Mehmet Ali Molay;
“Devlet ve belediyeler atık kağıt toplama işini daha iyi organize etmeliler”
Mopak standında drupa ve kağıt sanayimiz üzerine sohbet ettiğimiz Molay, selülozda dışarıya bağımlı olduğumuz gibi, Türkiye’de geri dönüşümlü kağıdın da yeterince toplanamadığını ve kağıt sanayimizin dışarıya bağımlı kaldığını vurguluyor.
drupa’da ilk bakışta neler dikkatinizi çekti?
Genelde baskı sistemlerinde çok büyük değişiklik yok. Tipo baskı sistemi neredeyse tamamen ortadan kalkmış; etikette kullanılan bazı makineler var. Gazete tirajlarının düşmesi, kitap baskılarının azalması drupa’nın da çehresini değiştirdi. Dijital teknolojiler kullanan baskı makinelerini bu drupa’da daha çok görüyoruz.
Bunun yanında, Almanya’da matbaaların üçte birinin kapandığını okudum. Arkadaşlarımdan biliyorum, birçoğu matbaasını kapattı. Çünkü artık broşür basan azaldı. Rotatif makinelerde yüksek tirajlı, süpermarketlere, ‘Kaufhof’lara yönelik insertler basılıyor. O da çok büyük yatırım gerektiriyor.
Türkiye gelişen bir ülke, birdenbire sistemler değişiyor. Krizlerden de çok etkileniyor. Bu yüzden yatırım yaparken öngörülü olmak lazım.
Baskı dışında gözünüze takılanlar nelerdi?
Genelde ambalaj sanayii. Bir de devamlı alışveriş yaptığımız malzemeciler ve yedek parçacılar var. Onlara yoğunlaştık. Burada kağıtlarımızı tanıtıyoruz. Standımıza oldukça yoğun bir talep var. Oluklu mukavva ambalaj kağıtları tanıtıyoruz. İnce gramajlar yapıyoruz; 65, 70, 75, 80 g hatta istenirse 50 g bile yapabiliriz.
Ham madde olarak geri dönüştürülmüş kağıt kullanıyorsunuz, değil mi?
Evet. Tamamen geri dönüşümlü kağıt kullanıyoruz.
Sizin plantasyon yatırımlarınız da vardı, o konuda mevzuatta bir gelişme var mı?
Şu ana kadar yok. Maaselef Türkiye’de kağıt sektörü dışa bağımlı. Özellikle beyaz kağıtlarda selüloz tamamen dışarıdan geliyor. Genç nüfusuyla Türkiye’de birçok kağıtlarda tüketim artışı var ve maalesef dışarıya bağımlıyız. Geri dönüşümlü kağıt konusunda da Türkiye’de toplanmasında sorunlar var. Yeteri kadar geri dönüşümlü kağıt olmasına rağmen, toplanma oranı çok az; % 40-45’ler seviyelerinde. Almanya’da bu oran % 75’leri buluyor. Devletin, belediyelerin bunu daha iyi organize edebilmeleri lazım.
Geçen yıllarda geri dönüşüm firmalarıyla da görüştük; kendi hesabına ruhsatsız çalışan ve topladığı kağıtları toptancılara verenlere yaptırım uygulanmak isteniyor ama bu insanlar ruhsatlı şirketlerde düşük ücretlerle çalışmak istemiyorlar. Dolayısıyla bir sistem kurulamıyor. Siz ne düşünüyorsunuz?
Bence bu ayrıştırma evlerde başlamalı. Almanya’da hangi eve giderseniz gidin ayrıştırmışlar. Bunları belediyeler alıyor ve toptancılara veriyor. Böyle bir sistem kurmuşlar.
Almanya’da kimse kağıdı genel çöp içine atmaz. Bununla ilgili yaptırım olduğunu duymadım ama insanlar alışmışlar. Türkiye’de bu alışkanlığın kazanılması lazım.
Kağıt sanayiinin önemli ham maddesi ormana dayalı. Ormanlarımızın özel plantasyonlara açık olması lazım. Siz plantasyon kurmaya kalksanız, kuruyorsunuz ama 3 dönüm üzerindeki orman alanlarının mülkiyeti devlete ait oluyor. Köylü devletle karşı karşıya gelmemek için bunu yapmıyor. Devlet şimdi el koymuyor ama on sene sonra kesmek için izin alıyorsunuz; bir yerden bir yere izinsiz nakledemiyorsunuz; nakliye teskeresi almanız gerekiyor. Bizim amacımız orman köylüsüne orman yetiştirmesinde yardımcı olarak hem gelir sağlamaları hem de kağıt sanayi için ham madde sağlamak. Bu yapılmadıkça kağıt sanayinin gelişmesi, dışa bağımlılıktan kurtulması mümkün değil.
Finlandiya 100 sene evvel bataklıkları orman alanına dönüştürerek, kağıt ve orman ürünleri sanayii kurmuş. Bir ağaç kesmişler, yerine on ağaç dikmişler. Yetmemiş G. Amerika ve Afrika’da plantasyonlar kurmuşlar. Üretilecek kağıdın cinsine göre plantasyonlar kuruyorlar.