Murat Demir; “Üç yıl önce ilk Interpack’a geldiğimiz zaman ihracatımız yok denecek kadar azdı, ciromuzun yüzde 1-2’si kadardı. Geçen yılın sonunda ihracat oranını yaklaşık yüzde 25’e çıkarttık. Hedefimiz % 35 – 40; her fuarda ihracatı adım adım arttırıyoruz.”
Uluslararası fuarlarda görmeye alışık olduğumuz firmalardan biri olan Sade Ofset Matbaacılık Ambalaj, Interpack 2017’de de yerini almıştı. Ticari matbaacılık yanında özellikle broşür etiket, kağıt etiket ve çikolata ambalajında uzmanlaşmış olan Sade Ofset’in standında firma ortağı Murat Demir sorularımızı yanıtladı.
Interpack 2017 nasıl geçiyor? Fuarlar ihracatınıza ne kattı?
Interpack’ta ilk iki gün çok iyi geçti. Daha çok Avrupa’dan ziyaretçilerimiz vardı. Önceden verilmiş randevularımız vardı, gelen ziyaretçilerle toplantılarımızı yaptık.
Hedef pazarlarımız dışından, Amerika, Uzak Doğu, Güney Amerika gibi bölgelerden ziyaretçiler de geldi. Onlar da ürünlerimize ilgi gösteriyorlar ama mesafeler uzak olduğu için işin içine nakliye girince ne olacağını bilmiyoruz. Hedef pazarımız daha çok Batı Avrupa.
Bu ikinci fuarımız. İlkinde yedinci holün ikinci katındaydık, tam merdivene bakıyorduk, yerimizden memnun değildik. Geçen Interpark (2014) bizim aynı zamanda ilk yurt dışı fuarımızdı ama bu üç sene içerisinde şu an katıldığımız yedinci fuar oldu. Arada iki defa FachBack’a, iki defa Paris Emballage (All4Pack) fuarına katıldık. İsveç’te ScanPack fuarına katıldık.
Üç yıl önce ilk Interpack’a geldiğimiz zaman ihracatımız yok denecek kadar azdı, ciromuzun yüzde 1-2’si kadardı. Geçen yılın sonunda ihracat oranını yaklaşık yüzde 25’e çıkarttık. Hedefimiz % 35 – 40; her fuarda ihracatı adım adım arttırıyoruz. Her fuarda 1-2 müşteri katılıyor, mevcut müşterilerin tekrar bizi fuarlarda görmeleri ilişkilerimizi pekiştirme açısından yararlı oluyor. Birlikte çalışmadığımız ama her fuarda bizi ziyaret eden, gelecekte çalışma potansiyeli olan firmalar var. Bu yönleriyle fuarlar bizim için faydalı.
Bu fuar ambalaj fuarları arasında en uluslararası olanı. Sadece Avrupa’dan değil tüm dünyadan ziyaretçiler geliyor. Şili’den Japonya’ya kadar ziyaretçi alıyor. Katıldığımız diğer fuarlar daha bölgesel. Paris All4Pack fuarını daha ziyade Fransızca konuşan ülkeler (Kuzey Afrika ülkeleri, Fransa, Belçika); Nürnberg’deki Fachpack fuarını Almanya ve etrafı, Çekoslovakya, Avusturya, Belçika, Hollanda gibi ülkeler ziyaret ediyor. Burada daha geniş bir spektrum var.
Biz Batı Avrupa’yı hedeflediğimiz için bir odak kayması oluyor. Tabii bu bir avantaj da oluşturabilir ama benim şu ana kadarki tecrübelerim bizim Uzak Doğu’ya, Güney Amerika’ya veya Amerika’ya ürün satmamızın zor olduğu yönünde. Ama etiket makinesi görmek için gelenler gelip etiketlere de bakıyorlar.
Fuarda Türkiye dışından çok fazla karton ambalaj üreticisi yok. Bu bir avantaj mı?
Bu bizim için avantaj. Bizim sergilediğimiz ürünlerle ilgili çok az firma var, hatta hiç üretici yok diyebiliriz.
Milli Katılım organizasyonu için bir yorumunuz var mı?
Bir önceki fuara Ağaç Orman Ürünleri İş Kolu adı altında katılıyorduk. İlk kez bu sene Kimya Maddeleri ve Mamulleri İhracatçıları Birliği çatısı altında katıldık. Bu bize ilk önce endişe verdi, diğerlerini daha iyi tanıyorduk ama endişelerimizi yersiz çıktı, organizasyonu profesyonelce hazırlamışlardı.
Etiketin iş hacminizdeki payı nedir?
İç piyasada bakarsınız yüzde 65 ofsetten geliyor, çikolata ambalajı ve diğer işlerden, yüzde 35 etiketten geliyor. İhracatımızın ise yüzde 75’i etiket, yüzde 25’i ofsette basılan ticari işler. Dış pazarda etikette daha rekabetçiyiz. Yaptığımız booklet etiket (çok katlı etiket) daha katma değerli, fazlasıyla emek yoğun bir iş. Birçok prosesten geçiyor. Sadece bas – kes işlemlerinden ibaret değil. İşçilik yoğun olduğu için Avrupa’ya karşı daha rekabetçi olduk. Bununla ilgili birkaç yıl önce ikinci makine yatırımını da yapmıştık. Şartlar iyi olduğunda beklediğimiz geri dönüşleri alır isek bir üçüncü hattı da kurabiliriz. Mümkün olduğu kadar farklı iş alanlarına odaklanmak istiyoruz. Belki de bazı işlerden feragat edip belli alanlarda uzmanlaşma yoluna gitmeliyiz. Hedeflediğimiz müşteriler Avrupa’da orta ölçekli şirketler.
Her ne kadar Türkiye’de işçilik avantajından söz ediyor olsak da çok yüksek miktarlı işlerde Avrupa çok yüksek teknoloji ve otomasyonla maliyetleri düşürebiliyor. Çok kısa tirajlı işler de lojistik dezavantajı nedeniyle ve zaman açısından dezavantaj olabiliyor ama orta tirajlı işlerde çok cazip fiyatlar verebiliyoruz.
Önümüzdeki dönemde ilgili olarak dijital ve ofset tarafında yatırımla ilgili düşünceleriniz nedir?
Son bir yıldır dijitali daha yakından tanımaya çalışıyorum. Eskiden kulaktan dolma bilgilerin vardı şimdi mümkün olduğu kadar tanıtım toplantılarına katılıyorum. Inkjetin avantajları, Xerografi’nin avantajları, dijital ofsetin avantajları, dezavantajları nedir; bize uyabilecek en doğru hangisi olabilir diye bazı fizibilite çalışmaları da yapıyorum. Çok uzak olmayan bir gelecekte bir dijital yatırım yapabilirim.
Dijital makineler yüksek maliyetli ve belli bir zaman sonra değerini kaybeden makineler. Sizin çok iyi bir yatırım planı yaparak makinenin maliyetini 5 yıl içerisinde çıkarıp para kazanıyor olabilmeniz lazım. Katma değerli iş yapıyor olmanız lazım. Sadece ben dijitalde özelleştirme kişiselleştirme yapacağım diyerek o makinenin kapasitesini dolduramazsınız.
Bir portföy oluşturmanız lazım. Bu portföyün içine belki yüzde elli oranında normal konvansiyonel işlerin kısa tirajlarını kaydırmak ama bir kısmıyla daha önce yapılmayan özel projeler geliştirmek gerekir. Sadece özel projelerle gitmek isterseniz, bunun garantisi yok. Sadece kısa tirajlı işler yapacağım derseniz, onun da kâr marjı düşük. En optimum makineyi seçebilmek istiyorum.
Büyük firmalar dijitali tamamlayıcı bir hizmet olarak görüyorlar. On tane etiket üretim hattı varsa, ayrıca bir dijital yatırımı onların kısa süreli işleri için tamamlayıcı, acil taleplere karşılık verebilecek bir şey oluyor.
Bizim ölçeğimizdeki orta tirajlı işletmeler için dijital sadece tamamlayıcı değil, iş bitirmesi gereken bir yatırım. Dijital yatırım maliyeti yüksek olduğu için biz de o doğrultuda yeni projeler geliştirmeye çalışıyoruz.
BAS-MEN’de de görev aldınız. Hedefinizde neler var?
Son genel kurulunda Basım Mensupları Derneği (Bas-Men) Yönetim Kurulu Başkanı seçildim. Genç bir ekip kurduk. Bas-Men 40 yıllık bir kuruluş. Çok sahipsiz kalmıştı. Türkiye’de maalesef tarihimize, kurumlarımıza sahip çıkmıyoruz. Ben bunu bir sorumluluk olarak elime aldım. BASEV Yönetim Kurulu’nda da görevim devam ediyor. Bu sektörün her zaman iyi yönetilen bir vakfa ve iyi yönetilen bir derneğe ihtiyacı var. Hukuki konumları ve alt yapıları farklı. Eğer misyonları ayrı ayrı tanımlanırsa Bas-Men daha çok sektörün tanıtımı, sosyal projelerle ilgili. BASEV daha çok eğitim, kongreler, burslarla katkıda bulunuyor.