Xerox Gelişen Pazarlar Bölgesi Grafik İletişim Genel Müdürü Martyn Train’e göre, dijital inkjet teknolojisi pazarın ihtiyaçlarını karşılamaya hazır.
Xerox Gelişen Pazarlar Bölgesi Grafik İletişim Genel Müdürü Martyn Train ve Xerox Türkiye Genel Müdürü Burak Özer ile drupa 2016’da Xerox standında görüştük.
Xerox’un drupa sloganı ‘let the work flow’, tam otomasyona, bir tuşa basarak bitmiş iş alma sürecine vurgu yapıyor; drupa sunumunuzda bu otomasyon hangi seviyede sunuluyor? Bu otomasyon hangi unsurları kapsıyor?
M. Train: En ufak makinemiz Xerox Versant 80’den en büyük sistemlerimize kadar otomasyonu gösteriyoruz. Her makinemizde başından sonuna kadar bir çözüm var. Baskı öncesi, iş akışı, makine otomasyonu ve sonlandırma dahil, baştan sona tüm uygulama çözümlerini kapsayan otomasyon sunuyoruz.
B. Özer: Xerox Versant 80’den Xerox Trivor 2400’e tüm baskı makinelerimizde tamamlayıcı ve sonlandırıcı otomasyon çözümlerimiz mevcut. Impika’da ve diğer birçok baskı makinelerimizde Hunkeler ve Müller Martini gibi iş ortaklarımızla beraber çözüm üretiyoruz. Sistemde ne kadar az insan çalışırsa, ne kadar otomasyona gidebilirsek, yapılan işlerde de o kadar az hata olur. Bu konuda Türkiye’de de görüştüğümüz müşteriler var. Tam otomasyon özellikle güvenlik gerektiren baskı uygulamalarında ön plana çıkıyor. Güvenlik (örneğin, Türkiye’de daha önce de yaşadığımız sınav güvenliği sorunları gibi) insanın olduğu her yerde önemli bir faktör oluyor. Amacımız basit bir ifade ile sisteme ham maddeyi vermek ve süreç sonunda bitmiş bir ürün olarak onu sistemden almak.
2016 drupası kimileri tarafından ‘dijital drupa’, kimilerince doğrudan ‘inkjet drupası’ olarak tanımlanıyor. Siz ne düşünüyorsunuz? Böyle bir tanımlama gerekli mi?
M. Train: İnkjet 2012 fuarına geldiğimizde demo seviyesindeydi. Ürünü elinizle tutamıyordunuz. Bu fuarda inkjet sergilenen stantlarda ürünleri elimize alabiliyoruz. Bu nedenle inkjet tanımı oturdu ve daha da oturmaya devam edecek. Dolayısıyla fuarın ‘inkjet drupası’ olarak tanımlanmasını doğru buluyorum.
B. Özer: Daha önceki röportajlarımda da söyledim; Xerox zaten toplam pazar hazır olduğu anda inkjet pazarına girdi. 2012’de inkjetin tam olarak hazır olmadığını, doğru çözümü sunamayacağını biliyorduk. Impika’yı satın aldıktan ve toplam pazar hazır olduktan sonra inkjetin hazır hale geldiğini söyleyebiliyoruz. Bundan sonra inkjet ve otomasyon tanımı gittikçe büyüyecektir. Dijital baskının, özellikle inkjet baskı tarafından beslenen dijital baskının gelecekte matbaacılıkta geleneksel baskıdan daha fazla pay almasını ve dijital pazarının daha da büyümesini bekliyoruz.
İster kentin işlek caddelerinden birinde her türlü anında baskı talebine yanıt vermek isteyen bir kopyalama merkezi için Xerox Versant 80, ister çeşitli kitap, dergi ve katalog taleplerine yanıt verecek yüksek hacimli Xerox Brenva HD kullanan profesyonel baskı merkezleri için bilgi işlemek ne kadar önemli? Herhangi bir operatör bu sistemleri kullanabilir mi?
M. Train: Dizayn aşamamız işinde çok iyi analistler ve uzmanlarımız ile tamamlanıyor. Makinelerimizdeki üstün dizayn anlayışımız, sağladığı üst düzeyde otomasyon imkanı sayesinde bilgi ve içerik istendiği gibi kolayca işleniyor, üretim süreçlerinde çok az insan dokunuşu gerektiriyor. Çoğu makine operatörüne çok basit eğitimler vererek bu otomasyonun kullanılmasını sağlayabiliyoruz.
B. Özer: Sektörde bizi bazı rakiplerimizden ayıran en önemli unsurlardan birinin de bu olduğunu düşünüyorum. Baştan başa bir çözümü dizayn ederken analistlerimiz ve bilim insanlarımız çok titiz bir şekilde çalışıyor. Ondan sonra işletmelerdeki operatörler birkaç saatlik eğitimle, daha önce günlerce süren işleri saatler içinde çözebiliyorlar. Her yeni makinemizde, örneğin Xerox iGen 150’de ve Xerox Trivor 2400’de bilgi işleme, özelleştirme ve kolayca kullanıma yönelik otomasyon özellikler daha da geliştiriliyor.
Xerox eğitim programlarından da söz edebilir misiniz?
B. Özer: Makinelerimizin kurulum aşamasında operatörün sorunsuz bir şekilde çalıştıracağından emin olana kadar makineyi bırakmıyoruz. Bu eğitimin süresi kompleks makinelerde iki üç haftayı bulabiliyor. Ondan sonra da güncellemeler oldukça, operatör değiştikçe bu eğitimleri veriyoruz. Maalesef Türkiye’de operatörler sık sık iş değiştiriyorlar. Bu durum eğitimlerimizi çok sık yapmamıza yol açıyor.
Xerox CiPress, Xerox’un düşük enerji tüketimi ve esnek medya seçenekleriyle iddialı olduğu bir susuz inkjet çözümü olarak sunulmuştu. En yeni inkjet çözümünüz Xerox Trivor 2400 ise diğer Impika kökenli çözümler gibi su bazlı inkjet teknolojisini kullanıyor. Halen yüksek kapasiteli inkjet makineniz olan Xerox CiPress’i geliştirmeye devam edecek misiniz? Teknoloji beklenen talebi yarattı mı?
M. Train: Pazardaki devamlı olarak farklılaşan ihtiyaçlardan dolayı Xerox CiPress’i geliştirmeye devam edeceğiz. ABD’de bazı ofset baskı tedarikçilerinde farklı stoklara ve farklı ofset kağıtlara Xerox CiPress ile baskı yapılabiliyor. Bu yüzden Xerox CiPress ABD’de daha çok tercih ediliyor. Avrupa’da ise Xerox CiPress varlığını korusa da talep daha çok Impika ağırlıklı olarak gerçekleşiyor.
B. Özer: Türkiye’deki talep tiraj miktarlarından dolayı Amerika’dan farklılaşıyor ve daha çok Impika tercih ediliyor. En son ürünümüz Xerox Trivor 2400’ün kuşe ofset kağıdına baskı yapabilme özelliği Türkiye’de de büyük rağbet görmesini sağlayacak.
Bu bir astar gerektirecek mi, doğrudan baskı mümkün mü?
B. Özer: Hayır, doğrudan özel bir mürekkeple baskı yapacağız. Mürekkepleri şu anda burada gösteriyoruz ve gelecek yıldan itibaren o mürekkeplerimizle baskı yapılabilecek.
Xerox CiPress’in daha çok ABD’de kullanılması, yatırım maliyeti ile mi ilgili?
B. Özer: Bu teknoloji maliyetinden çok ABD’deki matbaaların çok yüksek baskı taleplerini ve farklı medya ihtiyaçlarını karşılamak ile ilgili. Xerox CiPress, çok yüksek hacimde ve değişik ofset kağıtlarına da basabilen bir makine. Türkiye’de bu makineyi verimli kullanabilecek bir baskı tirajı yok, ayrıca bilirsiniz çok fazla kağıt çeşidi kullanılmaz; ABD’de çok çeşitli kağıt cinsleri kullanılıyor ve Xerox CiPress bu kağıt cinslerinde de başarılı olduğu için tercih ediliyor.
Dijitale geçişte geleneksel matbaacılar en çok inkjet mürekkep maliyetleri üzerinde duruyorlar. Özellikle dijital toner ve inkjet mürekkep maliyetlerinde matbaacıları dijital yatırımına cesaretlendirecek gelişmeler beklenebilir mi?
M. Train: Maliyetler biraz da üretimin hacmi ile ilgili. Şu anda geleneksel ofsete göre inkjet teknolojisi henüz yeni emeklemeye başladı. Bir gün öyle bir noktaya gelecek ki, baskı hacimleri arttıkça, konvansiyonel matbaalar dijitale kaydıkça, her iki teknolojinin üretim maliyetleri bir noktada kesişecek. Bu nokta inkjet tarafından ne zaman aşılır; bunu kestirmek zor.
B. Özer: Ben bir sonraki drupa’da bu noktaya varılabileceğini düşünüyorum.
Fuarda ziyaretçilerin en çok ilgi gösterdikleri bölümler, teknolojiler neler oldu? Ziyaretçilerle görüşmelerinizden izlenimlerinizi aktarabilir misiniz?
M. Train: drupa’da ziyaretçilerimize yeni bir makineden ziyade bir veriden nasıl bitmiş bir ürün çıkar, onu sunuyoruz. Yazılımlarla, kendi makinelerimizle, iş ortaklarımızın çözümleriyle bize verilen veriden, sadece fareyi (mouse) kullanarak nasıl bitmiş bir ürün teslim edeceğimizi gösteriyoruz. Bu da standımızı diğer stantlardan farklı kılıyor ve ziyaretçiler bu yüzden standımıza ilgi gösteriyorlar.
“Bu fuarda ilk üç günde, gelişen pazarlarda, beklediğimiz cironun üstüne çıktık”
Xerox’un çevre ve sürdürülebilirlik konularına da özel bir önem verdiğini biliyoruz. Bu drupa’da sunumunuzda, bu konuda en çok vurgulanması gereken yönler nelerdir?
M. Train: Sürdürülebilirliğe katkı stratejimiz kurulduğumuzdan bu yana devam ediyor. Ne drupa 2016’da ne de sonrasında bu değişmeyecek. Standımızda gördüğünüz makinelerin çoğu en az enerji kullanan makineler. Tabii bununla kalmıyoruz; makinelerimiz yeniden üretilebilen kağıtlara baskı yapabilen makineler olarak dizayn ediliyor. Aynı şekilde tüm makinelerimizde mürekkep olsun, toner olsun hepsi çevreci uluslararası çevre ve kalite sertifikasyonlarına sahip ürünler ve kullanıldıktan sonra geriye en az atık bırakan ürünler. Biz Xerox olarak yeşil üretim anlayışını destekliyor ve buna uygun üretim yapıyoruz. Bunu aldığımız birçok ödülle de kanıtladık. Bunun üretim ve pazarlama aşamasında bize maliyeti daha yüksek olsa da bundan asla taviz vermeyeceğiz. İster ABD, ister Hindistan ya da Türkiye olsun, değişik pazarlarda aynı stratejiyi sürdürmeye devam edeceğiz.
Fuarın ilk üç gününde yaptığınız görüşmeler ve sonuçlanan satışlar, drupa 2016’nın Xerox’un satışları yönünden nasıl geçeceğini düşündürüyor?
M. Train: Eskiden fuarda yapılan cironun iki katı fuar sonrasında yapılırdı. Bu fuarda ilk üç günde gelişen pazarlarda beklediğimiz cironun üstüne çıktık.
Türkiye’de fuar sonrasında perspektifiniz ne olacak?
B. Özer: Biz Türkiye’ye yeni teknolojileri getirmeye devam ediyoruz. Burada görülen teknolojilerin hepsini Türkiye’ye de sunacağız. Görüştüğüm müşterilerden aldığım ilk izlenimler; onların bu teknolojileri kullanmaya hazır olduklarını gösteriyor. En son teknolojileri Türkiye’ye getirmeye devam edip müşterilerimizi bu teknolojilerden yararlandıracağız. Gördüğüm kadarıyla onlar da standımızda gördüklerinden çok memnunlar.