“Etiket markadır, marka etikettir” konulu bir konuşma yapan Didem Moralıoğlu, markalaşmanın çok önem kazandığını ve markaların bu konuda ciddi bir yarış içinde olduklarını vurguluyor.
“Markanın konusu bir ticari ürün, bir hizmet, bir kurum, hatta bir kişi bile olabilir” diyen Moralıoğlu, şöyle devam ediyor. “Markalaşmakta bir ürüne yaptığınız değil, müstakbel alıcınızın zihnine ne yaptığınız önemlidir. Marka olmak ürünü ve hizmeti karşınızdakinin zihninde en uygun yere konumlandırmaktır. Marka olmak aslında bir algı yönetimidir. Algı dediğimiz şey, duyu organlarımızın fiziksel uyarılmaları sonucunda sinir sistemimizde oluşan sinyallerin zihnimizde yarattığı duygusal kodlamalardır. Bu kodlar son on yılda markaların son derece dikkatlerini çekti. Markalar tüketicilerin dikkatlerini çekebilmek için algı ve his satmaya başladılar.”
Didem Moralıoğlu, etiketin her zaman hayatımızın içinde olduğunu, ürünün kendisini etiketiyle ifade ettiğini vurguluyor. Etiket marka hakkında ilk izlenimi veriyor ve ürünü diğerlerinden farklılaştırıyor. Tüketiciye bilgi ve güven veriyor, ürünü taklitlerinden ayırıyor. Bir araştırmaya göre satın alma kararlarının % 70’i satın alma noktasında veriliyor ve bu kararların % 80’i kadınlar tarafından veriliyor. Türkiye’de Migros ve Tansaş’ta yapılan bir araştırmada müşterilerin etikete karşı son derece duyarlı oldukları, imalat ve son kullanım tarihlerine, etiket üzerindeki bilgilerin silinmiş, etiketin yıpranmış olmasına karşı duyarlı oldukları ortaya çıkmış.
Moralıoğlu ekliyor. “Hiç kimse yıpranmış, silinmiş, bozunmuş bir etiketi olan ürünü almak istemez. Kaliteden asla ödün vermemek ve markalarla birlikte hareket etmek gerekiyor.”