Ada Matbaacılık Yayıncılık San. ve Tic. Ltd. Şti., fabrika ve depolarıyla 10 bin metre kareyi aşkın kapalı alanda, 120 civarında personeliyle Ankara’nın ve Türkiye’nin önde gelen yayın matbaalarından biri. Firma sahibi M. Abbas Çarhoğlu ile yeni kitap sezonu hazırlıkları, yayıncılığın ve kitap matbaalarının sorunları ve riskleri üzerine görüştük.
“İşlerin daha iyi olacağını umut eden, geleceğe olumlu bakan bir görüşe sahibim”
Genel olarak yayıncılık ve kitap basımında güncel durumun bir değerlendirmesini yapabilir misiniz?
2016 farklı bir yıldı. Her sene Talim Terbiye Kurulu’ndan onay almış kitapların ihalesi yapılır; ihale sonucunda basılan kitaplar Türkiye genelinde dağıtılır. Bu yıl 15 Temmuz’daki kalkışmadan sonra, o tarihe kadar basılmış olan ve basılacak olan ders kitaplarında darbecileri çağrıştıran unsurlar varsa onların düzelttirilip bastırılarak dağıtılması anlamında bir farklılık oldu. Tereddüt olan kitaplar düzelttirildi, basıldı ve yeniden üretilen kitaplar tekrar dağıtıldı. Bu uygulama, sürecin sıkışmasına ve bazı ders kitaplarının öğrencilere ulaşmasında gecikmelere neden oldu…
Kaynak kitap sektöründe, pazarda ciddi bir payı olan yasaklanan Zambak Yayınları ve yan kuruluşlarının pazarda bıraktıkları boşluğu doldurmak için kaynak kitaplarla ilgili yayıncılarda bir beklenti oluştu. Pazarın hareketli olduğu anlarda Milli Eğitim Bakanlığı tarafından ders kitabı dışında öğrencilere kitap tavsiye edilmemesi, aldırılmaması yönünde yayınlanan bir genelge, kamuoyunda kaynak ve yardımcı kitapların tamamen yasaklandığı yönünde algılandı ve kaynak kitaplarla, yardımcı kitaplarla uğraşanlar için ciddi anlamda bir belirsizlik oluştu. Bu olumsuz belirsizlik LYS, YGS ve benzeri sınavlar için hazırlık kitaplarında daha az hissedilirken; ilkokul ve ortaokul 1-4 ve 5-8 arasındaki sınıflar için üretim yapan yardımcı kitap yayıncılarını yoğun etkileyen bir durumdu. Daha sonra bakanlık tarafından Ekim ayında içeriklerinde sorun içermeyen, müfredata uygun hazırlanmış kaynak kitaplarda yasaklama getirilmediği şeklinde bir açıklama yapıldı. Bu konuda tereddütleri gidermek amacıyla gazetelere Türkiye Eğitim Yayıncıları Derneği ve Dekmeb gibi meslek birliği ve derneklerin öncülüğünde ilanlar verilerek konu açıklığa kavuşturuldu.
Yeni dönemde ders kitaplarıyla ilgili olarak müfredatın değişmesiyle ilgili olarak yaklaşık iki ay önce Milli Eğitim Bakanı açıklama yapmıştı. Müfredatın hemen hemen tamamı, yani 54 farklı dersin değişmesi söz konusu. Bunların arasında farklı sınıflarda henüz yeni değişmiş ders kitapları da bulunmakta. Müfredat ile ilgili değişikliklere son şekiller verilip henüz ilan edilmedi. Bu nedenle müfredatlara yönelik tam olarak nelerin değiştiği ve uygulamalara yönelik takvimin nasıl işleyeceğini önümüzdeki kısa süreçte göreceğiz.
Kaynak kitaplarla ilgili olarak stoktaki kitapların müfredat değişikliği sonrası nasıl atıl hale gelmeyebileceği ve değerlendirilebileceği de sektörde faaliyet gösteren yayınevlerini düşündüren önemli bir konudur.
Müfredatın açıklanmasının ardından ihalenin nasıl yapılacağı merak ediliyor. Milli Eğitim Bakanı müfredat değişikliğinin 1., 5., 9. sınıfların kitaplarından başlayacağını açıklamıştı. Önümüzde çok fazla süre yok. Bu kitapların Ağustos ortasında üretiminin bitmiş ve Türkiye genelinde dağıtılmış olması gerekiyor. Müfredatın ilanından itibaren kitapların hazırlanması, onaylanması için yeterli süre olmamasından ötürü bu yıl için devlet tarafından hazırlanan ders notlarının dağıtılması da gündemde. Bu durumda 1, 5 ve 9. Sınıflarda devletin hazırlayacağı ders notları ciddi anlamda özel sektör ders kitabı yayıncılarını zorlayacak bir durumdur. Bu sınıflarda hazırlanacak ders notları için de bunların üretilmeleri için de çok sıkışık bir zaman aralığı var. Önümüzdeki Mart, Nisan aylarında bunların netleşmesi gerekiyor.
Bütün bu geçiş sürecinde ve sonrasında çok zorlansak da işlerin daha iyi olacağını umut eden, geleceğe olumlu bakan bir görüşe sahibim.
Müfredat değişikliğinin ardından kaynak kitapların ve yardımcı kitapların da yeni müfredata göre değiştirilmesi söz konusu olabilir. Burada da hazırlık ve üretim aşamasında bir sıkışıklık yaşanacaktır. Bu kısa sürede kaynak kitaplarında isim yapmış firmalar hızlı davranırlarsa avantajlı duruma geçeceklerdir.
Kağıt tüketimi açısından bakılırsa, yoğun bir şekilde kullanılan 1. hamur kağıt temininde özellikle 1, 5 ve 9. sınıflardaki belirsizlikten dolayı firmaların ihtiyaç miktarları netleşmemiştir. Şu ana kadar gerek kendi sektörümüzdeki belirsizlikler gerekse kağıt pazarındaki fiyat artış eğilimi ve tedarik etmeye yönelik süre ve miktarlardaki sıkışıklık önümüzde zorlu bir süreç yaşayacağımızı işaret ediyor. Milli Eğitim Bakanlığı’nın bu konuda vereceği karara göre, hangi ders kitabının nasıl olacağı belli olacaktır. Hepimizi yoğun bir hazırlık dönemi bekliyor.
Ders kitapları, kaynak kitaplar ve yardımcı kitaplarda Türkiye’de ne kadar kitap üretiliyor? Elinizde veri var mı?
Yardımcı ve kaynak kitaplarla ilgili birebir doğru bilgim yok; ama esas üretim yapılan konunun ders kitapları olduğunu söyleyebilirim. Ders kitaplarında Milli Eğitim Bakanlığına ait yayınlarda geçmiş yıllarda 40 – 45 milyon adet kitap üretiliyordu ve bu da 400 – 500 milyon formaya tekabül ediyordu. Özel sektörden alınan ders kitaplarında da ilköğretim ve lise kitaplarının ayrı ayrı ihale edildiğini düşünürsek; 100 – 150 milyon kitap (Ders Kitabı, Öğrenci Çalışma Kitabı ve Öğretmen Kılavuz Kitabı dahil) da orada var. Toplamda yaklaşık 150 – 200 milyon civarında kitap üretiliyor. Özel sektörün 1 – 1.3 milyar forma, Milli Eğitim’in 400 – 500 milyon forma tuttuğunu düşünürsek, forma başına 40 g. hesabıyla yaklaşık 70-75 bin ton 80 g kağıt kullanıldığını varsayabiliriz.
Kaynak kitaplar pazardaki talebe göre üretiliyor. Emin değilim ama ders kitaplarının yarısı kadar forma ve adette kaynak kitap ve yardımcı kitap üretildiğini düşünüyorum.
“Günlük 5 milyon forma kapasitemiz var”Siz kapasitenizin ne kadarını kullanıyorsunuz?
Makinelerimde bir arıza olmazsa günde 200 – 210 ton 80 g kağıt işleyecek kapasitemiz var. Bu da yaklaşık 5 milyon formaya tekabül ediyor. Kitapları 10 forma ortalama düşünerek hesap yapıldığında günde 500 bin civarı kitap üretim hattımız bulunmakta. Bu ciddi bir kapasite. Bununla ilgili olarak 2016’da süre çok dar olmasına rağmen üretmemiz gereken işleri zamanında üretip teslim ettik.
Genel anlamda ders kitaplarında tek çeşit 80 g 1. hamur iç kağıt ve 220 g bristol karton kapak kullanılıyor ve 15 Ağustos’a kadar bu kitapların üretimiyle ilgili piyasada bir hareketlilik ve canlılık söz konusu oluyor.
Şu anda makine parkınızdaki durum nedir?
Makine parkımızda, web ofsette 4 adet 32 sayfa forma baskısı yapabilecek ikili kule, bir adet 63 kesim makinemiz var. Bu 63 kesim makinemizi forma üretiminde çok fireli olduğundan ders kitaplarında kullanmayı tercih etmiyoruz. Dört adet çift kuleden oluşan hattımız aynı anda döndüğünde 5 milyon ve üzeri forma iş çıkıyor. İkisi 9 bin, biri 6 bin adet / saat hızda çalışan 3 adet kapak takma hattımız var. Bunlarla da 24 saatte 400 – 450 bin kitabı üretebiliyoruz. Günde tek vardiya 100 bin adetlik tel dikiş kapasitemizi de eklersek, rahatlıkla günde 500 – 550 bin kitap üretip paketleyebilecek kapasitemiz olduğu görülüyor.
Bu kapasitede Ankara’da kaç matbaa var?
Ankara’da bir iki matbaa daha var. Tuna Matbaacılık son yatırımıyla bu kapasitenin de üzerinde bir kapasiteye ulaştı. Bu kapasitelere genelde yayıncılık yönü de olan matbaalar yöneliyor. Kapasitesini bilmediğim matbaalar da var. Baskı kapasitesinin ötesinde baskı sonrası cilt kapasitesi de göz ardı edilmemesi gereken önemli bir konu. Ciltleme (kapak takma ve tel dikiş) kapasiteniz yoksa baskı sonrasında yığılma olabilir veya yığılmayı bertaraf etmek için baskıyı durdurmak gerekebilir.
Milli Eğitim ihalelerinde en çok Ankara matbaaları iş alıyorlar diyebilir miyiz?
Eskiden farklı olarak hem ders kitabı yayıncılığı hem de üretim yapacak matbaa konusunda Ankara çok önemli bir konuma geldi. Milli Eğitim kitaplarıyla uğraşan Ankara dışında çok yayıncı kalmadı. İstanbul’da Bilnet grubunun Netbil diye bir yayıncı firması, Meram Yayınları devam ediyor. Netbil ve Meram kitapları İstanbul’da üretiliyor. Diğer Ankara dışı özel sektör yayınevlerinde çok kitap olmadığından sanıyorum Ankara’da ürettiriyorlar. Özel sektörün ürettiği kitabın % 90’ı veya daha fazlası Ankara’da üretiliyor diyebiliriz. Milli Eğitim ihalelerinde ise son birkaç yıldır işin tamamı Ankara matbaaları tarafından üretilmektedir.
Tedarik ve lojistik yönünden bakıldığında doğru yer olarak gözükmeyen Ankara’da bu kadar yığılma olmasını neye bağlıyorsunuz?
Özellikle ders kitaplarında, ücretsiz ders kitaplarından önce, Cağaloğlu’nda kitap toptancılarının olduğu dönemde, İstanbul’un hem yayıncı olarak hem de matbaacı olarak ağırlığı vardı. Süre geçtikçe Talim Terbiye Kurulu’nun Ankara’da olmasının, işlemleri hızlandırma açısından bir etkisi olsa da bundan çok, günümüzdeki işçilik vb. maliyetlerle ders kitaplarındaki kârlılığın İstanbul matbaaları için çok anlamlı olmamasının etkisi de olabilir. Sonuçta İstanbul yayınevleri ve matbaalarının muhtemelen maliyet ve işçilik hesaplarının uygun olmamasından dolayı ders kitaplarından çekilerek başka işlere yönelmesi söz konusu olabilir. Ankara matbaalarının ise kârlılığı düşen bir sektörde hacimli üretim yapmaya yönelik şekilde sistemini değiştirip para kazanabileceği umuduyla ders kitaplarına yoğunlaştığını düşünüyorum.
Geldiğimiz noktada herkes fiyatların çok düştüğünden şikayet ediyor. Sizin yorumunuz nedir? Bununla ilgili olarak gelecekte bir düzelme olabilir mi?
Geçtiğimiz sene ve ondan evvelki sene fiyatlarda iyileşmenin zorunlu olduğunu düşünüyordum. Ama her nedense ihalelerde teklif veren arkadaşların matbaaları boş kalmasın diye aşırı istekli olmaları ya da daha fazla iş almaya dönük tavırlarından dolayı, son iki senede dolar kurundaki artış da dikkate alınınca, o gün verdikleri sınırdaki fiyatları sonrasında zarar hanesine yazma gibi bir gerçekle karşı karşıya kaldılar. Fiyatları anlamlı seviyeye ulaştırmadan çok düşük seviyelerde tutarak iş yapabilme şansının önümüzdeki yıllarda sürdürülemez olduğunu düşünüyorum. Ders kitaplarının fiyatlarının da döviz kuru ve malzemedeki fiyat artışlarının çok uzağında kaldığından yayıncıları sürdürülebilir iş yapma konumundan uzaklaştırdığına inanıyorum. Kur artışının tamamı fiyatlara yansımasa dahi fiili olarak üretimdeki kalemlerin eskisi gibi düşük fiyatlandırmaya müsaade edeceğini düşünmüyorum. Fiyatlarda maliyetleri karşılayacak anlamlı bir düzelme olmadığı takdirde bu piyasadaki firmaların birer birer kendilerini geri çekeceklerini ve piyasadaki firma sayısının azalacağını söyleyebiliriz.
Bu kadar düşük fiyatlar verilmesi basım işletmelerinin borçlu olmalarından mı kaynaklanıyor?
Bu rekabetin ticari bir açıklaması olduğuna inanmıyorum. Çünkü kağıda, mürekkebe, kalıba, tutkala döviz karşılığı bir bedel ödeyerek bu işi yapıyor ve bitiriyorsunuz. Verdiğiniz fiyat içindeki kâr marjı (aslında işçilik bedeli tanımı daha doğru) döviz kuru artışıyla kaybolduğu gibi, sermayeniz de eriyorsa, bugün hiç risk yokmuş gibi fiyat vererek iş almaya yönelik iştahlı olmaya bir anlam veremiyorum. İşçilikten filan kâr bırakıyormuş gibi görünse de bunun hiç böyle olmadığı son iki yılda görüldü. Bu durum sektördeki firmaların birbirleriyle ilişkilerinde rekabetten öte bir pozisyonda olmalarından kaynaklanıyor. Sınırda rakamlar veriyorsanız risk alıyorsunuz demektir.
“Birinci hamur ve bristol tedarikinde sıkışıklık olabilir”
Kağıt ve mürekkep tedariki konusunda durum nedir?
En önemli temin edilmesi gereken malzeme 1. hamur kağıt. Birinci hamur kağıtta 70 – 75 bin ton hacim söz konusu. Yerli tedarikçiler Alkim, Ve-Ge ve Kombassan. Mopak’ın bu sektöre kağıt verdiğini pek işitmiyorum. Bu fabrikalardan Ve-Ge’nin de fotokopi kağıdına yöneldiği görülüyor. Her biri ayda 5-6 bin ton civarında üretim yapan iki fabrikanın (bu sektörde önceden alıp stoklamanın da söz konusu olmadığını dikkate alarak), yoğun kitap üretilen üç ay zarfında ancak 35 – 40 ton civarında bir talebi karşılayabilecekleri ortaya çıkıyor. Bu da ihtiyacın ancak yarısını karşılıyor. Gerisi ithalattan karşılanıyor. İthalat kanallarında da fiyatların fazla belirsiz olması, risk olması ya da birinci hamur kağıtlarda gümrüklerde gözetim vergisi gelmesi, bunun sonucu olarak ithal kağıt tedarikçilerinin KDV alacaklarındaki şişmelerle ilgili olarak ithalatta da belirsizlikler ve riskler var. Neticede birinci hamur kağıdın tedarik edildiği dönemde bir sıkışıklık geçmişte de olmuştu, bu sene de olacağına inanıyorum. İthalatçılarda belki depolama, belki döviz kaygılarından, şu ana kadar ithalat için talebi karşılayacak miktarlarda belli bir hareketlenme görmedim.
Bristol ile ilgili olarak, maliyetler çok yukarı gitmesin diye Çin’den kalitesi hiç de fena olmayan bristol kartonlar getiriliyordu; orada da 2017’de bir daralma olacakmış gibi haberler geliyor. Ders ve kaynak kitap kapaklarında kullanılan Amerikan Bristol’ün tamamı yurt dışından ithalatla karşılanıyor.
Boya ve tutkal gibi malzemeler üreten ve ithal eden firmalar, kitap üretim dönemine göre önceden hazırlık yaptıklarından bu konuda sıkıntı yaşanmasını beklemiyorum.
Ben kapasitem gereği tek kanaldan tedarik yeterli olmadığından kaliteden taviz vermeden yerli ve ithal kanallardan ihtiyacım olan kağıdı temin etmeyi sürdüreceğim.
Geleceğe dönük yatırımlar Sincan’da yapımı süren yeni binaya geçince gündeme gelecek
En son yatırımlarınızı hatırlatır mısınız?
Geriye dönüp bakarsak hemen her sene ciddi sayılabilecek yatırımlar yaptığımızı düşünüyorum. Bundan sonraki süreçte büyük tutarlı yatırımlar olmasa da ihtiyaçlar doğrultusunda yan makine yatırımları yaparız diye tahmin ediyorum. Bu sene özellikle kaynak kitaplar için selofan makinesi yatırımı yaptık. Kaynak kitapların tamamı ya mat ya da parlak selofanlı. Bir iki spiral makinesi ve plastik filament üretim makinesi yatırımımız oldu. Belki ilerde kitapların defter gibi kullanıldığı bir düzen söz konusu olabilir. Bunlar mevcut kapasiteyi arttıran değil destekleyen türden yatırımlar.
2016 yılı başında forma basımında kapasiteyi arttırmak için, eskiden gazete basılan bir üretim hattı satın aldık. Makinenin sıralı bir düzende kurulması işimize uygun değildi ve yerimizi daraltıyordu; o yüzden makinenin yarısını kurduk. Ayrı bir katlama ve kumanda masası ile makinelerin çalışabileceği daha geniş bir yerde ek kapasiteye de ulaşmayı ileride planlıyorum.
Sincan Organize Sanayi Bölgesi’nde aldığımız arsada yeni bina inşaatını başlattık. İki üç sene içerisinde tamamlanırsa, orada hem piyasa koşulları hem de benim yapabileceğim işlerdeki değişikliklere göre kapasiteye ya da farklı işlere göre yatırımlarımız olabilir. Ambalaja yönelme düşüncemiz olabilir. Belki insört olabilir, belki bir sert kapak hattı olabilir; şimdiden bir şey söylemek çok anlamlı değil.
Dijital ile ilgileniyor musunuz?
Dijital bana uzak bir konu. Fuarlarda gördüğümüz, gelecek dijitale kayıyor gibi bir beklentide yoğunlaşma söz konusu. Makine üreticileri daralan pazarlarından yeni bir çıkış noktası bulmak amacıyla bu konuda beklentiye sahipler. Türkiye’de yeni bir pazar var mı, emin değilim. Düşük tirajlı çok iş bulmanız gerekiyor. O tür işler bizim gibi kurumsal firmalardan çok çarşı içinde veya caddede fotokopici gibi çalışan yerler için uygun. Dijital yatırımı yapanlar da 1000 civarı tirajlı işlerde karşılarında ofseti bulacaklar. Yurt dışında Amazon benzeri, çok çeşitli kitap üreten ve stok tutmayan yapılar için dijital baskı teknolojisine yatırım uygun olabilir ama benim yaptığım işte 200 – 300 adetlik kaç adet iş bulabilirim diye bir öngörüde bulunacak pozisyonum yok.
Yatırım tutarlarının da kolayca sahip olunabilecek seviyelerde olmadığını görüyorum. O makinelere bağlayacak çok fazla çeşitte işiniz olmalı ki yatırım anlamlı olsun.
Eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Karamsar olmaya gerek olmadığını düşünüyorum. Ülkemiz de, ticaret de, sektör de düzelecek…