Nuri RODOSLU / Rodoslu Matbaa Makina ve Malzemeleri Ltd. Şti.
Gelişmiş Batı ve Uzak Doğu ülkeleri için değil belki ama bizim sık sık kullandığımız ve maalesef geçerli bir deyimimiz vardır: “Gelen gideni aratır”… Bu deyim pozitif anlamda olmayıp, negatif/olumsuzu çağrıştırır. 2016 yılı için de bu öngörü yerinde.
Ulus devlet ekonomik organizasyonları yerlerini bölgesel ticari ve sınai iş birliği organizasyonlarına bıraktı
Kapitalist sistemin bir sonucu olarak küreselleşme/globalleşme dediğimiz kavramlar ortaya çıktı. Ülkelerin kapitalistleri konuşulurken, “şu ülkenin bu kadar, bu ülkenin şu kadar, bizim ise bu kadar milyar dolar servetleri olan kişilerimiz, kuruluşlarımız var” denirdi. Tarifler ulus devletler sınırları ve isimleri ile belirtilir, bayraklar ön plana çıkardı. Bu durum zaman içinde biraz değişikliğe uğradı ve Avrupa Birliği Ekonomik Bölgesi, BRICS ülkeleri, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (EİT), Afrika Birliği, Bağımsız Devletler Topluluğu, ABD’nin patronu olduğu NAFTA gibi ekonomik organizasyonlar öne çıktı. Demek ki ulus devlet ekonomik organizasyonları yerlerini bölgesel ticari ve sınai iş birliği organizasyonlarına bıraktı. Ancak bu durum da yeterli olmadı ve daha da genişleyerek ulus devlet sınırlarını ve bölge sınırlarını da aşarak küresel boyutta organizasyonlara doğru yol aldı. Kapital sahibi kişi veya gruplar borsa kanalını kullanarak dünyanın neresinde olursa olsun, konusu ne olursa olsun; kendilerince işe yarar, isim yapmış veya gelişme potansiyeline sahip, sınai ve ticari kuruluşları almaya başladılar. Evlilikler yolu ile aşırı derecede büyümeye başladılar. İşte içinde bulunduğumuz ve uzun bir süre yaşayacağımız bu durum sektörümüzü de etkilemektedir.
İsim vermekten kaçınarak şu tespitlerimi sizlerle paylaşmak isterim. Sektörümüzün temel girdisini teşkil eden kağıt sektörü, mürekkep, bazı kimyasallar ve özellikle bilgisayar ve dijital teknik ile çalışan makine ve cihazlar, kalıp hazırlama ve pozlandırma sistemleri, bütün bunlar ve benzerleri çok uluslu küresel bazda faaliyet gösteren kuruluşlar tarafından satın alındılar. Millilik ve bölgesellik vasıflarını yitirdiler. Bu tür çok boyutlu ve dev organizasyonlar klasik pazarlama metotlarını da bir tarafa attılar. Firmaları, küçük ve büyük olarak sınıflara ayırdılar ve pazarlama ağ ve sistemlerini bu esas üzerine yeniden inşa ettiler. Büyükleri direkt olarak kendi inisiyatif ve fiyat politikaları kendi gelişme sınırları içine aldılar, geri kalan küçüklerle ise diğer ve yine kendilerine bağlı tedarikçiler kanalı ile ilişkilerini sürdürmeyi bir politika/yöntem olarak benimsediler. Satış ve pazarlama ağlarını bu düşünce çerçevesinde oluşturdular. Neden bu böyle oluyor diye sorduğunuzda ise, “siz küçüksünüz, büyüklerin taleplerini karşılayamazsınız” dediler. Ancak özellikle şahsi kanaatım odur ki, aile şirketi olmayan bu devasa küresel kuruluşlar/patronlar sistemi ne kadar bir süre içinde olur bilmem ama parasal değil ama düzen olarak iflas edecektir. İnsan faktörünün dışlandığı her girişimin sonu aynıdır.
Fuarlara gelince; hepinizin gözlemlediği ve bildiği gibi Drupa dahi geçmiş senelere kıyasla gerilemiştir. Ziyaretçi adedi bir hayli düşmüştür. Sebeplerinin başında yukarıda belirtmeye çalıştığım küreselleşen sermaye gelmektedir. Birçok firma fuarda yer almaktansa, çeşitli nedenler ile müşterileri ile doğrudan teması tercih etmektedirler. Teknolojik yeniliklerin ise bir yere kadar sonu gelmiştir. Çünkü son yıllardaki aşırı hızlı değişim, gelecekten sarf ettirmiştir. Teşhir edilecek şeyler birbirinin aynısı tekrarıdır. Kağıdı ortadan kaldırmak gibi cahilce bir düşünce ve strateji ise bindiği dalı kesmek, kendi ayağına kurşun sıkmaktır.
Fuarlar yine de cazibe merkezi olmakta devam edecek, firma sahipleri çeşitli nedenlerle bu gösterileri ziyaret edeceklerdir. Yatırım düşüncesinden ziyade heves, moda gibi subjektif tercihler bu ziyaretlerde rol oynayacaktır. Özellikle ülkemiz açısından kapasite fazlalığı göz önüne alınırsa Drupa’ya gitmenin gerekçelerinde, “gezmek için” zarf tümleci ön plana çıkacaktır.
Ankara Matbaacılar Odası’nın ortak girişimi ile matbaacılık okulu açılması gerek
Geçtiğimiz yıl Ankara’da geleneksel olarak yapılan yemekli/eşli bir toplantı vesilesi ile matbaa ustalarına plaket veriliyordu. Ustalardan birisine de plaket verme şerefi bana verildi. Yapmış olduğum konuşma esnasında, artık plaket veremeyeceğimizi çünkü diğer meslek okulları gibi matbaacılık meslek okullarının da kapatıldığını ve bunun için çalışacak eleman bulamayacağımızı söyledim. Ve ana görevimizin Ankara Sanayi Odası, Ticaret Odası meslek komiteleri ve Matbaacılar Odası’nın ortak girişimi ile matbaacılık okulu açılması gerektiğini belirttim. Bu teklifim orada bulunan kişiler tarafından sevinç ve takdir alkışları ile benimsendi. Bugüne kadar geldik. Sonuç sıfıra sıfır, elde var sıfır.
Yazımı Cem Ofset/İstanbul sahibi Sevgili Dr. Oktay Duran’ın şu sözü ile bitirmek istiyorum. “Yatırımınızı makineye değil ama insana yapınız”. Bildiğiniz gibi, Sayın Dr. Oktay Duran’ın ismini taşıyan Matbaa Meslek Okulu bulunmakta ve uzun yıllardır sektörümüze nitelikli eleman yetiştirmektedir.