Heidelberg Türkiye Genel Müdürü Faruk Ekinci
Heidelberg Türkiye, Avrupa Birliği’nin yüksek orandaki hibe fonlarından yararlanan bölge ülkeleri arasında satış rakamları ile öne çıktı ve Plonya’nın ardından 2. en yüksek satış yapan ülke oldu.
drupa 2016, basım sektöründeki değişimin olgunlaştığı, hem makine ve ekipman alanında hem de işleyişte değişimin ürünlerinin ortaya çıkıp belirleyici olmaya başladı tarihsel bir dönemde gerçekleşti. Bu özellikleri ile de bu drupa basım sektörü için önemli bir kavşak oldu. Bu kavşakta, fuarın ikinci haftasında Heidelberg standında Heidelberg Türkiye Genel Müdürü Faruk Ekinci ve Ürün ve Satış Müdürü Tolgahan Toskaya sorularımızı yanıtladılar.
drupa 2016 öncesinde dijital ve inkjete dönük enformasyon ve Heidelberg’in yeni konsepti ziyaretçilere nasıl yansımış, nasıl değerlendirmeler aldınız?
Faruk Ekinci: Heidelberg olarak fuara çok iyi hazırlandık. Fuar öncesinde de basınla drupa konseptimizi, beklentilerimizi. sergileyeceklerimizi, fuara ilişkin yeniliklerimizi paylaşmıştık. Bizim için de heyecanlı bir bekleyişti. Yeni ürünlerimizin nasıl karşılanacağı, Heidelberg’in bakış açısının değişmesinin müşterilerimiz tarafından nasıl kabullenileceğini merak ediyorduk. Şimdi geriye dönüp baktığımızda Türk ziyaretçilerimizin yoğun bir şekilde fuara gelip bizi ziyaret etmesi bizi çok sevindirdi. Özellikle ilk 6 gün çok daha yoğundu. Ramazan dolayısıyla bu hafta Türk ziyaretçi sayısı geçen haftaya göre biraz düştü.
Aldığımız geri bildirimler; salonumuzun konumu, ferahlığı, yeni ürünlerimiz, partnerliklerimiz açısından olsun hep çok olumlu oldu.
Bu fuarda Primefire 106’yı geniş kitlelere ilk kez göstermiş oldunuz, tepkiler nasıl?
Faruk Ekinci: drupa 2016’da 74×106 cm ebadındaki tabakadan tabakaya su bazlı inkjet baskı makinemiz Primefire 106 modelini ilk kez tanıttık. Aynı zamanda canlı şovlarla baskı yapıp, baskı örneklerini doğrudan ziyaretçilere gösterdik. Primefire 106’nın satışları da yapıldı. Müşterilere belirli tarihler verildi ama makine fuarın ardından Ar-Ge binamıza geri dönecek ve bir kaç ilave geliştirmeden sonra yılın sonunda her kıtada en az bir makinemiz kurulmuş olacak. Önümüzdeki yıllarda ise seri üretime geçilecek. Aldığımız geri bildirimler oldukça iyi. Standımızda çok büyük yoğunluklar vardı.
Primefire 106 dijital makinemiz tamamen XL 106 platformunda hareket ediyor. Sadece orta bölümünde yer alan Inkjet dijital konusunda Fujifilm ile ortak bir Ar-Ge çalışması var. Fujifilm ile Heidelberg bu alanda ilişkilerini daha da ilerletme gayreti içindeler.
“Önümüzdeki iki yıl içinde Türkiye’de de bir Primefire dijital baskı makinesi görebileceğiz”
Bu fuarı bir önceki ile kıyasladığımda büyük bir fark olduğunu söyleyebilirim. İnsanlarımızın sektörümüzün gidişatıyla ilgili fikir edinmeye çalıştığı bir fuar oldu. Öncelikle biz müşterilerimize yeni teknolojiyi anlatmak için önemli bir fırsat yakaladık. Müşterilerimiz de bu teknolojiyi daha iyi anlamaya çalıştılar. Baskı kalitesini sordular. Dijitalde şu an 1200 dpi çözünürlükte, saatte 2500 tabaka baskı yapabiliyoruz (üretkenliği ofsetle kıyaslanamaz). Makine ve üretim maliyetini öğrenmek istediler. Dijitalde makine maliyeti tabi ki daha fazla. Click-charge bizde yok. Bu noktada maliyetleri kıyaslamaya çalıştılar. Kafaları ve mürekkebi sordular. Mürekkep konvansiyonelden daha pahalı. Inkjet kafalarının kesinlikle bir bakım sözleşmesine alınması gerekiyor.
Müşterilerimiz önce konsepti anlamaya çalıştı. Ama ardından yatırımı da düşündüler. Kendi mevcut işi ile ilgili projeler yaratmaya çalışan Türkiye’dan bir müşterilerimiz Primefire için start verdi.
Primefire 106 makinemiz 170 – 450 g/m² arası karton ambalaja hitap ediyor ama müşterimizin talebi daha ince bir gramaja hitap eden bir mazemeye baskı yapabilmesi. Şimdi bu talepler doğrultusunda bu yılın sonuna kadar Ar-Ge çalışmaları yapılacak. Herşey yolunda giderse 1.5 – 2 yıla kadar Türkiye’de bir Primefire 106 görebileceğiz.
Tolgahan Toskaya: Avrupa ve dünya çapında iş yapan çok güçlü matbaalara sahibiz. Hangi baskı tekniği ile verimliliğin yakalandığı ve hangisinde birim maliyetlerin istenilen adetlerle orantılı olarak daha düşük yakalanabiliceği hesabını matbaacılar çok net yapabiliyorlar. Bizim de öncelikli görevimiz, sektöre verdiğimiz hizmetle bu farkı ortaya koymak ve farklılığımızı bu şekilde anlatmak.
Bu fuarda Türkiye’nin bazı bölgelerinden ve illerinden Ticaret Odalarının desteklediği organizasyonlar ile hem sektör içinden hem de sektör dışından müteşebbisler gördük.
Artık bilgiye ulaşmak çok daha kolay. Internet bunun bir yolu. Bizler de yıl içinde farklı zamanlarda çeşitli etkinlikler yapıyoruz. Müşteri gruplarını fabrikalarımıza götürüp gezdirip, yenilikleri tanıtıp, sorularını yanıtlıyoruz. Ama drupa bütün bunları karşılayacak şekilde bir fırsat sunuyor. Burada herşey var ve soruları yanıtlamaya hazır bilgili, yetkili görevliler ziyaretçileri bilgilendirmek için hazır bekliyor. Türkiye’den de yakın ve orta vadede bir ihtiyacı olduğunu düşünen veya yenilik arayan basım dünyası profesyonelleri buradalar.
Faruk Ekinci: Büyük grupların kendi işlerini kendi yapmaya yönelik bir yatırım araştırması içinde olduğunu görüyoruz. Onun haricinde de gerçekten konuyla ilgili bir ziyaretçi kitlesi var. Almanya kimse için ulaşılamaz bir memleket değil, herkes gezme tozma konusunu yıllar önce bitirdi. İnsanlar hakikaten işiyle alakalı gelip burada sıcak alışveriş yapıp dönüyorlar. Böyle birçok proje gerçekleştirdik.
Türkiye satışları nasıl?
Faruk Ekinci: Heidelberg olarak biz A’dan Z’ye bütün ürünlerimizi kısmen kendi üretimimiz kısmen partnerlerimizin ürünleri olarak satıyoruz ve her ürüne ilgi olması bizi sevindiriyor. Bugün itibari ile Türkiye için yaklaşık 30 makine satışı gerçekleşti. (Fuar 45 makine satışı ile kapatıldı). Bunun içinde CtP’ler, Polar bıçaklar, baskı makineleri, şekilli kesim makineleri, dijitaller, yazılımlar, servis sözleşmeleri de var.
Satışlarda ilgi odağı bir ürün yok. Tüm ürünler arasında homojen bir dağılım var. Bunun yanı sıra sistem satışları da gerçekleştirdik. Bu da bizi çok mutlu ediyor. Örneğin Polar’da etiket kesme sistemi satışı gerçekleşti.
Tolgahan Toskaya: Projelerin bir kısmı Türkiye’de başlayıp burada bitti, bir kısmını da hiç bilmiyorduk, burada gündeme geldi. Planlamadığımız, burada başlayıp burada biten satışlar da bize artı bir mutluluk veriyor.
Faruk Ekinci: Polonya’dan sonra en yüksek satışı yapan ülke biziz ki bizim şartlarımız oldukça farklı (Polonya yatırımlarda Avrupa Birliği’nin hibe fonlarından yararlanıyor). Biz Doğu Avrupa bölgesine dahiliz, bölgemizde Rusya gibi büyük bir ülke; Avusturya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti gibi Avrupa Birliği hibeleri ve desteği alan ülkeler var. Onların yapmış olduğu yatırımların büyük kısmı iade ediliyor. Şu anda 2. sırada olamamız hakikaten büyük bir başarı. Fuarı dünya genelinde de 12. sırada kapattık.
Fuarda ziyaretçiler CtP sordular mı, ne kadar konuşuldu?
Faruk Ekinci: Evet CtP hâlâ soruluyor ve üzerinde konuşuyoruz. Zaten Türkiye’ye de 3 adet CtP şatışı yaptık. Standımızda ful otomatik, palet yüklemeli, özellikle yayıncılara, gazetelere hitap eden bir CtP sistemini sergiliyoruz. CtP halen ciddi bir şekilde gündemimizde. Elbette konuştuğumuz konular arasında birinci sırada değil, ortalarda yer alıyor. Ama gündemizde ve matbaacıların bu konuda talepleri devam ediyor.
Standınızda lazer kesim makineleriniz de var…
Tolgahan Toskaya: Polar’ın Digicut adı altında iki lazer kesim makinesi var. Başlangıç modeli, hızı ve kapasitesi itibari ile daha çok demolar ve düşük tirajlar için uygun. Pro modeli çok daha hızlı ve endüstriyel bir makine. Diğerinin 14-15 kat daha hızlısı. Seri üretime yönelik bir makine.
Bu fuarda Heidelberg standında herşey farklı, yepyeni bir yüz var ortada. 2013 yılından bu yana yaşamaya başladığınız yön değişikliğinin geldiği noktayı yansıtıyor diyebilir miyiz?
Faruk Ekinci: Heidelberg 2013’ten beri ciddi bir yön değiştirdi. Teknoloji üreticiliğinden müşteri odaklı bir şirket olma gayreti içersinde ve bu gayretle tamamen müşteri isteği üzerine makine geliştiren bir şirket oldu.
Fuardaki makinelerimiz de bunu göstermekte. Mesela standımızdaki 8 renkli perfektörlü makine tamamen web-to-print işi yapanlar için. Çünkü bu işi yapanlar çok sayıda işi düşük tirajla basıyorlar. Çok fazla işten işe geçiş yaşanıyor. Dolayısıyla bu geçişlerin çok kısa olması gerekiyor. Heidelberg artık operatörü üretim sürecine en asgari düzeyde dahil etme gayreti içinde. Otomotivdeki bağımsız sürüş ve park etme gibi. Biz de bunu makinelerimizde hedefliyoruz. Böylece, aynı zamanda Endüstri 4.0’a da hazırlanıyoruz. Bunların tamamı için de bütün makinelerimizin temelini destekleyen kendi Prinect yazılımımız var. Bu yazılım 15 yıldır dünya genelinde 15000 makineye hizmet veriyor.
Dolayısıyla tüm bu bağlantıyı gerçekleştirip, data alışverişi oluşturup, öngörülebilir bakımlar yapabilmek, zamanında müdahale, makinenin yatma sürecini minimuma indirmek ve tamamen operatörden bağımsız bir üretim süreci gerçekleştirmek istiyoruz.
Bu fuardaki sloganımız “push to stop” herkes push to start diye başlangıç yapar ama bizde tam tersi. Bizim makinelerimiz zaten kendisi ful üretim yapıyor, işten işe geçiyor, yani siz ne zaman durdurmak istiyorsanız o zaman dokunun diyoruz.
Dijital çok ön planda olacak, yazılım çok ön planda olacak ve Fujifilm ile iş birliğinde daha uzun daha detaylı çalışmalar olacak.
drupa 2016’nın basım endüstrisine katkısı nedir dersem ne dersiniz?
Faruk Ekinci: Müşteriler trendin ne olduğunu, geleceğin ne olduğunu burada görme şansını yakaladılar. Bu, endüstrinin halen çok ciddi ve önemli bir endüstri olduğunu ve bunun devam edeceğinin göstergesi. Nasıl akıllı telefonlar hayatımıza girdiyse dijital de baskı endüstrisinin vazgeçilmez bir bölümü olacak.
Sonuç olarak şunu görüyoruz:
Konvansiyonel ofset ölmedi, ölme olasılığı da yok. Standımızda bulunan 8 renkli, perfektörlü bir Speedmaster XL 106 8-P DryStar LED makinemizle 8 dakikada 3 değişik iş basıyoruz.
Buna paralel olarak dijital makinelerimizle özel kombinasyonlu her değişik işe göre kullanabileceğiniz makineler sunuyoruz. Ambalaja yönelik 6 renkli Speedmaster XL 106 +LYYL bir makinemiz var.
Yani sonuç itibarıyla dijital dünyamız bizim için çok önemli bir dünya, vazgeçilmez bir dünya. Gelecekte konvansiyonel ile dijital yan yana, kardeş olarak ilerleyecek. Ben ofsetle ilgili olarak minimum 15 yılımız daha olduğunu düşünüyorum.
Tolgahan Toskaya: Bütün hesap verimlilik üzerine. Yakın gelecekte hangi baskı tekniğinin kullanıldığı değil, hangi baskı tekniğiyle sonucu ulaşıldığı daha önemli olucak. Çünkü artık kalite yakalanabilir bir süreç. Çok özel işler haricinde hangi baskı tekniğinden daha çok hangi birim maliyetin daha düşük olduğu ön plana çıkacak ve bütün hesaplar bunun üzerine yapılacak, halihazırda bazı matbaalar bunu yapmaya başladı, diğer matbaacılar da buna uyacaklar. Yatırımlar da bu yönde olacak ve yakın gelecektede matbaacılık artık daha profesyonel ve kurumsal bir iş haline gelecek. Böyle olmak durumunda.
4D için talep ne, insanlar nasıl değerlediriyorlar?
Faruk Ekinci: Üç boyutlu objelerin üzerine baskı yapabilmek çok güzel bir şey. Ama bu makineler proje bazlı makineler. Omnifire’ı alıp ben üretim yapayım demek yanlış olur. Bu makine için bir projenizin olması, bir projenin geliştirilmesi lazım. Standımızda örnekler ve demoları var. Futbol topu ve su şisesi üzerine yapılan baskıları gösteriyoruz. Mesela Almanya’da internet üzerinden satış yapan bir şirket var. Bildiğimiz cornflex için internet üzerinden istediğiniz içerikte sipariş verebiliyorsunuz. Üzerine ne basılmasını istiyorsanız belirtiyor görselini yüklüyorsunuz. İstediğiniz karışımla paketlenmiş ve üzerine sizin istediğinizi şekilde kisiselleştirilmiş baskı yapılmış cornflex paketleri adresinize geliyor. Bunu yapan şirketin bizden ayda iki makine kurulumu talebi var. Internet üzerinden hizmet veriyorlar ama yaygın bir şekilde siparişlere en yakın yerlere konumlanmak istiyorlar. Birçok şehirde, alışveriş merkezlerinde bu işi yapmak istiyorlar. Bu tarz bir iş modeli ile bu makine ile para kazanabilirsiniz. Ama bu makineyi alayım iş gelir derseniz anlamlı değil.
Tolgahan Toskaya: Omnifire’ın potansiyel müşterisi sadece matbaacılar değil. Bu bizi de zorlayan bir konu. Bizim de yeni satış hedefleri oluşturmak için arayışa girdiğimiz bir makine. Matbaacılar haricinde promosyoncular, kurumlar ya da başka sektörlerden firmaların kendi üretimleri ile ilişkilendirecekleri, eşleştirecekleri bir makine olduğu için biz de ufkumuzu geniş tutmak zorundayız.
Dijital bir boyutu ile konvansiyonelden pay alıyor ama bir boyutu ile de hem sizlerin tedarik cephesinin hem de matbaacıların farklı alanlara açılmalarının yolunu açıyor. Yani bir anlamda insanlara yeni bir ufuk, yeni bir alan yaratıyor…
Faruk Ekinci: Tek bir konvansiyonel üretimle herkese hitap edilemiyor. Herkesin beklentisi farklı. Dolayısıyla çeşitlilik artıyor. Adetlerden çok çeşitlilik önemli. Buna da değişik teknolojilerle, değişik yapıdaki makinelerle cevap verebiliyorsunuz. Her ürünün bir müşterisi çıkabiliyor. Çeşitlilik git gide daha da artacak. Üretim tekniği de üretilen ürünlerin çeşitliliği de.
Bu noktada aslında matbaacının yapması gereken de temel olarak eğitim ve dünyayı takip edip ufkunu genişletmek mi?
Faruk Ekinci: Kesinlikle… Artık üretimdeki güç sadece makine sayısı ile ilgili değil. Yani 3, 5, 10 makine olmasından ziyade üretimde çeşitliliği sağlayacak, her teknolojiden makinelerle yola devam etmek gerekiyor. Yani işletmelerin ofset, dijital, 3D, 4D gibi farklı baskı teknolojilerini bünyelerinde bulundurmaları gerekecek. Müşterinin beklentileri matbaaların makine parklarını da belirleyecek. Her biri ile farklı farklı işler yapılacak. Tek bir baskı teknolojisi ile sınırlı kalınırsa uzun vadede zarar edilebilir. Tüketicinin beklentisini ürünlerinize yansıtmanız lazım. Kişiselleştirme gittikçe önem kazanıyor.
Özellikle eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Tolgahan Toskaya: Heidelberg düzenlenen ilk drupa fuarından bu yana bu fuarı domine eden markaların başında geliyor ve Heidelberg ile drupa çok eşleşmiş durumda. Özellikle dijital baskı teknolojisinin çok hızlı gelişmesiyle farklı popüleriteler ve farklı markalar ortaya çıkıp fuarın etkin isimlerinden oluyor ama ben hâlâ önümüzdeki drupa fuarlarında Heidelberg’in bu konumunu sürdüreceğini düşünüyorum.
Faruk Ekinci: Ben Türkiye’den gelen ziyaretçilerimize teşekkür etmek istiyorum. Hangi markadan yatırım yapmış olurlarsa olsunlar yaptıkları yatırımlar için teşekkür ediyorum. Bu ülkemizin gelişimi açısından, yaratacağı istihdam açısından ve dünya genelinde rekabete ayak uydurabilmek açısından çok önemli. Ayrıca siz de bizler gibi 10 gündür koşturup, yoruldunuz. Burada tüm olup biteni bir araya toplayıp bunu daha geniş bir kitleyle paylaşan kişiler de sizlersiniz, sizlerin de emeklerine sağlık.