve çalışmaya devam ederim. Herkese pozitif düşünmesini tavsiye ederim. Çünkü hayat devam ediyor.